GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:23
Tarih:02.12.2025

SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Hazine ve Maliye Bakanımız göreve geleli iki buçuk yıl oldu. İrrasyonel politikaların ardından kimi adımlarını hepimiz tedbirli bir iyimserlikle desteklesek de önümüze gelen bu düzenleme gösteriyor ki politikaları ruhunu tamamen dar gelirli vatandaşımızın omzuna yüklediği yükten alıyor. Alınan mali tedbirlerin bakıyoruz yüzde 85'i geniş halk kesimlerine, yüzde 15'i yüksek gelir gruplarına yönelik, bu da kantarın topuzunu ne denli kaçırdığınızın göstergesi olarak karşımızda duruyor. Vatandaş "Bollukta herkes cömerttir. Marifet, yoklukta adaleti sağlamaktır." sözünün karşılığını görmek istiyor artık.

Teklifin birkaç maddesine değineceğim ve bunlarla alakalı bazı öneriler de sunacağım: 12'nci maddede öngörülen değişikliğin öğrenciyi koruma ve enflasyonu düşürme motivasyonu taşımasını elbette önemsiyoruz ancak bu yapılırken esasında kâr amacı gütmemesi gereken bu üniversitelerin maliyet gerekçesiyle akademik ve idari personel için güvencesiz çalışma ortamı oluşturma tehlikesine yönelik tedbir de mutlaka alınmak zorunda. Ücret artışlarına bir üst sınır getirilmeli, bu sınır TÜFE ile Yİ-ÜFE ortalamasını aşmamalı. Böylece ne öğrencilerimiz öngörülemez ücret artışlarına ezdirir ne de üniversiteler sınırsız bir serbestlik sahibi olur.

Teklifin 1'inci ve 2'nci maddeleri hem kira enflasyonunu artıracak hem de zaten geçim sıkıntısı yaşayan küçük ev sahipleri ve kiracıları olumsuz etkileyecek maddeler. Ekim ayında kira enflasyonu yüzde 66 olarak açıklandı. Kira gelirindeki istisnanın daraltılması ve konut kredisi faizlerinin gider yazılamaması borçlanarak ev alan vatandaşları ağır bir yükün altına sokuyor. Buna karşılık çoklu mülk sahibi yatırımcıları neredeyse hiç etkilemiyor. Bu durum vergi adaletini bozduğu gibi barınma krizini de derinleştiriyor. Oysa, dar gelirlileri koruyan, çok mülk sahipleri ile tek konut sahibi vatandaşlar arasında hakkaniyetli bir ayrım yapıp kademeli bir modelle çözümü sağlamak mümkün olabilirdi.

Teklifin 10'uncu maddesine gelirsek, ikinci el araçlara getirilen binde 2'lik harcın, özellikle düşük gelirli vatandaşlarımızı koruyacak şekilde hem yaş hem de fiyat parametrelerini dikkate alarak kademeli bir uygulamayla düzenlenmesi gerekir. "12 yaşından büyük ya da 750 bin TL altındaki araçlar" denilerek harcın tamamından muaf tutulması söz konusu olabilir. 12 yaşından küçük, 750 bin ile 1,5 milyon TL arası araçlar için binde 1 uygulaması, daha üst segment araçlar için binde 2'lik uygulama gayet adaletli uygulamalar olabilecektir. Böylece hem piyasa dengesi korunur hem de vatandaşın alım gücü ezilmez.

Ayrıca, Türkiye de zaten araç vergilerinin en yüksek olduğu ülkelerden biri. Bu şartlarda getirilecek her yeni yük, piyasayı daha da kilitleyecek ve satışları düşürerek kayıt dışılığı da artıracak maalesef.

Teklifin 15'inci maddesiyle getirilen düzenleme, KDV Kanunu'nun "faaliyetin Türkiye'de yapılması" temel esasıyla çelişiyor. Türkiye'de faaliyet gösteren işletmeler, vatandaşlar en basit ticaretin KDV'sini öderken yabancı şirketlere tam KDV muafiyeti tanınması, hem hukuku hem de vergi adaletini ağır biçimde zedeliyor maalesef.

Aynı mantık 30'uncu maddeye de yansımış. Gelir ve kurumlar vergisi açısından UEFA ve bazı yabancı tüzel kişilere muafiyet sağlanıyor, hatta tevkifat yoluyla alınan vergiler dahi kapsam dışı bırakılıyor. Yabancı şirketlerin tüm kazançlarını vergisiz şekilde ülkesine götürmesine imkân sağlayacak bir düzenleme ve biz bunun adına asla teşvik diyemeyiz. Bunun adı olsa olsa güçlüye ayrımcılık tanıyan, vergi adaletini sistemli biçimde ihlal etmek demektir.

Bu nedenle, yapılması gereken açıktır. Tam vergi muafiyeti yerine kısmi vergi indirimi getirilebilir, KDV'nin tamamen sıfırlanması yerine makul bir oran olan yüzde 10 uygulanabilir, gelir ve kurumlar vergisinde tam istisna yerine yüzde 50'lik bir muafiyet sağlanabilir. Böylece hem organizasyonların yükü hafifletilir hem de devletin vergi gelirlerindeki kaybı ortadan kaldırılmış olur. Vergi konusunda da ilkemiz net olmak zorundadır. Türkiye'de gelir elde eden herkes vergisini ödemelidir. Yerli işletmelere uygulanandan farklı bir rejimin yabancı şirketlere uygulanması eşit rekabet ilkesine de aykırıdır. Bu düzenlemelerle devlet eliyle yerli işletmeleri ikinci plana itmekten ve haksız rekabete sebep olmaktan başka bir şeye hizmet etmiş olmazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun devam edin.

SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Sözün özü sayın iktidar, bu teklif, yükün büyük kısmını vatandaşa, esnafa KOBİ'ye, kiracıya, ücretliye, emekliye yüklediği için buna karşılık muafiyet ve istisnaları kamu kurumlarına, yüksek gelir gruplarına, yabancı organizasyonlara tanıdığı için grubumuz tarafından reddedilecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)