| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 10.12.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ticaret Bakanlığı bütçesi üzerine, İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Plan ve Bütçe Komisyonundaki değerlendirmelerimizde ben daha çok dış ticaret üzerinde durmuştum; bugün burada, Genel Kurulda daha fazla iç ticarete yoğunlaşmak istiyorum.
Biz bu bütçeye üretimden tüketime uzanan zincirde adaleti, rekabeti ve refahı tesis etme imkânı olarak bakıyoruz. Üreteni koruyan, tüketiciyi gözeten, piyasa adaletin tesis eden bir ticaret düzeni kurmak zorundayız. Ne yazık ki önümüzdeki 2026 bütçesi bu hedefleri karşılayacak iradeyi ve programı yansıtmamaktadır.
Biz İYİ Parti olarak uzun süredir il il dolaşıyoruz; ticaret ve sanayi odalarına, ticaret borsalarına esnaf ve sanatkâr odalarına, ziraat odalarına, TOBB'a, TESK'e, TZOB'a, TÜRMOB'a, PANKOBİRLİK'e gidiyoruz. Orada gördüğümüz tablo şudur değerli arkadaşlar: Tacir ve sanayici finansmana erişemiyor. Yüksek faiz yatırım ve istihdamı boğuyor. Enerji maliyetleri ve öngörülemeyen girdi fiyatları rekabet gücünü eritiyor. Kayıt dışılık ve haksız rekabet kurallara uyanı cezalandırıyor. Esnaf kira, enerji, BAĞ-KUR ve vergi yükü altında eziliyor, zincir marketler karşısında pazar kaybediyor. Çiftçi mazot, gübre, yem ve sulama maliyetleriyle baş edemiyor, ürettiği ürünün değerini pazarda alamıyor. Serbest piyasa ancak kurallı ve denetimli olursa toplumsal refah üretir. Ticaret Bakanlığının görevi sadece kanunu yazmak değil, mevzuatı adil uygulamak, denetlemek ve sonuçlarını ölçmektir. Bu bütçenin başarısı "Fiyat istikrarına, kayıt dışılığın azalmasına, üreticinin ve esnafın ayakta kalmasına ne katkı sağladık?" sorusuna verilecek cevapla ölçülmelidir.
Önemli gündem maddelerimizden bir tanesi Hal Kanunu ve hal kayıt sistemi. Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Bakana şu soruları sorduk: "2012'den beri yürürlükte olan 5957 sayılı Hal Kanunu sahada neden istenen sonucu vermedi? Hal kayıt sistemi niçin üreticinin, tüccarın ve tüketicinin güven duyduğu bir yapıya dönüşemedi? Üreticiler diyor ki: 'Hal kayıt sistemi çalışmıyor, QR kod uygulaması işlemiyor, hal içi, hal dışı ticaret denetlenemiyor, kayıt dışı devam ediyor.' Bakanın cevabı ise özetle şudur: "Her şey yolunda. Hal kayıt sistemiyle üretimden tüketime kadar tüm hareketler izleniyor. Yıllık 223 milyon bildirim yapılıyor. Sistem kapsamlı ve başarılıdır." Sayın Bakanın verdiği cevap bize aynen bu şekilde: Peki, o zaman soruyorum: Eğer sistem bu kadar başarılıysa neden yıllardır Hal Kanunu'nda değişiklik paketi hazırlanıyor? Neden toptancı hallerinin modernizasyonu yarım kaldı, soğuk zincir altyapısı yetersiz? Neden künye ve QR kod uygulaması tüketici düzeyinde yaygınlaştırılamadı? Ve en önemlisi, eğer ortada hiçbir sorun yoksa niçin kamuoyuna defalarca "Yeni Hal Kanunu geliyor." diye açıklama yapıldı da hâlâ o kanun Meclise gelmedi Sayın Bakan? Sahada üretici de komisyoncu da tüccar da "Sorun var." diyor, Bakanlık ise cevabında, sanki kusursuz bir sistem işletiliyormuş gibi davranıyor. Görmek istediğimiz şey problemi inkâr eden değil çözmeyi hedefleyen bir iradedir. Biz diyoruz ki hal rüsum gelirlerinin bir bölümü zorunlu olarak hal altyapısına ve soğuk zincir yatırımlarına tahsis edilsin; depolama, paketleme ve soğuk zincir yatırımlarına doğrudan destek verilsin. Perakende noktasında zorunlu QR kod uygulaması yaygınlaştırılsın; tüketici ürünün üreticisini, üretim yerini, tarihini, alış fiyatını görebilsin. Üretici örgütlerinin pazarlama payını artıracak düzenlemeler yapılsın.
Bakın, arkadaşlar, Avrupa Birliğinde üretici örgütlerinin pazar payı yüzde 46, Türkiye'de ne kadar biliyor musunuz? Sadece yüzde 2. Örgütlü olmayan bir üretici büyük firmalar, efendim, marketler karşısında perişan oluyor. Bunlar için bütçede hangi kaynak ayrılmıştır, göremiyoruz; Sayın Bakana da buradan soruyoruz, akşamleyin bize bununla ilgili lütfen bir açıklama yapsın.
İkinci olarak, zincir marketlerin kontrolsüz büyümesi sorununu gündeme getirdik. 6585 sayılı Perakende Ticaret Kanunu 2015'ten bu yana yürürlükte. Kanunun 16'ncı maddesi nüfus, mesafe, ulaşım, çevresel ve sosyal etkiler gibi kriterleri belirleme yetkisini Cumhurbaşkanına veriyor. Bu yetki tam yedi yıldır kullanılmıyor arkadaşlar. Sonuç, ne oldu? AVM'ler ve zincir marketler mahalle aralarına kadar yayıldı, esnaf ve sanatkâr pazar kaybetti, kira ve maliyet yükü altında esnaf kepenk kapattı. Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Bakana sorduk: 2018'den beri bekleyen iş yeri kuruluş ve yer seçimi yönetmeliği neden hâlâ yürürlüğe girmedi? Ve bu soruyu tekrarlıyorum Sayın Bakan, benim bu soruma cevap vermediniz, lütfen, akşam bu soruma cevap verin. Cevapta başka şeyler söylediniz, uzun uzun bana kanunu anlattınız. Ben kanunu bilmesem bu soruyu soramam zaten. Bana niye kanunu anlatıyorsunuz, niye bu yönetmeliği çıkarmadığınızı söylemiyorsunuz? Ama şu sorulara net cevap verilmedi: Madem her şey bu kadar iyi işliyor, neden yıllardır perakende kanununda değişiklik hazırlıkları yapılıyor? Neden zincir marketlerin yer seçimi için yönetmelik bir türlü çıkarılamıyor? Neden AB'de olduğu gibi, nüfus ve mesafe kriterleri, trafik ve otopark etkisi, esnaf koruma analizi uygulanmıyor? Eğer sorun yoksa kanun değişikliğine niye ihtiyaç duyuyorsunuz? Eğer sorun varsa niçin yıllardır çözmüyorsunuz?
Biz İYİ Parti olarak öneriyoruz; il ve ilçe bazında kişi başına düşen zincir mağaza yoğunluğu için üst sınır getirilsin, AVM'ler şehir merkezinin dışına yönlendirilsin, trafik ve çevre etkisi analizi zorunlu olsun, yeni açılışlarda esnaf koruma etki analizi yapılsın, Perakende Bilgi Sistemi tam anlamıyla devreye alınsın, ruhsat süreçleri dijital ve şeffaf yürütülsün, uygunsuz açılışlara idari yaptırım uygulansın. Bu adımlar için de 2026 bütçesinde somut bir yol haritası maalesef göremiyoruz.
Tarım ürünleri piyasasında bir diğer kritik başlık ise lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas borsacılığıdır. Hububat, baklagiller, yağlı tohumlar, fındık, zeytin, kuru üzüm, kayısı gibi ürünlerin sağlıklı depolarda muhafazası, ürün senetleriyle elektronik ortamda alınıp satılması üretici lehine bir fiyat oluşumu açısından hayati önemdedir ancak sahada karşılaştığımız önemli sorunlar var. Sağlıklı depo yatırımları hâlâ yetersiz, üretici hasat döneminde ürününü ucuza elden çıkarmak zorunda kalıyor, kira destekleri ve faiz destekleri küçük üreticiye yeterince ulaşmıyor, yetkili sınıflandırıcıların kullandığı kalite kriterleri özellikle rutubet ölçümü bakımından ülke genelinde yeknesak değil.
Sayın Bakan, bakın, burası çok önemli: Yetkili sınıflandırıcıların kullandığı kalite kriterleri özellikle rutubet ölçümü bakımından ülke genelinde yeknesak değil, bu da lisanslı depolar arasında haksız rekabete ve haksızlığa yol açıyor. Sistemde görev yapan personelin niteliği ve denetim kapasitesi zayıf. 2025 Ağustosunda mevzuatla kurulacağı ilan edilen lisanslı depo bilgi sistemi henüz faaliyete geçmedi. Bakanlıktan beklentimiz; bu sistemi kâğıt üzerinde bırakmayın, üreticinin lehine işletecek güçlü bir program ve bütçe ortaya koyun.
Lisanslı depolarda kiralama desteğin artırılması, elektronik ürün senedi karşılığı kredi imkânlarının yaygınlaştırılması, kalite kriterlerinin standardize edilmesi ve bilgi sisteminin bir an önce çalıştırılması için hangi somut adımlar atılacaktır? Bütçede bunun da cevabını göremiyoruz.
Bir diğer kritik alan, elektronik ticaret. Elektronik pazar yerleri, KOBİ'lere yeni imkânlar sağlarken aşırı yoğunlaşma ve algoritmik yönlendirme nedeniyle yeni bir tekelcilik riski doğuruyor. Bu nedenle, 2022'de, hepinizin bileceği gibi ve bu Meclisten oy birliğiyle çıkmış bir kanun vardı: 7416 sayılı Kanun. Amaç, para yakarak piyasayı tekelleştiren, yıkıcı fiyatlarla rakiplerini tasfiye eden dev platformları frenlemek, adil rekabeti sağlamaktı. Reklam ve indirim bütçelerine net işlem hacmi üzerinden katı sınırlar getirildi bu kanunla, lisans ücreti mekanizması kuruldu, ekonomik bütünlük içindeki şirketlere ek yükümlülükler tanımlandı ancak şiddetli bir şekilde karşı çıkmamıza rağmen, "TRENDYOL kanunu" olarak bildiğimiz, "Çinli TRENDYOL kanunu" olarak bildiğimiz kanun 2024 yılında -7529 sayılı Kanun'du- çıkartıldı ve bunun çerçevesinde bir yönetmelik çıkartılarak bu çerçeve yani rekabeti sağlayacak bu çerçeve ciddi bir şekilde esnetildi. Bakın, ne komik işler yapıldı: Yurt dışı satışlar lisans ücretinden istisna edildi. Üstelik bu nasıl yapıldı? "2004 yılı için 4 kat, harcadığınız parayı 4 kere düşeceğim." dedi; böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde görülmüş değil. 2025 için 3 kat gibi çarpanlarla net işlem hacminden düşürülmesinin yolu açıldı. Sponsorluk harcamalarının reklam bütçesi dışında sayılan kısmı yüzde 25'ten yüzde 50'ye çıkarıldı ama sponsorluk tanımı yapılmadı. Bu ne demektir? Kâğıt üzerinde bütçe sınırı var ama sponsorluk adı altında fiilen reklam yapılabiliyor. Net işlem hacmi de çeşitli çarpanlarla aşağı çekilerek lisans ücreti azaltılabiliyor yani kanuna karşı hilenin yolları açılmış oldu. Üstelik Rekabet Kurulu, Trendyol'un pazarda hâkim durumda olduğunu ve bazı ihlallerini açık kararlarla tespit etmişken bu esnemeler büyük oyuncular lehine asimetrik bir avantaj sağladı.
Buradan Sayın Bakana Genel Kurul huzurunda açıkça soruyorum: 7416 sayılı Kanun'un öngördüğü sistemin rekabet üzerindeki etkisini gerçek verilerle değerlendirdiniz mi? Hangi etki analizine dayanarak iki yıl içinde bu kadar geniş istisnalar getirdiniz? Hiç kimsenin sahiplenmediği bu Trendyol kanununu çıkarmadaki motivasyonunuz nedir? Çok net bir soru soruyorum: Niye çıkardınız bu kanunu? Bu kanunun bir tane sahibi olmadı fakat bu kanun için eller kalktı. 2024 ve 2025 yıllarında söz konusu değişiklikler sonucu e-ticaret lisans ücretlerinden ne kadarı tahsil edildi, ne kadarından vazgeçildi? Devletin lisans gelirindeki kaybı nedir? Bizim hesaplamamıza göre bu 2024 yıl için 46 milyar TL'dir. Lisans ücreti ödeyen büyük platformlar hangileridir; hangi yıl, ne kadar lisans ücreti ödemişlerdir? Bunu kamuoyuyla paylaşmak için bir engel var mıdır? Elektronik Ticaret Bilgi Sistemi verileriyle oluşan pazar payı bilgileri neden kamuoyuna açıklanmamaktadır, burada saklanan bir durum mu vardır? Sponsorluk harcamasını yüzde 50'ye çıkaran düzenlemenin hazırlanmasında hangi sektör analizleri, hangi rekabet kurumlarıyla yapılan karşılaştırmalar dikkate alınmıştır? Biz, İYİ Parti olarak diyoruz ki: Sponsorluk istisnası ya tamamen kaldırılmalı ya da en fazla yüzde 10'a, yüzde 15'e çekilmelidir; sponsorluk reklam ayrımı Kanun'da açıkça tanımlanmalıdır. Yurt dışı satış istisnasında getirilen 4x, 3x çarpanları kaldırılmalı, illa ihtiyaç olduğunu düşünüyorsanız tek katla sınırlandırılmalıdır. Elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcılarının yurt dışı beyanları bağımsız denetime tabi olmalıdır, bu çok kritik bir şey. Elektronik Ticaret Bilgi Sistemi, Gelir İdaresi Başkanlığı, Ticaret Bakanlığı verileri eşleştirmeli; tam şeffaflık sağlanmalıdır. Orta, büyük ve çok büyük platformlar en geç iki yılda bir Ticaret Bakanlığı tarafından düzenli olarak denetlenmelidir. AB'de yürürlüğe giren Dijital Piyasalar Yasası benzeri bir çerçeveyle kendi kendini kayırma, veri kapatma ve adaletsiz sıralama uygulamalarına açık kurallar getirilmelidir. Bütçede bütün bu güçlü denetim ve şeffaflık ihtiyacını karşılayacak kurumsal kapasite artışını da göremiyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi biraz da ticaret ve sanayinin geneline ilişkin olarak daha önce değişik vesilelerle önerdiğimiz hususları, önerilerimi bir miktar burada tekrar paylaşmak istiyorum. Kira, iş yerleri açısından büyük bir sorun; iş yerlerinde kira stopaj oranları en azından belli bir süreliğine yüzde 20'den yüzde 10'a çekilmelidir. Politika faiz oranlarındaki düşüşün kredi faiz oranlarına yansıması sağlanmalıdır. Kredi kartlarında pos cihazı kesintileri aşağı çekilmelidir. KDV iadelerinin düzenli ve zamanında yapılması sağlanmalıdır. Döviz dönüşüm desteği tekstil, hazır giyim, mobilya, deri ayakkabı gibi emek yoğun sektörler başta olmak üzere yüzde 3'ten yüzde 8'e çıkarılmalıdır. Yine, bu sektörlerde 2.500 TL olan iş gücü desteği birinci bölgede en az 4 bin TL'ye çıkarılmalı, diğer bölgelere daha yüksek olmalı ve bu uygulama yaygınlaştırılmalıdır. Liman ücretleri çok yüksektir, disipline edilmelidir; bu konuyu detaylı bir şekilde anlatmıştım. Konkordato özel sektör borçlarını kapsamamalıdır. Esnaf BAĞKUR primi gün sayısı söz verildiği şekilde 7200 güne düşürülmelidir.
Sayın Bakan, siz Ticaret Bakanısınız, siz Maliye Bakanı değilsiniz, siz sorumluluğunuz altındaki işlerle ilgili olarak talepkâr olmak zorundasınız. Biz sizde maalesef bu konulara ilişkin hiçbir gayret göremiyoruz, hiçbir beyanat da duymadık.
Sonuç olarak Ticaret Bakanlığının bütçesi üreticinin alın teriyle, esnafın kepengiyle, sanayicinin yatırım iştahıyla, tüketicinin sofrasındaki ekmekle doğrudan ilgilidir. Bugün elimizdeki 2026 bütçesi, maalesef hal kanunundaki aksaklıkları, zincir marketlerin kontrolsüz yayılmasını, lisanslı depoculuk sisteminin eksiklerini, e-ticaret piyasasındaki tekelleşme risklerini çözmeye dönük somut, ölçülebilir hedefler içermemektedir. Biz Türkiye'nin üreten gücünü ve tüketicinin sofrasını koruyan adil bir ticaret düzen istiyoruz. İYİ Parti olarak sahadan duyduklarımızı Mecliste sorduğumuz ama tatmin edici cevap alamadığımız soruları, alternatif politika önerilerimizi açıkça ortaya koyuyoruz. Dileğimiz, Hükûmetin eleştirilerimizi bir siyasi polemik olarak değil, sahadan gelen uyarılar olarak görmesidir.
Ben bu vesileyle tekrar tekrar anmak istiyorum ki bu bütçe ortaya koyduğumuz sorunları çözecek bir bütçe değil, ortaya koyduğumuz önerileri de dikkate alan bir bütçe değil. O yüzden Ticaret Bakanlığı bütçesine İYİ Parti Grubu olarak "hayır" oyu kullanacağımızı bildiriyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)