GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:21
Tarih:25.11.2025

DEM PARTİ GRUBU ADINA ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Teşekkürler.

Değerli milletvekilleri, 25 Kasım, Dominik'te diktatörlüğe karşı mücadele eden 3 kız kardeşin tecavüz edilerek öldürülmesi sonrasında tüm coğrafyalarda erkek devlet şiddetine karşı direniş günü oldu. Ve bugün de tüm ülkelerde ve bizim ülkemizde değil birçok kentte kadınlar şu anda sokakta "Bedenimiz, emeğimiz, kimliğimiz bizimdir; eşitlik ve özgürlük için şiddete karşı sokaklardayız." diyor. Peki, neden böyle diyor? Çünkü patriyarkal kapitalist sistem kadınların bedenlerini, emeklerini, kimliklerini, devletin ve erkeklerin tahakkümü altında örgütleyen, güçlendiren bir sistem olarak hayatlarımızı gasbediyor. Peki, kadınlar bunun karşısında ne yapıyor? Buradan ilk defa kadın yürüyüşünü örgütleyen kadınları da buradan selamlamak istiyorum.

Dayağa Karşı Kadın Yürüyüşü, 1987'de bu topraklarda ilk defa tamamen kadınların örgütlediği, sadece kadınların katıldığı bir yürüyüştü, dayağa karşı dayanışma yürüyüşüydü. Peki, neden bu yürüyüşü düzenlemişlerdi? Bir hâkim, boşanmak isteyen kadının davasını "Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksiniz." diyerek reddetmişti ve kadınlar buna karşı sokaklarda itirazlarını gösterdiler, ne yazık ki aynı anlayış bugün devam ediyor. Neden devam ediyor? Şuradan diyoruz: Mesela, kadını eşit, özgür bir birey olarak, toplumsal yaşamda kendi kararlarını veren bir birey olarak görmüyor, ailenin içine hapseden politikalar yürütüyor iktidar ve "Devletin denetiminde, devlet karar verir." diyor, "Kadının bedeni üzerinde, doğurup doğurmayacağına, doğurursa nasıl doğuracağına, evlenip evlenmeyeceğine, tek başına mı yaşayacağına, hepsine ben karar veririm." diyor ve kadınlar bunlara itiraz ediyorlar ve şiddet meselesi sadece onunla kalmıyor. Bakın, fiziksel, psikolojik, ekonomik, cinsel şiddet kadın yaşamlarını doğrudan tehdit ediyor. Her yıl artan kadın cinayetleri ve "şüpheli" denilen kadın ölümleri bu tehdidin boyutunu çok açıkça gösteriyor. Biz, burada bu konuşmayı yaparken Ağrı'dan ve Elâzığ'dan yine boşanma sürecinde olan kadınların katledildiği haberlerini aldık ne yazık ki. Peki, bu "şüpheli" denilen kadın ölümlerini o "erkek yargı" dediğimiz yargı ne yapıyor? Örtbas etmek istiyor, intihar süsü vererek erkek şiddetini aklıyor. Kadınlar kayboluyor, kadınları bulamıyor bu devlet. Gülistan Doku, Nadira Kadirova, Dina, Rojin, Rabia Naz; hepsi bizim için mücadelemizde her zaman andığımız ve bu mücadelenin sadece erkek şiddetinin, devlet ihmallerinin, kamu görevlilerinin suç ortaklığının açığa çıktığı bir mücadele olduğunu da söyleyerek başlamak istiyorum.

Şimdi, peki, daha sonra ne oluyor? Mesela biz bunları yapıyoruz, iktidar, Aile Bakanlığı falan "Kadına yönelik şiddete sıfır tolerans." diyor. Peki, burada ne oluyor? İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılıyor, 6284 uygulanmıyor. Bunun uygulanması için sokaklarda olan -25 Kasımda mesela, geçen yıl- İstanbul'da 25 Kasımda bu talepleri dile getiren kadınların 168'ine dava açıldı. Hemen geçen hafta on birinci yargı paketine karşı "Kadın cinayetleri politiktir." "Devlet elini bedenimden çek." "..."(*) diyen kadınlara TCK'nin 301'inci maddesi kapsamında soruşturma açıldı. Bu sloganlar Türk milletini ve Türkiye Cumhuriyeti devletini alenen aşağılıyormuş. Demek ki kabul ediyorsunuz, bu sloganlar aşağılıyorsa demek ki siz bunları kabul ediyorsunuz yani kadın cinayetlerinin sizin elinizle güçlendirildiğini, teşvik edildiğini kabul ediyorsunuz anlamına gelir. "Devlet elini bedenimden çek." meselesini suç unsuru hâline getiriyorsanız demek ki eliniz kadınların bedeninde. Peki, bağımsız kadın hareketi... Sokaklarda kadın mücadelesi yaparken aynı zamanda siyasal partilerde örgütlenen, yerel yönetimde örgütlenen kadınların önüne de eşit temsiliyet. eş başkanlık sistemini sanki suçmuş gibi yargıya konu ediyorsunuz. Sonra ne yapıyorsunuz? Yerel yönetimlerde güçlenen kadın politikalarını kayyumlar eliyle ilk kadınlara saldırarak ortadan kaldırıyorsunuz. Kayyum politikalarıyla Kürt illerinde ilk kapatılanlar kadın dernekleri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

ÖZGÜL SAKİ (Devamla) - Kadınların, şiddete karşı mücadele ve dayanışma için kurdukları tüm kurumları kapatıyorsunuz, dalga geçer gibi onların başına erkekleri yerleştiriyorsunuz.

Şimdi, sözlerime son verirken şu anda Ankara'da, İstanbul'da kadınlar 25 Kasımda "Bedenimiz, emeğimiz, kimliğimiz bizimdir. İş yerlerinde ölmek istemiyoruz. Boşanmak istediğimiz için ölmek istemiyoruz. Özgürlüğümüzü istediğimiz için devlet şiddetini karşımızda bulmak istemiyoruz." diyorlar ve diyorlar ki: "Kadınlara değil katillere barikat." ve ne yazık ki İstanbul'da yine, polisler kadınları ablukaya almış vaziyette ama biz tabii ki bunlardan vazgeçmeyeceğiz. Siyasal partilerimizle, bağımsız kadın örgütlerimizle birlikte şiddete karşı eşit, özgür, onurlu bir yaşam için mücadelemize devam edeceğiz.

Teşekkürler. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)