| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 10.12.2025 |
HAYDAR ALTINTAŞ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sözlerime bir ironiyle başlamak istiyorum. İzmir'in Basmane'sinden kalkan bir tren var. Bu tren İzmir, Manisa, Balıkesir, Kütahya, Eskişehir, Ankara'yı katederken kuş gibi, rüzgâr gibi uçuyor, seyahat süresi çok konforlu, on beş saat(!) Harika bir şey, hepinizin dikkatine sunuyorum. Bunun dışında, Ödemiş'le Salihli'nin arasında bir dağ var, o dağ yarılıp bir kenarından 47 kilometre geçilse oradaki bütün ürünler büyükşehirlere çok daha kolay aktarılacak; zannediyorum bu sene yapılıyor. Şaka şaka, inanmayın, vakti gelince yapılır.
Değerli arkadaşlar, ben, esasen bugün başka bir şeyden söz etmek istiyorum. İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda kurulan yeni dünya düzeni ve onu oluşturan kurumlar 1989 yılında -otuz altı yıl evvel- Berlin Duvarı'nın çökmesiyle beraber bu yeni dünya düzeni çöktü. Şimdi, kendi coğrafyamızda, her gün bir yerde yeni duvar çöküyor; kimisi ülkenin içerisine, kimisi ülkenin dışarısına. Bu yeni dünya düzeninde Türkiye'yi bekleyen fırsatlar ve tehditler nedir? Biz orada yerimizi nasıl alacağız? Bu konularda hiçbir çalışma göremiyoruz. Bugün görüşmelerini yaptığımız iki Bakanlığa ait olan kuruluşlar, artık yolların kalitesinden hava güvenliğine, siber altyapıdan ticaretin istikrarına kadar geniş bir alanda yer alıyor; iklim krizi, deprem gibi doğal riskler de bu tabloyu daha karmaşık hâle getiriyor. Ekonomi, gıda, eğitim, jeostratejik güvenlik; mimarimizin temel sütunları olmalıdır. Bir ülkenin üretim gücü, finansal istikrarı, siyasi, stratejik sektörlerdeki bağımlılık düzeyi artık doğrudan ulusal güvenlik meselesidir. Türkiye'nin yıllık dış finansman ihtiyacı, kur oynaklığı, enflasyon ve enerji ithalatı gibi kırılganlıklar ekonomik alanı yalnızca bir büyüme sorunu olmaktan çıkarıp güvenlik riski hâline getirmiştir.
Diğer bir alan da gıda güvenliği meselesidir. İthalata dayalı tarım politikaları uzun vadede ülkeleri küresel arz şoklarına karşı savunmasız bırakmaktadır.
Üçüncü başlık olan eğitim güvenliği ise insan kaynağının niteliğiyle ilgilidir. Sık değişen müfredatlar, öğretmenlerin itibarsızlaştırılması yalnızca bireylerin değil devletimizin niteliğini de aşındırmaktadır.
Suriye krizi, Doğu Akdeniz rekabeti gibi gelişmeler güvenlik alanının, sınır savunmasının çok ötesinde önem taşıyan gelişmelerdir. Türkiye, bu dört alandaki güvenlik risklerini azaltarak birbirini besleyen bu kırılganlık döngüsünden çıkmak zorundadır. Bu süreçte Parlamentoya, akademiye ve basına da çok önemli görevler düşmektedir. Şehirlerimizi ölü şehirler olmaktan çıkarıp yaşayan şehirler hâline getirmeliyiz.
Değerli arkadaşlar, bütçe sadece rakamlardan ibaret değildir; akılcı, şeffaf, uzun vadeli bir planlamayla ortaya konulmalıdır. Şimdi, bu bütçeyle ve bu bütçenin dışında elde ettiğiniz kaynaklarla, -demin Sayın Bakan uzun uzadıya anlattı- yap-işlet-devret, KÖİ sistemiyle, geçiş ve yolcu garantili yöntemlerle, döviz üzerinden, anlaşmazlık hâlinde Londra mahkemelerine başvurarak değil, Türk parasıyla Türk mahkemeleriyle çözüm arayarak bir yapı kurmak zorundasınız. 8 bin dönümlük narenciye bahçesini bir kalemde yok ederek kurduğunuz Çukurova Havaalanı'nın fayda ve zarar ile maliyet ve kâr analizini yeniden yapmak zorundasınız. Ayrıca, bütün iktidarınız boyunca 200 defadan fazla değiştirdiğiniz İhale Kanunu'nu artık kamu vicdanını incitmeyecek bir yapıya getirerek sık sık değiştirme ihtiyacını duymamanızı temenni ediyorum; aksi hâlde, yapılan her yatırım güvenlik değil, kırılganlıkları ürettir.
Demokratik bir devletin vazgeçilmezi yönetebilen demokrasi, siyasette ve ekonomide yapısal istikrardır.
Bütçenin felsefesi ve ruhu olmalıdır. Bütçeler kimsenin aç ve açıkta kalmayacağı, vatandaşın hesap sorduğu, iktidarın hesap verdiği, yaşayan ve yaşatan belgelerdir ancak iktidarın önümüze getirdiği bütçe maalesef ruhsuz ve şekilsizdir. Elinizdeki muazzam siyasi güce rağmen yönetemiyorsunuz, yönetemeyen demokrasinin sonucu olarak da krizi bir türlü bitiremiyorsunuz.
Her yıl bir milyon gence iş bulmak zorundasınız; bu, mümkün mü? Emekli, işçi, memur, çiftçi sefaletten nasıl kurtulacak? Ülkemizde vatandaşın çoğunluğu olan orta direk yok olmuştur. Orta direğin yok olduğu bir ülkede demokrasinin teminatı yoktur. Karnı tok, sırtı pek vatandaş devletin teminatıdır. Biliniz ki raflar dolmadan, mideler doymadan bu iş düzelmez. İktidara soruyorum: Bu işleri yaparken kendinizi sorguladığınızda gerçek dostunuz var mı? Yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR ALTINTAŞ (Devamla) - O zaman gelin, aynaya bakın, takke düşmüş, kel görünmüştür. Bu ekonomik ve siyasal yapıyla Türkiye uzun süre hayatını sürdüremez.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP, İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)