| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 10.12.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, AK PARTİ sıralarına bakıyorum, bize olan saygınızın olmadığını biliyorduk da iş almak için kapılarında saatlerce götürdüğünüz müteahhitlerle beraber beklediğiniz bu Bakanların bulunduğu gün keşke AK PARTİ Grubundaki milletvekili arkadaşlar da Sayın Bakanlara saygısından dolayı burada olsalardı, çok daha memnun olurdum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının bütçesi kâğıt üzerinde bu ülkenin yollarını, raylarını, köprülerini, limanlarını ifade ediyor ama fiiliyatta bu bütçe kimin yol aldığına, kimin kasasının daha çok dolduğuna bakılarak uygulanıyor maalesef. Şimdi dürüst olalım, bu bütçe bu ülkede ulaşımı ve iletişimi kullanan milyonların değil, Ulaştırma Bakanlığı bütçesini yakından takip eden bir avuç müteahhidin. Bakın, Eskişehir yoluna bir girin, Ankara'ya kadar gelin, o güzergâhta, iddia ediyorum size, o yükselen rezidansların, büyük binaların yüzde 90'ı sizin Bakanlığınızdan iş alan müteahhitlere ait. Ya, arkadaşlar, o müteahhitlerin burada da temsilcileri var, onlar bile burada yok.
Sayın Bakanlar size bir uyarıda bulunmak istiyorum: Geçmiş dönemlerde sizin gibi bakanlardan iş alan o müteahhitler var ya, o dönemde o bakanlarla da araları iyiydi, onlar çok zengin oldular, hâlâ zengin olmaya devam ediyorlar. O bakanların hatta o başbakanların daha sonra düştükleri duruma baktım -emin olun yani burada suçlamak için söylemiyorum- mütevazı bir evleri oldu, mütevazı bir arabaları oldu ama o adamlar hep zengin oldu. Zulmü çeken siz, burada lafı yiyen siz, günaha giren siz; parayı kazanan onlar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Burada bir adaletsizlik yok mu ya? Yani proje yapılırken "Bu yol hangi fay hattından geçiyor?" diye sorulmuyor, "Bu inşaat çevreyi, suyu, toprağı nasıl etkiler?" diye hesap yapılmıyor, "Bu tünel yerleşim yerlerinin altından geçerse ne olur?" diye de sorulmuyor. Gebze'de -Plan ve Bütçe Komisyonunda da söyledim- yaşanan bir facia vardı, işte o facia bu bakış açısının sonucu aslında. 29 Ekim sabahı Gebze'de bir bina çöktü; çökmedi aslında, yerin dibine girdi bina. Nerede? Darıca-Gebze metro istasyonunun aksine sapan inşaatın tam dibinde. Aynı aileden 4 can gitti, 4 insan; 1 baba, 1 anne, 2 evlat. Biz bu Komisyonda "Tünelde çatlak yok, su sızıntısı yok." cevabını dinledik sizden. Sayın Bakan, Komisyonda büyük bir öz güvenle dediniz ki: "Metro çalışmalarının çökmeyle ilgisi yok, tünel sağlam." Ya, biz tünelin durumunu merak etmiyorduk. Biz ne dedik? Bu hatta yeni Avusturya tünel açma metodu uygulanıyor dedik. Bu metodun binaların dibinden geçtiğinde zemini boşaltabileceğini ve yapılara zarar verebileceğini biliyoruz. Nitekim daha proje başlarken 71 binanın riskli olduğu söylenip kamulaştırılacağı ilan edilmişti. Ama ne oldu Sayın Bakan? Buyurdunuz, projeyi Kocaeli Büyükşehir Belediyesi beceremeyince, o beceriksiz Belediye beceremeyince siz devraldınız. "Güzergâhı revize ettik, kamulaştırmaya gerek kalmadı." dediniz. Madem öyleydi, madem hiçbir bina etkilenmiyordu, o zaman olaydan sonra riskli gördüğünüz o 24 binadan 21'ini neden apar topar kamulaştırma kararı aldınız? Demek ki tüneldeki çalışma binalara zarar veriyor. Demek ki zeminde oynama oldu. Demek ki o bina durduk yere çökmedi. Ama ne dediniz Komisyonda? "Hukuki süreci etkilememek için biz açıklama yapmayız." Sayın Bakan, yani hukuki süreci etkilememek için... Siz burada müteahhitten mi bahsediyorsunuz, belediyeden mi bahsediyorsunuz, metro inşaatını üstlenen firmadan mı bahsediyorsunuz? Hukuki süreçte etkilenen kim yani sizin kollamaya çalıştığınız kim? Onu da bize söylerseniz çok memnun oluruz. Çünkü burada biz bir binanın çöküşünü değil, 4 canın yok oluşunu konuşuyoruz. Hiçbir şeyin üstünü örtmeyin. Bu, vicdan meselesi olarak sizin ömür boyu peşinizden gelir, devam eder. Bu mesele kapatılırsa siz bu vicdanla zor yaşarsınız.
Komisyonda da hakikaten çok şık bir sunum yaptınız. Demir yolları vardı, tüneller, köprüler, serbest bölgeler, limanlar vardı. "Memleket kalkınacak." dediniz ama içini doldurmadıktan sonra çizdiğiniz o projeler Word dosyasından öteye geçmiyor. İşte, biraz evvel Turan Yaldır bahsetti, trenin de dumanını gösterdi, efendim, müziğini de çaldı; on sene olmuş, tren yok. Yani projeleri sunmak, anlatmak, kolay da içini doldurmayınca olmuyor.
"Kalkınma" demişken Kuzey Marmara ve TEM Otoyollarının Kocaeli geçişleri İstanbul trafiğini aratmıyor Sayın Bakanım, çok kalabalık orası. Limanlar var, organize sanayi bölgelerinin yoğunluğu yüzünden yollar artık tırdan, kamyondan geçilmiyor. Bakın, bir rakam vereceğim size: Kara yollarındaki trafiğin hacim olarak yüzde 70'ini tırlar ve kamyonlar işgal ediyor; siz de farkındasınızdır bunun. Bu ne demek? Yük taşımacılığının neredeyse tamamı kara yollarından oluyor. Oysa demir yollarını gerçekten devreye alırsanız bu kara yollarının yükünü azaltırsınız, bu bir. Ama biz kara yollarını müteahhitlere veriyoruz, onlar da zengin oluyor. Ya, demir yollarını verin o zaman müteahhitlere, oradan zengin olsunlar, madem illa birilerini zengin edeceksiniz ama bu demir yolları ne yapar biliyor musunuz? Türkiye'de enflasyona bile etkisi olur. Sebebi şu: Navlun ücretleri Türkiye'deki tedarik zincirinde çok önemli bir rakam tutar, o navlun ücretleriyle beraber, kara yoluyla yapılan navlun ücretleriyle beraber milletin kullandığı her türlü mal, yiyecek, içecek, bu navlundan dolayı ciddi anlamda pahalanıyor. Yani mesele ulaşım değil, mesele neyi kazandığımız. Lojistik hızlanır eğer tren yollarına hız verirseniz. Biraz evvel söylediğim gibi aynı müteahhitlere tren yolunu verin, ne yapalım yani. Ama ülkede kara yollarındaki hem kazalar azalır hem bu yoğunluk azalır; ülke benzinden, mazottan tasarrufa girer, döviz tasarrufu olur. Dediğim gibi, enflasyona olumlu etkisi olur, navlun taşınan malların fiyatları düşer. Bütün bunlardan sonra Sayın Bakanım, şu tren yollarını lafta değil gerçekten hayata geçirin. Türkiye'de değil, bütün dünyada üretim yapılan yani fabrikaların olduğu bölgelerde Avrupa'da da böyledir, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nden dağılan ülkelerde hâlâ altmış yıl evvelden yapılmış tren yollarıyla beraber navlun taşımacılığı yapılıyor, biz yapamıyoruz. Bunu yaparsanız ciddi anlamda Türkiye'ye en büyük hizmeti yaparsınız. Sizden ricam, kara yolları yapmaktan vazgeçin, kara yollarının bakımı da zor, çöküşü de zor, hırsızlığı da çok kolay yahu, çok kolay hırsızlık yapılıyor. Ben bunların hiçbirinde şahsınızı suçlamıyorum, siz gidip hepsinin altına ölçecek hâliniz yok ama maalesef suistimale çok açık bir konu. Demir yollarına bir an önce geçmenizi tavsiye ediyorum.
Evet, ben, geçen bütçede size Kocaeli Havalimanından bahsetmiştim, siz de cevap göndermiştiniz, sağ olun ama bakın, orada, Kocaeli dediğiniz zaman, Türkiye ortalamasının 5 katı vergi ödeyen bir ilden bahsediyorum size; Kocaeli'den. Tüpraş var orada, Türkiye'nin devleri; Ford var, Şişecam var, Hyundai, Isuzu, Enerji SA, Aygaz, Bridgestone, Goodyear, Bayer gibi dünya devleri üretim yapıyor ama İstanbul'un yanı başında, hava yolu ulaşımında besleme muamelesi görüyor Kocaeli. İş dünyası için dünyanın merkezinde olan Kocaeli, hava ulaşımından maalesef muaf. Almanya'dan birisini düşünün, Kocaeli'de iş yapacak. İki saatte İstanbul Havalimanına gelecek, iki saat de kara yoluyla tekrar Kocaeli'ye gelecek. Yahu, hemşehrilerinizin bir ara konforunu düşündünüz, yazın Kocaeli-Trabzon seferleri koydunuz Trabzon'dakiler memnun olur diye; kış geldi, onu da kaldırdınız yani Trabzonlulara da haksızlık yapıyorsunuz. Ya, Sayın Bakan, ben sanayiciyim. O havalimanını Zafer Havalimanı gibi garanti yolcusu yok diye öksüz bırakmayın. Charter seferleri koyun, charter seferlerini Sabiha Gökçen'den kaldırın; hem Sabiha Gökçen'in o yoğunluğu azalır hem de Kocaeli Havalimanı'yla beraber işletmiş olursunuz havalimanı, Kocaeli'e de bir katma değer katarsınız; bunu ısrarla, her geldiğinizde, sizi her gördüğümde Kocaeli'de ne zaman charter seferlerini başlatıyorsunuz, Cengiz Topel'e ne zaman uçak seferleri başlatıyorsunuz diye soracağım.
Sayın Bakanım, bu ülkede -biraz evvel söyledim- hava yolu yapıyorsunuz ya -ismi bende saklı, arzu ederseniz ismini ben size sonra söylerim- müteahhitlere ısmarlama iş yaptırıyorsun; Azerbaycan'a, Kuzey Afrika'ya gönderiliyor, Afrika'nın bir ucuna gönderiliyor. Ne yapıyorlar orada? İçinde tavukların, kümes hayvanlarının dolaştığı iki asfalt çizgisiyle yapılmış, adı "havaalanı" olan uyduruk bir pist yapıyorlar. "Şartnamede teknik yeterlilik vardır, deneyimi vardır, mali güç vardır." denmesi için bunu yapıyorsunuz, ondan sonra 21/b davet usulü oraya ihaleyi paslıyorsunuz. Bir daha söylüyorum Sayın Bakanım, bak, bunlar çok paralar kazanıyorlar, bu paralardan size hayır gelmez. Bunların bu zenginliklerinden yarın öbür gün telefonunuza bile çıkmazlar. Günahı size kalıyor, parası onlara gidiyor; bu işlere bir son verin, davet usulü ihale vermeyin hem vebalden kurtulun hem de Türkiye'nin kasasının Merkez Bankasını soyar gibi transfer edilmesine müsaade etmeyin.
Sayın Bakanım, çok önemli bir konuya değineceğim: Türkiye hâlen dijital ekonominin, dünyanın bu yeni düzeninin gerçeklerini yerine getirememiş bir hâlde. Sanayinin kalbi Kocaeli'de bile internetsiz sokaklar var, binalar var. Dünyanın en hızlı interneti nerede? Singapur'da, 336 Mbps, bizde 49, listeye göre 101'inci sıradayız. Kimler bizi geçmiş? Gana, Bangladeş. Az kalsın 102'nci sıradaki Güney Afrika'nın bile altına düşecekmişiz. Yazın bir Küresel Ulaştırma Koridorları Forumu'nda Gana Ulaştırma Bakanı Nikpe Bukari'yle bir araya geldiniz, ona sordunuz mu "Bunu nasıl yaptınız?" diye, belki bir fikir verebilirdi yani Gana'nın ki bizden çok çok hızlı çünkü. İnternet demek Youtube'dan sadece video izlemek değil Sayın Bakan. Komisyonda dediniz ki: "5G ihalesinde 3 milyar dolar kazandık." İyi de Türkiye'de 3 büyük operatör var, üçü de danışıklı dövüş içerisinde. İkisine Türkiye Varlık Fonu vasıtasıyla liyakatsiz yöneticiler... Ya, Türkiye'de fikir adamı olarak çok beğendiğim birini kalktınız TÜRK TELEKOM'un Yönetim Kuruluna soktunuz, ya, o adam ne anlar o işten ya? Gerek yok, oraya liyakatli adamlar koyun. Varlık Fonunun arka bahçesi yapmışız onu. Vodafone da zaten Telsime çökmüş, sistemin mirasını kullanıyor. Rekabet olmayan yerde de hizmet olmaz Sayın Bakanım.
Evet, ben bundan sonraki konuşmamı müsaade ederseniz Sayın Ticaret Bakanına yönlendirmek istiyorum. Sayın Bakan, sizinle ilgili olarak geçmiş dönemde sizinle görev yapan, geçmiş dönemde sizi tanıyan herkesin çok olumlu şeyler söylediğine bizzat tanıklık ettim. Yani ben bir adam görmedim ki "Ya, bu adam yanlış bir iş yapar." demedi, o yüzden ben teşekkür ediyorum. İyi yapana iyi demek liyakatin esasıdır çünkü biz liyakatli kadrolar getirin diye burada hep bağırıyoruz ama maalesef şu ana kadar böyle bir şey olmadı.
2026 hedeflerini büyük bir iyimserlikle açıkladınız, dediniz ki: "İhracatımız 282 milyar dolar olacak, dünya ihracatındaki payımız artacak." Kâğıt üstünde her şey güzel Sayın Bakanım, rakamlar umut veriyor ama bir sorun var. Bu iş sadece sizinle olmaz yani sizin başarınız Maliye Bakanının, Sanayi Bakanının hatta ve hatta Tarım Bakanının bile başarısına bağlı, hatta yanınızdaki...
TİCARET BAKANI ÖMER BOLAT - Ulaştırma Bakanı, Enerji Bakanı...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Ulaştırma Bakanına bile bağlı, Adalet Bakanına en çok bağlı. Türkiye'de adaletin "A"sından bahsedilmediği bir sistemde biz sizden başarı bekliyoruz. Biraz da size haksızlık ediyoruz. Yani demokrasi yok, hukuk yok, öngörülebilirlik yok; böyle bir iklimde Türkiye'ye kim güvenir, kim gelir yatırım yapar? Bu ülkede enflasyon öyle bir hâle geldi ki işletmeler fiyatı günlük değil, saatlik belirlemeye başladı. Böyle maliyet yapamayan bir işletmenin ihracat yapması ne kadar zor tahmin edebilirsiniz. Maliyetlerin enflasyon nedeniyle tedarik zincirlerindeki fiyat artışlarının dolar artışının daha doğrusu döviz artışının altında kalmasıyla ihracatçı zaten nefes alamıyor. Gene siz "İhracat yapsın." Nasıl yapacaksınız? Bunu önce Maliye Bakanıyla oturup konuşun. "Benden daha önce hedef verdiğiniz 500 milyar doları yakalamamı istiyorsanız şu döviz kurundaki makası Merkez Bankasının kasasını boşaltılarak baskılamayın." diye kendilerine söyleyin.
Bir de, biraz evvel "Komünist misiniz?" diye sordu Necmettin Bey. Ben hayatı boyunca komünizmle mücadele etmiş bir adamım, elli senedir de ediyorum ama bir şey daha söyleyeceğim: Türkiye'de özellikle yeme içme sektöründe öyle fiyatlar var ki, bakın, Türkiye turizmini de olumsuz etkiliyor. Turizm sezonu gelince herkes diyor ki: "Ya, bu turistler Yunanistan'a gidiyor. İşte, oradaki lokantada 1 kişi 30 dolara yemek yerken Türkiye'de 150 dolara yiyor." Bunu denetlemek için komünist olmaya gerek yok. Devlet olmanın gereği, Türkiye'de vatandaşına kazık atan her işletme denetlenir, bu da Ticaret Bakanlığının vazifesidir. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
Evet, vergi yükü konusu var, büyük firmalar istisna var ama sizin üretim için destek verdiğiniz o ticari işletmelere maalesef böyle bir vergi zulmü yaşatılıyor oraya, vergi denetmenleri onlardan çıkmıyor. Ya, adam vergi mükellefi zaten, kayıt dışı ekonominin hiçbirisine dikkat edilmezken, vakıf üniversiteleri var, hiç vergi vermiyorlar, onlara bakmazken siz gidiyorsunuz, ufak esnafın cebindeki üç kuruş evine götüreceği kira parasına, cebine çöküyorsunuz. Levent Uysal gülüyor bana ama o da benimle aynı kanaatte, o da "Vakıf üniversitelerini şirket yapalım, biz vergi vermiyoruz. Ben on tane araba alıyorum, millet bana diyor ki: 'Niye araba alıyorsun?' E, vergi vermiyorum, yapın şirket, vergi vereyim." diyor haklı olarak, o da haklı (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Yani diğer bakanları siz kabine toplantısında mı görüyorsunuz? Bunları söylemeniz için illa kabine toplantısı olmasına gerek yok, oturup bunları bence konuşun.
Sayın Bakanım, KOBİ'ler kapıdan dönüyor, kredi maliyetleri çok fazla. Krediye ulaşamıyorlar KOBİ'ler, bankalar kapılarını tamamen kapatmış durumda. Teminat noktasında bire 3 teminat istiyor. Ya, adamın nefes alacak hâli yok, siz adamdan kredi vermek için bire 3 teminat istiyorsunuz. Bu mümkün değil. Çin öyle mi mesela? Bakın, devlet banka gibi değil, dev bir girişim sermayesi fonu gibi çalışıyor Çin'de. Zarar eden şirkete ucuz kredi veriyor çünkü biliyor ki o şirket yarın dünyayı domine edecek. Bizde durum nasıl? KOBİ'lere bir nefes kredisi çıkınca üç gün bayram ediyorsunuz. Bu ülkede enflasyon öyle bir hâle geldi ki artık bu KOBİ'lerin ayakta kalma şansı kalmadı. Türkiye'nin ihracatı o yüzden düşük. Bir sebep de teknoloji. Sayın Bakanım, "Yüksek teknoloji ihracatı yüzde 10 arttı." demişsiniz. Ya, yüzde 10 arttı dediğiniz oran nedir biliyor musunuz? İhracatın yüzde 3'ü yani yüzde 0,3 artmış. Yüzde 10'la niye milleti algıyla kandırıyorsunuz demiyorum, yanlış söylüyorsunuz. Bu, 2002'de kaçtı biliyor musunuz Sayın Bakanım? Yüzde 6. Siz yirmi üç sene sonra yarıya düşürmüşsünüz, orada yükselen herhangi bir rakam yok.
Demir yolundan bahsettim biraz, Ro-Ro hattı sınırlı, Avrupa taşımacılığında kota sorunları var firmaların, liman ücretleri yüksek, firmaların Eximbank desteğine ulaşması mümkün değil.
Şimdi, en kritik noktaya gelmek istiyorum. İktidarınız tünel açmayı, dağ delmeyi başarı diye pazarlıyor ya, gözle görülen bir iş yapınca kendinizi alkışlıyorsunuz ama bugün artık çağ dijital çağ Sayın Bakan. Asıl başarı internet hızınız, fiber altyapınız ve veri merkezleriniz. Bakın, rakam veriyorum size, Amerika'da 4.200 veri merkezi var, Almanya'da 487, Çin'de 381, Fransa'da 321, İtalya'da 209, Türkiye'de sadece 83 yani 83 tane. Uzmanlar "Bu kadar veri merkezine sahip olmasaydı Amerikan ekonomisi aynı Alman ekonomisi gibi resesyona girerdi." diyorlar; başarısı veri merkezlerinin çoğunluğunda. Ne demek istediğimi anladığınızı düşünüyorum. Dijital altyapınız bu seviyedeyken siz bırakın ihracat hedefini, e-ticarette bile ayakta duramazsınız. Bugün veri merkezi dijital ekonominin kalbi. Türkiye ticaretin merkezi olmak istiyorsa 2030'a kadar en az Almanya seviyesine yani 400 tane veri merkezine sahip olmalı. İnternet hızında 152 ülke arasında -anlattım- 101'inci sıradayız. Singapur bizi 7'ye katlamış, bunu unutmayın. İnternet hızından Gana'yla yarışamayan bir ülkenin ihracatta Polonya'yla yarışma şansı yok. Yani dolayısıyla hazır Sayın Bakanın yanındayken -çok sık görüşemiyorsunuz zannediyorum- Sayın Bakana söyleyin, şu altyapı hizmetlerine önem versin...
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ulaşamıyorlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - ...Türkiye ihracatta yükselsin. Dünya Ticaret Örgütü ne diyor biliyor musunuz Sayın Bakanım? "Yapay zekâ doğru politikalarla desteklenirse 2040'a kadar küresel ticaret yüzde 37 artacak." Ama bir şartla; dijital altyapı yapılacak, güçlenecek, teknolojiye erişim sağlanacak. Bizde durum ne? Yapay zekânın "y"si yok bizde. Gümrükler dünyada otomatikleşiyor, bizde hâlâ -işte aramızda ihracatçı arkadaşlar var, siz de bilirsiniz, ihracatçının bütün hayali, gerçekleşmesi için o karşısındaki vergi memurunun iki dudağı arasında- dijitalleşme orada da yok, yeterli değil varsa, dünyanın çok gerisinde.
Çok önemli bir şey daha söyleyeceğim. 70 milyar dolara varan dış ticaret açığımızın 42 milyar doları Çin'e ait yani Çin bizim ticaret açığımızın yüzde 60'ını oluşturuyor Sayın Bakan. Korkunç bir rakam bu. Daha önce hep ticaret açığında petrolü, doğal gazı falan bahane ediyordunuz, şimdi ticaret açığımızın esas sebebi Çin. Üstüne bir de ithalatla Türkiye'yi tercih eden müşterilerimiz var, onları kaybetme riskimiz var. Çin sanayide gaza basıyor, biz sadece nefes kredisi bekliyoruz. Çin'deki şirketlerin yüzde 25'i zararda çünkü dertleri kâr değil, onların...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - ...dertleri dünya ticaretini domine etmek. Ticaret savaşlarında her şey mübah görülüyor.
Sayın Bakan, bir şey çok daha önemli, bu da kanıma dokunuyor. Avrupa ülkeleri bile Doğu Türkistan'da Sincan'da üretilmiş, insanların, Uygur Türklerinin ürettiği malları almıyor, "Burada insan kanı var, Uygur Türklerinin kanı var" diyor. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar) Siz o Çin'in yollarına kırmızı halı seriyorsunuz, kanıma dokunuyor. Bunun Bakanlık bütçesiyle bir alakası yok ama bunu söylemeden geçmek istemedim.
Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)