| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 03.12.2025 |
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Bu gün vesilesiyle sorunları her geçen gün artan ve kamusal hizmetlerde erişimde çok ciddi sıkıntılar yaşayan engellilerimizi en azından bu gün vesilesiyle de olsa bir kez daha hatırlamamız gerekiyor. YENİ Yol Grubu olarak biz engellilerin sorunlarının araştırılmasıyla ilgili bir Meclis araştırması komisyonu kurulmasını önermiş ve daha sonra 6 siyasi partinin ortaklaşmasıyla bir araştırma komisyonu kurmuştuk. Bu komisyon, raporunun verilmesiyle ilgili süreci bir ay daha uzatmış oldu. İnşallah, en kısa sürede çok kapsamlı bir raporun Meclisimizle paylaşılmasını arzu ediyoruz.
Burada, tabii, üzerinde durduğumuz konulardan bir tanesi kamusal hizmetlere erişimde yeknesaklığı sağlamak, engellilerin kamusal hizmetlerdeki sorunlarıyla ilgili bir koordinasyon sağlamak ve tabii ki engellilerin temsiliyeti açısından bir engelliler bakanlığının kurulmasını önermiştik. Bugün de hâlâ aynı önerimizin arkasındayız.
Biz kurulan araştırma komisyonuna bir engelli arkadaşımızın, milletvekilimizin başkanlık etmesinin en azından engellilere verilen değer ve önem açısından sembolik olacağını ifade etmiştik ama maalesef, çoğunluğa sahip olan iktidar grubu, buraya engelli bir vekil arkadaşımızı Başkan seçme yerine eski Gençlik ve Spor Bakanımızı Başkan olarak seçti.
Şimdi, engelliler bakanlığı kurulduktan sonra, inşallah engellilerle ilgili bakanlığa da sorunları bilen, bizzat yaşayan bir engelli arkadaşımız yerine bir başka kişiyi engelliler bakanı olarak atamazlar diye umut ediyorum. Hiç olmazsa, dediğim gibi, sadece temsiliyet değil, onların sorunlarını yaşayarak bilen bir engelli arkadaşımızın engelliler bakanı olması talep ve beklentimiz olduğu gibi, toplumsal bir talep ve beklenti olduğunu da buradan bir kez daha vurgulamak istiyoruz.
Ayrıca, cuma günü 5 Aralık 1934, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilişinin yıl dönümü. Bu vesileyle de tekrar, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesini tebrik ederken kadın temsiliyetinin her alanda olduğu gibi, siyasette de hak ettikleri değere ve orana ulaşmasını dilediğimizi buradan bir kez daha vurgulamak isteriz.
Yine, 1 Ekim 2024'te başlayan bir sürecin çok önemli eşiklerine ulaştık. Bu kritik eşiklerde farklı seslerin çıktığına, farklı değerlendirmelerin yapıldığına da şahit oluyoruz. Elbette sürecin belli bir aşamaya gelmesi itibarıyla bazı ayrılık noktalarının çıkması normal görülmekle beraber, bu süreçlerin en önemli eşiğinin toplumsal rıza olması ve dolayısıyla toplumsal rızanın her konuda olduğu gibi bu konuda da önemli bir destek olduğunun farkındayız. Toplumsal rızayı üretme sorumluluğu öncelikle süreci yöneten, devlet adına karar verme yetkisine sahip olan iktidarlardadır. İktidarların bu süreçlerle ilgili biraz utangaç sahiplenmeleri ya da sürecin sadece en üst seviyede bir temsille sınırlı kalıp daha alt düzeydeki siyasal temsiliyetlerin bu konuda müdahil olmamaları, toplumda benzeri tereddütlere yol açmasına sebep oluyor. Dolayısıyla, girdiğimiz bu kritik aşamada artık toplumsal rıza üretmeye dönük siyasi iktidarın mutlaka ve mutlaka daha net bir şekilde bu süreci sahiplenmesi, olası süreçleri daha iyi yönetmesi gerektiğini ifade ediyoruz.
Bu süreçleri daha yönetmeyle ilgili hususlardan bir tanesi de Melaye Ciziri Konferansı sebebiyle Şırnak Üniversitesi tarafından düzenlenen bir sempozyuma Şırnak Valiliğinin Sayın Mesut Barzani'yi daveti üzerinden yapılan tartışmalarda görüyoruz. Programın daveti, program öncesi koordinasyon, programın icrası her iki tarafın mutabakatıyla gerçekleştirilmiştir. Bu mutabakat icra edilmiş olmasına ve mutabakat dışında bir gelişme olmamasına rağmen Sayın Barzani'ye yönelik bazı ifadelerin halkımızı üzecek, onları rencide edecek boyutlarda bir propagandaya dönüşmesini doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyoruz. Şayet bu program varılan mutabakat çerçevesinde icra edilmişse iktidarı bu protokole ve bu mutabakata sahip çıkmaya ve varsa buralardaki yanlış adrese yönelen tepkileri göğüslemeye davet ediyoruz. Yok, şayet varılan mutabakatın dışında, davet edilen misafirlerin bir davranış olmuşsa onu da kamuoyuyla paylaşmalarını arzu ediyoruz. Dolayısıyla iktidarın mutabakatıyla yürüyen bu programda hiçbir kabahati olmayan, mutabakat dışında bir adım atmamış olan misafirler üzerinden bir halkın rencide edilmesini doğru bulmadığımızı ve buradan iktidarın net bir şekilde bu süreci elini taşın altına koyarak mutabakatına sahip çıkmak durumunda olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun devam edin.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Dediğim gibi eğer bu davet ve gezi iki tarafın mutabakatıyla yürüyen bir şeyse "Hayır, mutabakata aykırı bir şey yok. Misafirimize karşı bu haksız eleştirileri niçin yapıyorsunuz?" deme sorumluluğu iktidardadır; yok, mutabakatın dışında misafirlerimizin bir davranışı varsa elbette onu da toplumla paylaşabilirler. Topu taca atmaya, toplumda oluşabilecek bazı hassasiyetleri yanlış adreslere yöneltmeye bu iktidarın hakkının olmadığını buradan bir kez daha ifade ediyoruz çünkü Sayın Barzani'nin hem bölgemizde hem de geniş bir kesimde oluşturmuş olduğu haklı sevginin bu süreçte olsa olsa faydası olur, zararı olmaz ama onun gönül kırılganlığına, onların buradaki misafirperverliğine halel getirecek davranış ve sözlerin sürece fayda vermediğini buradan bir kez daha ifade etmek isterim.
Yargı paketi geldi, on birinci yargı paketi; Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine sunuldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Bugün Komisyonlarda ilgili yargı paketinin görüşülmesine başlanacak. On birinci yargı paketi demek sökülen elbiseye on birinci yama manasına gelir ama AK PARTİ iktidarının da artık şunu görmesi lazım ki bu elbise dikiş tutmuyor. On birinci paketle yargının sorunlarını çözmek yerine daha da ağırlaştırıyorsunuz. Reformun bile bir kıymeti, bir itibarı vardı; "Paket, paket, paket..." diyerek bu reformları da itibarsız hâle getiriyorsunuz. Siyaset kurumu var olan sorunları çözmekle mükelleftir, yeni sorunlar üretmek siyasetin işi değildir. Bu on birinci paketle yine istisna maddeleri getirerek infazda ve cezada eşitliği ortadan kaldırıyorsunuz. "31 Temmuz 2023 tarihi" diye bir tarih koyuyorsunuz, bugün yasayı getiriyorsunuz, aradan geçen iki yıllık süreden sonra yine yeni bir mağdur kesimi üretmiş olacaksınız. Bu sefer "1 Ağustos 2023'te suç işleyenin günahı ne?" diye bir toplumsal talebin ortaya çıkacağını hep beraber görmemiz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın lütfen.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Dolayısıyla, yargı paketlerini cezaevinin kontenjanlarını azaltma olarak görmememiz lazım ya da ortaklarımızla bir bilek güreşi olarak da görmememiz lazım. Toplumsal hassasiyetler nedir, beklentiler nedir, şunun da işini görelim, bunu da işini görelim, aman etliye sütlüye karışmayalım diye yargı reformu yapılamaz; topluma odaklanmak lazım, ortaklarımıza odaklanarak yargı paketleri çıkaramayız. Dolayısıyla, iktidarın bu hususu, bu yargı paketini sadece güncel siyasi beklentilerle değil mutlaka ama mutlaka toplumsal hassasiyetleri düşünerek ele alması gerektiğini buradan bir kez daha net bir şekilde ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.