| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 20.11.2025 |
MEHMET KARAMAN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Bu torba yasanın 16'ncı maddesi Uludağ Alan Başkanlığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin iptal edilen bir hükmünü kanun düzeyine taşımaktadır. Anayasa Mahkemesi 5 Kasım 2024 tarihli ve 2023/66 esas; 2024/185 karar sayılı kararında bu düzenlemenin mülkiyet hakkına ilişkin olduğunu ve dolayısıyla yalnızca kanunla yapılabileceğini söylemişti. Hükûmet bu karara uymak yerine aynı yetki devrini torba yasa içerisine gizleyerek Meclis gündemine taşımıştır yani Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği düzenleme neredeyse kelimesi kelimesine aynı içerikle karşımıza çıkmaktadır. Bu, hukuka biçimsel olarak uymak ama özüne aykırı davranmaktır. Kısacası, bu madde Anayasa'ya karşı hileişeriye uygulanmasıdır.
Değerli milletvekilleri, Anayasa’nın 7'nci maddesi açıkça der ki: "Yasama yetkisi Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki -hiçbir şekilde- devredilemez." Fakat Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtiğimiz günden bu yana bu yetkinin fiilen devredildiğini hep birlikte görüyoruz. Artık kanunlar Mecliste değil, sarayda hazırlanıyor. Teklifler milletvekillerinin iradesiyle değil, bakanlıkların bürokratik tasarruflarıyla şekilleniyor. Meclis halk adına kanun yapan bir organ olmaktan çıkartılmış, yürütme kararlarını tasdik eden bir noter makamına dönüştürülmüştür. Bu, millet iradesinin hiçe sayılmasıdır.
Sayın Başkan, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi hızlı karar alma vaadiyle yürürlüğe konuldu. Evet, hızlı karar alıyoruz ama yanlış kararları hızlı alıyoruz; istişare yok, müzakere yok, denetim yok. Bugün önümüze gelen birçok teklif, milletvekilleri tarafından dahi tam olarak okunmadan oylanıyor. Meclisin asli görevi olan yasa yapmak, denetlemek ve temsil etmek yerini yürütmenin taleplerini karşılamaya bırakmıştır. Böyle bir sistem demokratik meşruiyetin değil, keyfî yönetimin göstergesidir.
Değerli arkadaşlar, torba yasa uygulamaları bu sistemin en bariz semptomudur. Bir kanunun içine onlarca farklı konu yerleştiriliyor: Bir tarafta çevreyle ilgili madde, diğer taraftan mali düzenleme, diğer tarafta enerji konusu, hatta bazen bir af hükmü bile bu torbanın içine giriyor. Bu, yasama tekniği açısından son derece sakıncalıdır. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadı, yasaların konu bütünlüğü ilkesine uygun olması gerektiğini defalarca vurgulamıştır ama biz her seferinde aynı hatayı tekrarlıyoruz. Böyle yaparak sadece Meclisin saygınlığını değil, hukuk devletine olan güveni de yıpratıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde 16'da yapılan düzenleme doğal sitler ve tabiat varlıklarıyla ilgili görevlerin Uludağ Alan Başkanlığı tarafından yürütülmesini öngörmektedir. Bu hüküm, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğüyle görevlerinin çakışmasını doğuracaktır. Bu da idarenin bütünlüğü ilkesine yani Anayasa’nın 123'üncü maddesine aykırıdır. Bu düzenleme yürütme içindeki karmaşayı yasayla meşrulaştırmaktadır. Hukuk devleti keyfîliği değil, kural hâkimiyetini esas alır ama biz artık kuralı değil, talimatı esas alır hâle geldik. Bizler bu Mecliste sadece çoğunluğun iradesini değil, milletin tamamının iradesini temsil ediyoruz. Yasama süreci çoğunluk gücüne değil, ortak akla ve istişareye dayanmalıdır. Bugün burada yapılan yürütmenin iradesini kanunlaştırmaktır. Oysa Meclis yürütmenin değil, milletin denge ve denetim organıdır. Unutmayalım, Meclis ne kadar güçlü olursa milletin iradesi de o kadar güvende olur. Meclis zayıfladıkça devlet otoriterleşir. Bu nedenle, hem bu maddenin hem de torba yasa teklifinin tamamının Anayasa'ya ve İç Tüzük'e uygun şekilde yeniden komisyonlara gönderilmesini, özellikle Anayasa Komisyonu ve Çevre Komisyonunun görüşlerinin alınmasını teklif ediyorum. Bu çağrım bir muhalefet eleştirisi değil, bir devlet aklı çağrısıdır. Bu çağrı yürütmenin hızına değil, hukukun istikrarına çağrıdır. istişareye, denetime ve...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MEHMET KARAMAN (Devamla) - ...hesap verebilirliğe dönmek zorundayız. Aksi hâlde sadece yasama organının değil, millet iradesinin temsil zeminini de kaybederiz.
Son olarak şunu ifade etmek isterim: Bugün bu Meclis ya yürütmenin gölgesinde kalmayı seçecek ya da kendi iradesini yeniden ayağa kaldıracaktır. Hukuk devleti keyfîliğe teslim olduğunda adalet de adaletsizliğe dönüşür. Bizim görevimiz, güç karşısında eğilmek değil, hakkı ve adaleti savunmaktır. Meclis bu sorumluluğu taşıdığı sürece milletin umudu olmaya devam edecektir.
Teşekkür ederim. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)