GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:23
Tarih:02.12.2025

PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımızı, değerli yurttaşlarımızı saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ben sözümü Türkiye'de giderek derinleşen vergi adaletsizliğine dair kuracağım, emeğin sistemli biçimde yoksullaştırılmasına dair kuracağım, bu iktidar tarafından sermayenin korunup kollanmasına dair kuracağım. Türkiye'de bütçe gelirlerinin yaklaşık yüzde 70'i dolaylı vergilerden yani KDV ve ÖTV'lerden oluşuyor. Bu ne demek değerli arkadaşlar? Bu, bu ülkede vergi gelire göre değil, tüketime göre alınıyor demek, asgari ücretle geçinmeye çalışan işçiyle patron aynı ekmeği satın alırken aynı vergi oranını ödüyorlar demek ancak burada büyük bir vergi adaletsizliği, büyük bir adaletsizlik var değerli arkadaşlar. Zira, şirketler ödedikleri KDV'yi "İndirilebilir KDV" yoluyla vergiden düşüyorlar. Yani patron için KDV bir yük değil, aslında bir muhasebe kalemi ama işçi için KDV sofrasından eksilen ekmek demek, işçi için KDV sofrasından eksilen gıda demek, yine işçi için KDV çoluğun çocuğun rızkından çalınması demek çünkü işçi vergiyi sofrasından feragat ederek, çocuğunun beslenmesinden feragat ederek, barınmasından feragat ederek ödüyor değerli arkadaşlar. Öte yandan, patronlar ÖTV'yi de fiyatlara yansıtarak yine halka ödetiyorlar, emekçilere ödetiyorlar. Patronların bu vergi hilelerine ise siz "vergiyi tabana yayma" adını veriyorsunuz ama aslında olan şey vergi aracılığıyla tam bir soygun düzeninin işletilmesidir.

Öte yandan, değerli arkadaşlar, bütçedeki bir diğer gelir kalemi ise gelir vergisidir. Türkiye'de toplanan gelir vergisinin yaklaşık yüzde 70'i ücretli emekçilerden alınıyor bugün. Yani bu ülkenin bütçesi büyük ölçüde işçinin alın teriyle, emeğiyle dönüyor. Ancak buna rağmen ne yapılıyor değerli arkadaşlar? Vergi dilimleri bilinçli bir şekilde enflasyonun ve asgari ücret artışının altında artırılıyor. Böylece, kesintiler daha yılın yarısı dolmadan başlıyor.

Sonuç olarak işçiler daha yılın ortasında bir üst vergi dilimine sokuluyorlar ve yıl ilerledikçe aynı maaşla daha yüksek oranda vergi ödemeye zorlanıyorlar. Bakın, bu, zaten açlık sınırında yaşayan milyonlarca emekçinin yılın ikinci yarısında açlık sınırının bile altına düşen ücretlerle yaşamaya mahkûm edilmesidir. İşçinin vergisi daha eline maaş geçmeden patronlar tarafından kesiliyor.

Diğer yandan, patronların vergi yükümlülükleri ise neredeyse yok, olanlarsa hemen affediliveriyor. İşte, tam da bu yolla bizzat devlet eliyle yürütülen devasa bir servet transferi yapılmış oluyor. İşçiden toplanan vergiler de yine teşvikler, istisnalar, muafiyetler, vergi afları, garanti ödemeleri, kamu ihaleleri ve kur korumalı ödemeler yoluyla yine doğrudan sermayeye aktarılıyor, sermayeye transfer ediliyor. Böylelikle emekçiden kesip holdinglere, patronlara, sermayeye aktar düzeni, bu düzen ne yazık ki kalıcılaştırılıyor. Ama şimdi bu da yetmezmiş gibi yeni bir vergi kanunu getiriliyor. Değerli arkadaşlar, bu ilgili maddede emlaktan alınan harçların artırılmasından söz ediliyor ama burada şu soruyu sormak istiyoruz: Bu maliyetin kiraya yansımasını önleyecek tek bir mekanizma, herhangi bir mekanizma var mıdır? Görüyoruz ki ne yazık ki yoktur. Yük, sözde ev sahibinin üzerindeymiş gibi gösteriliyor ama bu piyasa koşullarında bu yük doğrudan kiracıya aktarılıyor. Zaten barınma krizi yaşayan milyonlarca yurttaş için bu düzenleme, kira artışından ve yeni bir yoksullaşma dalgasından başka bir anlama, başka bir manaya gelmiyor çünkü mevcut iktidarın sınıfsal tercihinde konut bir hak değil; bir yatırım aracı, bir rant ve sermaye birikim alanı olarak görülüyor. Buradan soruyoruz ve talep ediyoruz: Neden bu yasa yerine herkesin ulaşabileceği konut hakkı yasası getirilmiyor? Konut hakkı temel bir insan hakkıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

PERİHAN KOCA (Devamla) - Barınma hakkını insan onuruna yaraşır, sağlıklı, güvenli ve erişilebilir bir temel insan hakkı olarak güvence altına almak bu Meclisin sorumluluğudur.

Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)