| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 14.12.2025 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve ekran karşısında bizleri izleyen yüce milletimi saygıyla selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri, millî eğitim, okullardan, ders kitaplarından, sınavlardan ibaret değildir. Millî eğitim, bir çocuğun hayata nasıl bakacağını, insanlarla nasıl ilişki kuracağını, doğruyu yanlışı nasıl ayırt edeceğini belirleyen en temel alanıdır. Eğitim bir bütündür ve bu bütün dört sağlam temel üzerine yükselir. Bunlar aile, mahalle ve sosyal çevre, okul ve öğretmenlerdir. Bu dört yapıdan biri zayıflarsa çocuklarımızın eğitim yolculuğunda eksiklik doğar. Bu yapıyı sağlamlaştırırsak güvenle yürüyen bir nesil yetişir. Unutmayalım ki eğitim önce aile ocağında başlar. Çocuk sevgiyi, saygıyı, merhameti ve empatiyi evinde öğrenir; mahallede, komşuda, sokakta ise görgüyü, toplumsal yaşamın ritmini, insanların birbirlerine nasıl davrandığını ve nasıl davranması gerektiğini görür. Okulda ise değerler pekişir, bilgiyle birlikte ortak yaşam kültürü güçlenir ve nihayet öğretmenlerimiz çocuğa sadece derse değil, hayata dair duruşlarını kazanır.
Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Beyefendinin ifadeleriyle "Öğretmenlik, hamlığı olgunlaştıran ustalık, körpe dimağları doyuran ussallıktır. Öğretmenlik, cevheri özenle ve öz güvenle işleyen sanatkârlık, şahsiyeti kalem, kelam ve kitap teknesinde yoğuran alicenaplık, geçmişi özümseyip geleceğin sahnesini kuran sancaktarlıktır." Sözün kısası, öğretmenler, medeniyet meşalemiz, aydınlık geleceğin mimarlarıdır.
Değerli milletvekillerim, yaşadığımız dijital çağ sebebiyle gençlerimiz örf ve âdetlerinden, millî ve manevi değerlerinden uzaklaşma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Geleneksel yaşamın karşısına "modern yaşam" diye bir şeyler çıkartılmakta, çocuklarımız mahrem duyguları ve özbenliklerinden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır. Bizim gerçek gücümüz, maddi zenginliklerden ziyade iyi eğitimli ve ahlaklı Türk evlatları yetiştirmek olmalıdır. Bu nedenle ailelerimizin öğretmen-öğrenci ilişkisinde tutumu öğrencimizin eğitim hayatında kilit role sahiptir. Velinin öğretmen-öğrenci ilişkisinde daima öğretmeni desteklemesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, biz yıllardır gençlerimize şunu söyledik: "Üniversite okumazsan geleceğin olmaz, iyi bir kariyer yapamazsın." Bu nedenle herkes üniversite okumak istiyor ama üniversite mezunu gençlerimiz iş bulamıyor. Bugün Türkiye'de usta açığı var, tekniker açığı var, ara eleman açığı var, mühendis açığı var ama aynı zamanda binlerce diplomalı gencimiz evde oturuyor. Bu, sağlıklı bir tablo değildir. Meslek sahibi olmak üniversite mezunu olmaktan daha değersiz değildir, tam tersine ülkenin üretimi için ihtiyaçtır. İşte bu noktada mesleki eğitim merkezleri çok önemlidir. Mesleki eğitim merkezleri gencin eline sadece diploma değil, altın bilezik takan kurumlardır. Bu merkezler bilinçli bir şekilde çoğaltılmalıdır. Mesleki eğitim merkezlerimiz üretimin içinde yetişen, alın teriyle meslek öğrenen gençlerimiz açısından son derece kıymetli bir yapıdır. Bu sistem hem istihdama katkı sunmakta hem de iç piyasamızın nitelikli eleman ihtiyacını karşılamaktadır ancak uygulamada, özellikle mesleki eğitim merkezlerinde eğitim gören gençlerimizle ilgili olarak kamuoyunda sıkça dile getirilen bir husus bulunmaktadır. Bu merkezlerde eğitim alan öğrenciler adına ödenen primler sosyal güvenlik sistemi içinde kısa vadeli sigorta kolları kapsamında değerlendirilmektedir. Yani iş kazası ve meslek hastalığı gibi risklere karşı önemli bir güven sağlamakla birlikte bu primler uzun vadeli sigorta kollarında başka bir ifadeyle emeklilik primine sayılmamaktadır. Basına yansıyan haberlerin ve oluşan mağduriyet algısının temelinde de çoğu zaman bu teknik ayırım yatmaktadır. Bu alanda atılacak her adım mesleki eğitimin cazibesini artıracaktır. Gençlerimizin emeğinin karşılığını daha somut hissetmesini sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, öğretmenlik mesleği bilgi kadar vicdan, emek kadar adalet duygusuyla da yürüyen çok kıymetli bir görevdir. Bu nedenle öğretmen adaylarımızın özellikle atama süreçlerinde kendilerini güvende hissetmeleri, emeğin karşılığının tam anlamıyla verildiğine inanmaları son derece önemlidir. Son dönemde öğretmen adayları arasında yapılan sıralamalara ilişkin olarak mülakat süreçlerinin daha anlaşılır ve daha öngörülebilir olması yönünde beklentilerin dile getirildiğini görüyoruz. Burada ifade edilen hususlar herhangi bir ithamdan ya da eleştiriden ziyade hakikat duygusunun daha güçlü hissedilmesine yönelik samimi temenniler olarak değerlendirilmelidir. Cumhur İttifakı olarak bizler devletimizin tüm uygulamalarında adalet ilkesinin esas alındığına inanıyoruz. Bu çerçevede, öğretmen adaylarımızın da sürecin her aşamasına kendilerini eşit, şeffaf ve adil bir değerlendirme içinde hissetmelerinin eğitim sistemimize olan güveni daha da pekiştireceği kanaatindeyiz. Bu doğrultuda atılacak her yapıcı adımın hem genç öğretmenlerimizin motivasyonunu artıracağına hem de eğitim camiamızda birlik, beraberlik ve huzuru güçlendireceğine inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin eğitim alanındaki gücünü oluşturan en temel yapı taşlarından biri de ülkemize bilgi ve ufuk kazandıran akademik kadrolarımızdır. Son yıllarda savunma teknolojilerinde katettiğimiz mesafe araştırma merkezlerimizin, laboratuvarlarımızın ve üniversite dünyamızın ne kadar güçlü bir altyapıya sahip olduğunu açık biçimde ortaya koymaktadır. Bugün insansız hava araçlarından yapay zekâ tabanlı sistemlere, enerji teknolojilerinden yeni nesil yazılımlara kadar pek çok çalışma Türk bilim insanlarının üretme iradesini ve teknik kapasitesini gözler önüne sermektedir. Bu gelişmeler sadece birer mühendislik başarısı değil, ülkemizin kendi imkânlarıyla yükselme kararlılığının bir ifadesidir. Genetik bilimi, hastalıkların erken tanısına yönelik yeni yöntemler, kanser tedavisi üzerinde yapılan yenilikler, yapay organ üretimi gibi çalışmalar Türk tıp biliminin dünya standartlarında olduğunu göstermektedir. Bilim insanlarımızın uluslararası platformlarda elde ettiği sonuçlar yalnızca ülkemize değil, tüm insanlığa değer katan önemli katkılar sunmaktadır. Türkiye Yüzyılı hedefi eğitimin, kalkınmanın, toplumsal gelişimin ve teknolojik dönüşümün merkezine yerleştirilmektedir, bu hedeflere ulaşmak devletin ve milletin ortak sorumluluk bilinciyle mümkündür. Sanayi ile üniversite arasında kurulacak güçlü köprüler yeni teknolojilerin ortaya çıkmasına, girişimcilik kültürünün güçlenmesine ve ülkemizin rekabet gücünün artmasına doğrudan katkı sağlamaktadır. Teknoloji geliştirme bölgelerinde ortaya çıkan yeni projeler, genç girişimcilerin desteklenmesi ve uygulamaya dayalı eğitim modelleri bu işbirliklerinin başarılı sonuçları arasında yer almaktadır. Üniversiteler, yalnızca bilimsel çalışma üreten kurumlar değil, topluma yön veren, gelişimi hızlandıran ve gençlere yol gösteren merkezler olmalıdır. Yükseköğretim alanında son yıllarda hem ülke içinde hem küresel ölçekte kaydedilen ilerlemelerden dolayı memnuniyetimizi ifade ediyor, çalışmalarından dolayı Yükseköğretim Kurulu Başkanımız Profesör Doktor Sayın Erol Özvar Beyefendi'ye sağlık ve başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, çocuklarımızı ve millî değerlerimizi tehdit eden dijital karmaşaya karşı sessiz kalmıyoruz, dijital alanın denetimi ve güvenli hâle getirilmesi yönünde hazırladığımız kanun teklifleriyle bu hayati meseleye sahip çıkıyor, öncülük ediyoruz. Avustralya 16 yaşından küçüklerin sosyal medya kullanımını sınırlayan yasayı farklı siyasi görüşlere sahip muhalefet partileriyle birlikte hayata geçirdi. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin ifadeleriyle dijital mecra, millî ve manevi değerlerimizi hedef alan, çocuklarımızın ahlaki ve psikolojik yapısını yozlaştıran bir küresel kuşatma aracı hâline gelmiştir. Bu kuşatmayı yaracak adımlar atmak devlet olmanın gereği ve millî bekamızın zorunluluğudur. Bu kararlılıkla, tüm siyasi partilerin bu zorunluluğa ortak olması çocuklarımızın geleceğini güvence altına almanın tek yoludur. Avustralya bunu yaptıysa biz de başarırız. Gelin, siyasi görüşlerimizi bir kenara bırakalım. Çocuklarımızın psikolojik ve fiziksel sağlığını, güvenliğini ve geleceğini birlikte koruyalım. Türkiye'nin dijital geleceğini milletimizin değerleriyle uyumlu, güvenli ve sağlıklı bir zemine hep birlikte taşıyalım. Çocuklarımız için, geleceğimiz için sosyal medya düzenlemelerinde geniş bir toplumsal uzlaşma sağlayalım.
Değerli milletvekilleri, eğitim tartışmalarında uzun süredir kullandığımız bir ifade var: "Akran zorbalığı" kavramı. Olumsuz bir davranışı sürekli olumsuz bir isimle almak o davranışı maalesef normalleştiriyor, çocukların zihninde bir rol hâline getiriliyor. Dilekçe Komisyonu bünyesindeki Akran Zorbalığı Alt Komisyonu olarak "akran zorbalığı" ifadesi yerine, Sayın Bakanım yeni bir isim buldu. Çocuklar arasında uyumu, iletişimi, dayanışmayı ve empatiyi güçlendiren bir anlayış olan "akran nezaketi" ifadesini Komisyon üyesi olarak bütün siyasi partilerle birlikte, siyaset üstü bir kararla resmen kabul ettik ve diyoruz ki bu saatten sonra yeni ifade, sorunlu anlayışı etkilemek yerine doğru ve yapıcı davranışı öğretmeyi ortaya koyacaktır. Tüm ulusal ve yerel medya kuruluşlarına, sivil toplum örgütlerine ve kamuoyuna çağrımız, kabul ettiğimiz yeni ve pozitif yaklaşım olan "akran nezaketi" ifadesini kullanmaktır.
Millî Eğitim Bakanlığımızın bütçesinin devletimize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Bu vesileyle, Sayın Bakanımız Profesör Doktor Yusuf Tekin Beyefendi'ye hayata geçirmeyi planladığı eğitim modellerindeki yeniliklerden dolayı başarılar diliyorum. Bu arada, bütçesini görüşmüş olduğumuz hemşehrimiz Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş Hanımefendi'ye saygılar sunuyorum.
Başta, Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere kutsal görevlerini ifa ederken şahadet mertebesine ulaşan tüm öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum, Genel Kurulu en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)