| Konu: | Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 19.11.2025 |
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekranları başında bizleri takip eden değerli halklarımız ve cezaevlerindeki siyasi tutsakları saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
12'nci madde üzerinde konuşacağız ancak 12'nci maddenin 11'inci maddeyi desteklemek, orada eksik kalan kısımları tamamlamak için eklendiği açıkça görülüyor. Bunu niçin söylüyoruz? Birazdan bunu destekleyen aktarımları da yapacağız. Bugün önümüze getirilen 12'nci madde, Hükûmetin yıllardır adım adım kurduğu otoriter merkezîleşme düzeninin aslında başka bir halkasını temsil ediyor. Teklif, Vakıflar Genel Müdürlüğünün yönettiği vakıflardan alınan yönetim masrafının yüzde 20'den yüzde 40'a çekilmesini öngörüyor yani "masraf artışı" diye sunulan şey, aslında, gerçekte sivil toplumu ekonomik olarak tasfiye etmektir. Çünkü bir vakfın gelirinin yüzde 40'ını eğer Ankara'ya çekmeye çalışıyorsanız siz orada bir yönetim işlemini değil bir el koyma meselesini gündeme getiriyorsunuz. Bu yüzden, derneklerin gelirlerinin yüzde 40'ını Ankara'ya çekmek, yönetmek değil fiilen el koymaktır. Bu oran, bağımsız çalışan her vakfı cezalandırmak için tasarlanmış siyasal bir...
(Uğultular)
BAŞKAN - Sayın Boz, bir saniye lütfen.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda çok uğultu var. Hatip kürsüde konuşma yapıyor ve gerçekten anlaşılmıyor. Eğer kendi aranızda konuşmak istiyorsanız lütfen kuliste konuşun ve hatibin konuşmasına engel olmayın.
Buyurun Sayın Boz.
SÜMEYYE BOZ (Devamla) - Bir vakfın gelirinin yüzde 40'ının Ankara'ya çekilmesinin yönetmek değil fiilen el koymak olduğunu söyledik. Bu oran, bağımsız çalışan her vakfı cezalandırmak için tasarlanmış siyasal bir vesayet aracıdır. Bu adımın ne teknik bir tarafı vardır ne de kamu yararıyla bir ilişkisi; bu, iktidarın "Benden yana değilsen yaşam alanını daraltırım." demenin politik ve ekonomik tasfiyesidir.
Sayın milletvekilleri, bakın, bu ülkede artık hiç kimse şunu inkâr etmiyor: İktidara yakın vakıflar sınırsız imtiyaz, sınırsız destek, sınırsız kaynak ve sınırsız bir korumayla korunuyor ama bağımsız vakıflar, onlara gelince ise bitmeyen denetimler, astronomik cezalar, keyfî kısıtlamalar ve şimdi de gelirlerinin yüzde 40'ına el koyma tehdidi. İşte, bu açıdan madde 12, bir bütçe düzenlemesi değil sivil alanın siyasal çizgiye göre dizayn edilmesidir. Kültür ve hafıza alanlarının yeniden merkezî idarenin tasarrufuna geçirilmesi bu ülkenin toplumsal birikimini tek elde kontrol etme siyasetinin uygulanma biçimidir. Yerel yönetimlerin emek emek kaldırdığı mekânlar "vakıf kültür varlığı" bahanesiyle eğer merkeze taşınıyorsa bilinmeli ki orada kültür alanını siyasal sadakatle yeniden dağıtma projesi gündemdedir. Toplumun eşitlik, adalet ve barış talebinin güçlendiği, yerelin kendi söz hakkını genişletmek istediği bir dönemde böylesine bir merkezîleştirici adım demokratikleşme dinamiklerine bilinçli bir müdahaledir. Bu madde, yerel demokrasiyi güçlendirmek isteyen iradeye değil otoriterleşen bir rejimin ihtiyaçlarına yanıt vermektedir. Sivil toplumu ve yerelin iradesini bu kadar acımasızca merkeze bağlamak, demokratik geleceğe yönelik stratejik bir saldırıdır. Yerinden yönetim ilkesini ortadan kaldırmak halkın kendi kültürel mirası üzerindeki hakkını yok saymaktır; bu, toplumun hafızasını tek merkezli bir ideolojik çizgi teslim etmeye kalkmaktır.
Bu düzenlemeyle, bağımsız çalışan, insan hakları temelli, hafızayı koruyan ve toplumun gerçek ihtiyaçlarına dokunan sivil toplum yapılarını, çalışmalarını ve zeminlerini ortadan kaldırmak amaçlanıyor çünkü onlar çoğulculuğu savunuyor, çünkü onlar tek sesli, tek merkezli bir toplum tahayyülüne uymuyor. Bu madde, işte, tam da bu nedenle tek tip bir sivil toplum anlayışını inşa etmeyi hedefleyen bir hamledir. Bugün, iktidara yakın vakıflara bakıyoruz, onların ne kadar zenginleştiğini hepimiz görüyoruz; kamu kaynakları onlara akıyor, vergilerden muaf hâle getiriliyorlar, taşınmazlar bedelsiz devrediliyor, siyasi koruma kalkanları sürüyor ve bütün kapılar ardına kadar açılıyor ancak tarafsız, bağımsız, hak odaklı, özellikle de toplumsal kimliği ve hafızayı koruyan vakıflar ise bu alanda ciddi anlamda zorlanıyor çünkü bu iktidar, kendisinin kontrolü dışında kalan bütün örgütlü alanları kendisine bir tehdit olarak algılıyor. Bu yüzden de bu madde, o tehdit olarak gördükleri bütün yapıları tasfiye etmek için tasarlanmış mali bir araçtır.
Şimdi soruyorum: Bir vakfın gelirinin yüzde 40'ına el koymanın adı yönetim mi yoksa tasfiye mi? Bağımsız çalışan bir yapıyı yarı yarıya yoksullaştırmak kamu yararı mı? İktidara yakın vakıflar bu kesintiden eğer hiç etkilemiyorsa bunun adı "adalet" olabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SÜMEYYE BOZ (Devamla) - Aslında, hepimiz de biliyoruz, cevap açık: Bu ne eşitlikçi bir sistemdir ne adildir, aynı zamanda demokratik de değildir. Bu açıdan, eğer madde 12 geçerse bütün bağımsız vakıflar tasfiye edilecek, kültür alanları merkezîleşecek, sivil toplum tamamen daralacak, yerelin iradesi törpülenecek, bu ülke demokratikleşme yerine daha derin bir otoriterleşmeyle karşı karşıya kalacak. Bu nedenle, madde 12 reddedilmelidir; toplumun ortak birikimi, kültürel alanı ve demokratik geleceği siyasal tasarrufa ve ekonomik ilişkilere kurban edilmemelidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)