| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 11.12.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, kıymetli Bakanlar, bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İYİ PARTİ Grubu adına Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi üzerine konuşmak amacıyla kürsüye geldim.
İmalat sanayimiz çok çok önemli. Neden bunu söylüyorum? Çünkü biz üretmek zorunda olan bir ülkeyiz, biz enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz, biz cari açık veren bir ülkeyiz, biz ticaret dengesine baktığımız zaman ihracatı ithalatın altında olan, bir başka ifadeyle ithalatı karşılama oranımız yüzde 75-80'ler civarında olan bir ülkeyiz. İhracatımızın içerisinde imalat sanayimizin payı da çok yüksek. Dolayısıyla ekonomimizi güçlü hâle getirmek istiyorsak, ülkede istikrar sağlamak istiyorsak ihracatımızın ana damarı olan imalat sanayimizi de güçlendirmek zorundayız ki o açıdan da şanslıyız. Zira, Güney Kore'den Macaristan'a kadar olan coğrafyayı şöyle bir önünüze koyduğunuzda ihracatı içerisinde imalat sanayisinden bu kadar fazla geliri olan başka bir ülke yok yani özel sektörümüzle aslında gurur duyacak bir hâldeyiz. Zira, bölgede birçok evde Türkiye'nin, Türk markalarının ürettiği temizlik ürünleri tüketiliyor, kullanılıyor. Böyle bir sağlıklı ortamdayız ve bugünkü görüşmelerde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçe görüşmeleri çok önemli. Zira, önemini bir başka açıdan nereden anlıyoruz? Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sağlık Bakanlığındaki büyümeden sonra bir önceki yıla kıyasla en fazla bütçe artışı olan Bakanlık Sanayi Bakanlığı; rakamsal olarak değil, büyüklük olarak değil ama artış anlamında en fazla büyüklük Sanayi Bakanlığında. Dolayısıyla, bu çerçeveden baktığımızda da çok rahat mıyız? Değiliz. Zira bazı veriler bizi endişeye sevk ediyor, nedir? Mesela bunların başında kapasite kullanım oranları geliyor ki önemli bir veridir. En son ekim ayı itibarıyla kapasite kullanım oranının biz tekrar, yine, çok uzun bir süredir düşmekte olduğunu gördük ki yüzde 74'ler civarındaydı ekim ayı içerisinde. Gayrisafi millî hasıladaki paya baktığımızda yüzde 22,3'tü 1998'de imalat sanayimizin gayrisafi millî hasıla içerisindeki payı ama bugün bu rakam yüzde 16,8'lere düşmüş. Bir büyümeden bahsediyorsak bile bu büyüme de maalesef stok artışlarından geliyor çünkü sanayicimiz endişeli, üretmek yerine, kendini garantiye almak için bol bol, harıl harıl stok yapıyor. Büyümelerdeki ana sebep de bu stoklardan kaynaklanıyor.
Şimdi, bununla ilgili soru önergesi verdik ama cevap alamadık. Ben bugüne kadar size üç soru önergesi verdim, sadece birine cevap alabildim ki bütün bakanlıklar içerisinde soru önergelerine en fazla cevap veren bir bakan değil maalesef, soru önergelerine en fazla cevap aldığımız yer Cevdet Yılmaz, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, yüzde 90'lara varıyor soru önergelerine verdiği cevap. Ona en yakın bakanlığın oranı yüzde 40'larda, yüzde 50'lerde; Allah aşkına şu milletvekilleri size yük olmak, size kötülük yapmak için soru sormuyor. Gerçekten bir meseleyle ilgili kamuoyuna yanlış beyan, yanlış bilgi vermemek, doğru yeri eleştirmek için bu soruları soruyoruz, sorularımıza da cevap verirseniz bundan memnuniyet duyarız. Bakın, endişeliyiz diyoruz, tekstil sektörü bitti ve biz bu sektör biterken ne duyduk? Eski bir bakandan, şu anda bir milletvekili, sizin milletvekiliniz, Maraş'a gitti, dedi ki: "Depremden önce Bakandım, bu şehre geldim ve iş adamlarına söyledim, dedim ki: 'Bırakın tekstili, tekstilin istikbali yok, iyi para kazanıyor ama kamyonun toslayacağı noktayı sen göreceksin.'" "Ya, tekstil bitiyor." dedik, dedik, dedik, soru önergesi verdik, her platformda gündeme getirdik. Sonra AK PARTİ'den ne duyduk? Şunu duyduk: Âdeta iş adamını fırçalayan, "Bu kamyonun duvara toslayacağını göreceksin." diyen bir yaklaşım neye benzer biliyor musunuz bu laf? Hani bazen doktor ameliyat yaparken makası içeride unutur, o doktorun hastasına gidip "Ya, arkadaş, bünyende, içinde, vücudunda makas, metal var, öleceksin, görmüyor musun bunu?" diye pişkin pişkin konuşmasına benzer. Sizden biz bunu duymak istemiyoruz, sizden biz İtalya'nın yaptığı gibi, İspanya'nın yaptığı gibi tekstil sektörünün nasıl dönüşeceğine dair bir kelam duymak istiyorduk ancak maalesef bunu duyamadık. Ben çok merak ediyorum, Sayın Sanayi ve Teknoloji Bakanı da bu milletvekili gibi mi düşünüyor bu konuda?
Şimdi büyük bir riskle karşı karşıya sanayimiz, geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliğinde askıya çıkan bir karar yayınlandı. O da şu: İşte, "local content" veya "made in EU'" yani "Avrupa'da üretilmiş ham madde ve ürünlerle ancak ürün üretilecek ve bunun oranı da yüzde 70 olacak." dendi. "Local content" diye tabir edilen bir tanımlama bu. Bu ne anlama geliyor? En fazla ihracatını Avrupa'ya yapan Türkiye'nin bu konuda ciddi riskle karşı karşıya kaldığı anlamına geliyor. Zira, bizim ihracat kalemimiz içerisinde de en büyük kalem otomotiv ve otomotiv yan sanayi ve bu sektörün de en fazla ihracat yaptığı yer -tahmin edin, neresi- Avrupa Birliği. Avrupa Birliği şimdi çıktı, dedi ki: "Ben artık üreteceğim araçlarda 'Made in EU' yani 'local content' yani yerel ürün kullanacağım." Acaba Sanayi Bakanlığımız bu konuyla ilgili ne tür bir adım atıyor? Bakın, bütün bu adımların sebebi ne, biliyor musunuz? Çin. Çok merak ediyorum; Çin bizim için bir fırsat mıdır, Çin bizim için bir problem midir, acaba politikamız nedir? Bu da ayrı önemli bir soru.
Biz Çin'e hep Doğu Türkistan perspektifinden baktık, haklı olarak bu perspektiften baktık, soydaşlarımızın dertleriyle dertlendik ama Çin'in bir de bir realitesi, bir ekonomik boyutu var. Şimdi, Avrupa Birliği kendini korumak için böyle bir karar almış. Yani dünya öyle enteresan bir yere gidiyor ki arkadaşlar, komünist Çin artık dünyada malın ve sermayenin serbest dolaşması için harıl harıl çaba gösterirken, kapitalizmde Avrupa Birliği ve Amerika da koruma duvarlarını yükseltecek her türlü tedbiri alıyor. Çin âdeta Adam Smithçi, Amerika da âdeta Karl Marxçı olmuş yani her ikisinin de kemikleri sızlıyordur gördükleri karşısında ama bizim buradan çıkarmamız gereken bir ders var. Neymiş arkadaşlar? Bu ideolojiler tapınılacak ideolojiler değilmiş. Ben buradan Rusya ve Çin hayranlarına, ömrünü oraları savunmakla geçirenlere söylüyorum: Komünizm falan değil dertleri, dertleri kendi ulus devletlerinin menfaatini muhafaza etmek, zira bir anda komünizmi terk ettiler, bir anda Çin malın ve sermayenin serbest dolaşması için çaba göstermeye başladı. E, ne oldu Amerika da hani liberal kapitalistti? Ha bire gümrük duvarlarını, ha bire malın, sermayenin rahat dolaşmasını engelleyecek bir tavır içerisinde bulunuyor. Ha, bunu da Amerikan hayranlığı yapanlara söylüyorum. Dolayısıyla her ülke kendi menfaatini, kendi ülkesini düşünecek ekonomik sistemi veya sistemleri ayakta tutmaya çaba gösterir ama bizdeki aklıevveller o sistemi alırken de bir Rus ve Çin hayranlığına düşerler ya da bir Amerikan uşaklığı gibi bir hatanın içerisine düşerler. Her ülkenin kendi gerçekleri, kendi realiteleri vardır. Biz de Çin gerçeğini görmek zorundayız. Bakın, öyle bir durumdur ki Çin'le ilişki, susayınca tuzlu su içmek gibidir çünkü ucuz ham madde bulabilmek için, ucuz mal almak için Çin'le ilişkiye girersin ama sonra Çin büyüdükçe de senin ihracat yapacağın pazarları kapatır. Yani büyüttükçe aynı tuzlu su içmek gibi daha da susarsın, daha da susarsın; o ilişki, bağımlı bir ilişki hâline gelir. Dolayısıyla devlet olarak burada nasıl bir adım atacağız? Ülkemizin Çin'le ilgili politikası nedir? Özellikle sanayiyle ilgili bakış açımız nedir, bunun çok net olarak ifade edilmesi gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, son olarak değinmek istediğim başlık da dijitalleşme konusu. Bakın, Türkiye Sanayi Devrimi'ni geç yakaladı, dijitalleşmeyle beraber yeni bir döneme, yeni bir çağa girdik. Bunu geç yakaladığımız zaman, bunu böyle yirmi beş otuz yılda kapatabilme ihtimali yok, makas en az yüz yıl açılacak. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız "HIT-30" adı altında bir program gerçekleştirdi. Ben o programı detaylarıyla okudum. İşte "1 gigavat yapay zekâ barındırabilecek, bunu çalıştırabilecek bir işletim merkezi kurma" yani çok iyi niyetli ifadeler var burada ama hepimizin bildiği de bir başka gerçek var. Bugün büyük veri merkezi kurmak istiyorsanız en çok ihtiyacınız olan şey enerji. Yani bunun enerji açığını nasıl karşılayacaksınız? Bu data center'ları -ki dünya oraya gidiyor- yani yapay zekâyı kullanamayan, bu merkezleri oluşturamayan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (Devamla) - ...hiçbir ülkenin ayakta kalma ve rekabet edebilme hakkı yok.
Ben akşam Sayın Bakanın vereceği cevapları merakla dinleyeceğim diyorum, teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)