GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:22
Tarih:26.11.2025

DEM PARTİ GRUBU ADINA BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Değerli milletvekilleri, bugün, aslında, geçmişte de bu Meclisin gündemine çokça gelen bir konuya dair, partimizin vekillerinin üzerine önergeler verdiği bir konuya dair konuşmak için zamanınızı alıyorum. Bildiğiniz üzere, dün 25 Kasım idi, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü. 25 Kasımda sokağa çıkan bütün kadınları ve LGBT+'ları saygıyla selamlıyorum. Onların verdiği mücadele bizim burada kurduğumuz sözü güçlendirmekte, sokakta ortaya çıkan direniş evlerde hayatlarımızı değiştirmekte. Selam olsun asla sokaktan vazgeçmeyen kadınlara ve LGBT+'lara. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu ülkede şu an birçok iş yerinde, farklı sektörlerde iş yeri önlerinde direnişler var ve bu direnişlerin çoğunluğunu kadın işçiler gerçekleştiriyor. Kadın işçilerin yoğunlukla çalıştığı fabrikalarda işçiler greve çıkıyor ve bunların nedenleri arasında -biz oraya gidip konuştuğumuzda- en son gerekçe, aldıkları ücret. Başta mobbingden bahsediyorlar, tacizden bahsediyorlar. Bakın, aile yılında ne anlatıyorlar bize oradaki kadın işçiler: İşçiler hamile kalmamak üzerine baskılanıyor; hamile kaldıklarında kimi durumda riskli gebeliklerde verilen heyet raporları dahi kabul edilmiyor, ultrason görüntüsü isteniyor; işçilerin özeline kadar burun sokuluyor. Hamile işçiler hamilelikten doğan haklarını kullanmak istediklerinde yaşadıkları mobbing artıyor. Erken paydos yapma hakları resmen çok daha zorlaştırıyor. Örneğin, serbest bölgelerde işçiyi kapının önüne koyuyorlar ve "Sen evine bu şekilde git." diyorlar ve biz burada "Kadın yoksulluğunu nasıl sona erdiririz?" diye konuşmaya çalışıyoruz. Bu şartlarda çalıştırılan kişilerin direnişlerde ifşa ettiği taciz ve mobbingin üzerine gidilmeyen, herhangi bir yargılama yapılmayan, soruşturma açılmayan bir ülkede bunu konuşmak oldukça zor çünkü güvenli olmayan alanlarda kadınların çalışmak zorunda bırakılması aynı zamanda bir devletin işlediği suçtur. Çünkü devlet bütün vatandaşlarına, yurttaşlarına güvenlik sağlamak zorundadır ve bu güvenlik hakkı ilk elinden alınanlar evde, sokakta, okulda, iş yerinde kadınlar oluyorlar.

Kadın yoksulluğu demek, aslında bütün bir hayatın dönmemesi demek; kadın yoksulluğu, yetersiz beslenme ve yetersiz beslenmenin aslında özellikle kadının sırtına yüklenen sorumlulukla, evdeki yetersiz gıdanın kendisinden önce eşe ve çocuklara gitmesi demek. Kadın yoksulluğu demek, birçok hastalığa rağmen hastaneye gitmemek, ilaç almamak, kendi hastalıklarını yok saymak demek. Aslında kadın yoksulluğu, bir şiddet; erkek egemen kapitalist sistemin kadınlar üzerinde uyguladığı bir şiddet. Bugün sermaye ve erkek iş birliğiyle kadının evde emeğine, ev içi emeğine, iş yerinde de artı değerine el koyanlar, bu sistem böyle devam etsin diye, kadınların emeği değersiz görülsün diye mücadele ediyorlar, çok katı uygulamalar var. İyileştirildiği söylenen yasalar; örneğin, sendikalaştığı için işten atılan hiçbir kadın işçiyi korumuyor, kadınların örgütlenme hakkı elinden alınıyor. Bu nedenle, kadınla ilgili en ufak bir şeyi konuşurken başka bir şeye değinmeden geçemiyoruz. Bu ülkede işçilerin örgütlenme hakkı yok, en çok da kadın işçilerin yok. Fakat kadın işçiler İzmir'de, Ankara'da, İstanbul'da, Antep'te, Urfa'da, her yerde, her sektörde sokağa çıkmaya devam ediyorlar. Çünkü sokağa çıkmazlarsa ne olacak? Dilovası'nda yanan kadınlar gibi olacaklar.

Dilovası'nda, yaşları 16-18 arasında, 55-65 arasında değişen kadınlar, çocuklar hatta, işçileştirilmiş çocuklar katledildiler bu devletin, bu Hükûmetin kadına yönelik politikaları nedeniyle. İşte, Aile Yılı bizim için bu demek; daha fazla yoksulluk, ölüm, yok sayılma, istismar, taciz, mobbing.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCUGÜL ÇUBUK (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

BURCUGÜL ÇUBUK (Devamla) - Ve biz kadınlar olarak bütün kadınlara bir çağrı yapmak istiyoruz: Biz burada konuştuğumuzda karşımızda duvar olsa duvar çatlardı. Biz burada sorunlara dair çözüm önerilerimizi ve niyetlerimizi anlatsak o çatlayan duvarın çatlaklarından çiçekler açar, bahar bahçesi olurdu bu ülke. O yüzden bütün kadınlara haklarımızı ve hayatlarımızı birlikte savunmak için yan yana sokakta olmaya, hayatın her yerinde birlikte olmaya dair çağrımızı yineliyoruz. Kadınların sınıfı, ulusu önemli değil, biz aynı erkek egemen sistem tarafından hedef alınıyoruz, birlikte mücadele etmeye, hayatı birlikte değiştirmeye çağırıyoruz ve herkesi bu araştırma önergesinin kabul edilmesi için oy kullanmaya çağırıyoruz.

Sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

Teşekkürler. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)