GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:11
Tarih:23.10.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

11 ayrı kanunda değişiklik öngören bir torba yasayı, bir Adalet ve Kalkınma Partisi yasama faaliyeti klasiği olarak yeniden görüşmeye devam ediyoruz. Siz, istisna olan torba yasayı genel bir uygulama olarak bu Meclise getirmekten vazgeçmediğiniz, usanmadığınız müddetçe biz de bu torba yasa uygulamasının yasama kalitesini düşüren, yasamanın yetkisini baypas eden bir düzenleme olduğunu söylemekten imtina etmeyeceğiz. Çünkü torba yasa, ihtisas olarak kurulan komisyonları baypas etme -kanunların görüşülmesi ilgili uzman komisyonlarda değil- sadece komisyon çalışmalarını bir şekle indirgemeye çalışan maalesef bir yasama faaliyeti hâline dönüşüyor. Noktasına virgülüne dokunmadan yaptığımız şey, bir yasama faaliyeti, bir kanun çıkarma faaliyeti değil yürütmenin buraya sevk ettiği kanunları tasdik etme uygulaması olarak geçiyor. Onun için de imza sahiplerinin bile Genel Kurulda takip etmekten imtina ettiği son derece az katılımlı sayıyla burada şekil şartlarını yerine getirerek bir kanun çıkarma gayreti içerisine giriyoruz. Bu hususu vurgulamaktan geri durmamaya gayret edeceğiz.

Yine -bu kanun da- Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği ama sizlerin sadece iptal edilen kanunu yeniden kanunlaştırarak Anayasa'yı hiçe saydığınız bir uygulamayı da işaret etmek istiyoruz. Sıklıkla yeni bir anayasaya ihtiyacı sizler vurguluyorsunuz. Ama şunu net bir şekilde görüyoruz ki var olan Anayasa'ya uymayan bir siyasi iktidarın yeni bir anayasa iddiası olsa olsa Anayasa'da ayak bağı olarak gördükleri maddeleri ortadan kaldırmaya dönük bir gayret, bir niyetten öteye geçemez. Şayet ülkenin bir anayasa ihtiyacını ortaya koyuyorsanız yapmanız gereken ilk şey kendinizi Anayasa'yla bağlı hissetmenizdir. Şayet Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir kanunun iptal gerekçelerini karşılamadan buraya tekrar getiriyorsanız "Anayasa ne derse desin, Anayasa Mahkemesi ne derse desin; ben kendi siyasi takvimimi işletirim." demeye getiriliyor.

Kanun teklifinin amacına baktığımız zaman, her zamanki ambalajlı sözlerinizle, makyajlı ve PR çalışmalarınızla karşı karşıyayız. Kamu hizmetlerinin etkin ve verimli şekilde yürütülmesi içinmiş bu kanunun getirilme amacı, oysa kanunun içeriğine girdiğimiz zaman derin bir siyasi ve ekonomik sorunlar yumağıyla karşı karşıya kalıyoruz.

Yine, kanun teklifinin içeriği incelendiğinde Cumhurbaşkanını merkeze alarak idari gücü daha da merkezîleştiren bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Kamu servetini daha az şeffaf şekilde belli kanallara aktarma gerçeğiyle karşı karşıyayız. Devletin gözetim kapasitesini genişleten ama yargısal denetimi azaltan maksatlı bir yaklaşımla yine karşı karşıyayız.

Kanun teklifinde temel olarak üç temel sorunlu alan var. Biri, bir mülkiyet transferi yapıyorsunuz. Özellikle vakıf mallarına ilişkin mülkiyet hukukunu yeniden tanımlayarak özellikle belediyelere ait varlıkların merkezî olarak yönetilen Vakıflar Genel Müdürlüğünün alanına devrini kolaylaştıran düzenlemeler yapıyorsunuz ve bunu sistematik hâle getiriyorsunuz.

2002'den 2025'e kadar yirmi üç yıldır iktidardasınız, 2018'den 2025'e kadar da yedi yıl Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle bu ülke yönetiliyor. 2019'dan bu yana belediyelerin önemli bir kısmını kaybetmeye başladınız. Yetkileri merkezî hükûmete devrediyorsunuz. Cumhurbaşkanı seçimi kaybedince ne yapacaksınız? O zaman bir madde koyalım "Emekli cumhurbaşkanları tarafından bu ülke sevk ve idare edilir." diye bir düzenleme yapın, kendinizi ömür boyu garantiye alın da memleket sizin bu şahsa özel düzenlemelerinizden kurtulmuş olsun.

Gözetim yetkisini genişletiyorsunuz. Millî güvenliği bahane ederek, bu kutsal kavram arkasına sığınarak turizm ve denizcilik faaliyetleri alanında vatandaşların izlenmesini, izlenme kapasitesini genişletiyorsunuz. Bu sebeple de Anayasa Mahkemesinin güvence altına aldığı özel hayatın gizliliği hakkını ise ihmal etmekten geri durmuyorsunuz. Az evvel ifade ettiğim gibi, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği düzenlemelerini maalesef iptal gerekçelerini karşılamadan tekrar önümüze bir kanun düzenlemesi altında getiriyorsunuz. Bu mudur Anayasa'ya saygınız? Bu mudur "Ülkemiz bir hukuk devletidir." lafını Adalet Bakanınızın söylemekten usanmadığı bir slogana dönüştürmesi?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada görüşmekte olduğumuz teklif aslında kâğıt üzerinde birkaç maddelik bir değişiklik gibi görünse de bu milletin bin yıllık vakıf geleneğini, ahlaki sorumluluk anlayışını ve kamu malı bilincini doğrudan ilgilendiren bir teklif. Bu teklifin özünü söyleyeyim: Vakfı kamusal bir değer olmaktan çıkarıp idari bir tasarruf hâline dönüştürüyorsunuz. Bu teklifin özü, milletin malını milletin adına yönetilen bir emanet olmaktan çıkarıp siyasi tasarruf sahasına dönüştürüyorsunuz. Diğer kamu malına dokunan her el yanar ama emin olun vakıf malına uzanan her el Cenab-ı Allah'ın azabından hiç kimsenin kurtulamayacağı kadar vebali büyük bir şeydir. Kamu malı da helal değildir, dokunulamaz ama hele hele bu, vakıf malıysa asla iflah olmaz vakıf malına el uzatanlar. Dolayısıyla bunu siyasi tasarruf alanına çekmekten imtina edin, bu kanuni düzenlemeyle siyasetçilerin idari tasarruf alanına sevk etmeyin. Hani diyelim ki siz pirüpaksınız, asla vakıf malına el uzatamazsınız, sizden sonra gelen iktidarlar belki el uzatabilir diye bu düzenlemeyi yapıp kendinizden sonra gelen siyasi ihtiras sahiplerini de bu vebalin altına sokmayın. Siz her şeye riayet edip günah işlemeyen bir topluluk olabilirsiniz ama yasal bir düzenleme yapıyorsunuz, sizden sonra gelenlerin de önünü açıyorsunuz. "Bir kötülüğe sebep olanlar, onu işlemiş olanlar gibidir." düsturunu asla ihmal etmeyin. Siz yapmasanız bile sizden sonra gelenlerin önünü açacak her düzenleme o günaha, o şirke, o kötülüğe ortak olmaktır diyorum. Bu hassasiyetle de konuyu değerlendirin, olayın sadece sizin hassasiyetinizle ilgili olmadığı gerçeğini de lütfen göz önünde bulundurun.

Bizim medeniyetimiz vakıf medeniyetidir. Bu topraklarda bir insan çeşme yaptırdığında sadece suyu değil aynı zamanda adaleti akıtmaktadır. Birisi imaret kurduğunda sadece açlar doyurulmaz, insan onuru korunur. "Vakıf" demek "benim" değil "bizim" demektir. "Vakıf" demek malın değil emanetin sahibi olma bilincidir. Siz ne yapıyorsunuz? "Hayır, bizim değil, benim. Hayır, emanete sahip çıkmıyorum, bunu bir mal olarak tasarruf ediyorum." diyorsunuz çünkü yasa böyle düzenlendi. Bugün önümüze getirilen bu teklifle bir kadim anlayışı bürokratik bir yetki değişikliğine, idari bir devre, mali bir araç hâline dönüştürüyorsunuz. Vakıflara, gelin, bu kötülüğü yapmayalım. "Vakıf" kelimesini dilimizde bırakıp ruhunu kanun metinlerinden silmeyelim.

Teklifin gerekçesi incelendiğinde "işleyişin hızlandırılması, bürokratik engellerin azaltılması" gibi süslü laflar kullanıyorsunuz. Bu ifadeler kulağa hoş gelebilir, sizin de vicdanlarınızı tatmin edebilir ama neyi hızlandırıyoruz, hangi işleri hızlandırıyoruz, kimin işine yarayacak, kimler için hızlandırılacak? Bugün, kamu yönetiminde ihtiyaç duyduğumuz şey hız değil, adalettir; en çok ihtiyaç duyduğumuz şey kolaylaştırma değil, şeffaflaştırmadır; en çok ihtiyaç duyduğumuz şey yetki değil, hesap verilebilirlik olmalıdır ama maalesef, siz adaleti, şeffaflığı, hesap verilebilirliği ortadan kaldırıp kendinizi hükümran olarak gördüğünüz bu kanuni düzenlemelerle vakıf mallarına da uzanıyorsunuz.

10, 11, 12 ve 13'üncü maddeleri beraber okuduğumuzda ise karşımıza çok daha vahim bir tablo çıkıyor. Vakıf müessesesinin korunmasından ziyade, kamusal varlıkları merkezîleştirerek belli bir yapıya aktarıyorsunuz veya aktarılmasının yollarını açıyorsunuz. Dediğim gibi, olabilir, sizler bu hassasiyete sahip olduğunuz için bu vakıf mallarına sahip çıkma düsturuyla da hareket ediyor olabilirsiniz ama unutmayın, suistimal edilecek bir düzenlemenin yolunu açmak, suistimal edenler kadar vebale ortak olmayı beraberinde getirir.

Madde 10'da, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait taşınmazların kendisine veya mazbut vakıflara ait şirketlere, rekabetçi ihale süreci işletilmeksizin doğrudan kiralanmasına yol açıyorsunuz. Zaten dünyanın en fazla kamu ihalesi alan 10 şirketten 5'i Türkiye'de. Şimdi, bu rekabetçi olmayan ihaleleri vakıf mallarına da el uzatacak bir duruma getiriyorsunuz.

Madde 11'le vakıf kültür varlığı tanımlamasını öyle ilkel işletiyorsunuz ki belediyelerin elinde olan malları da bir vakıf kültür varlığı olarak tanımlayıp kendi yetki alanınıza çevirmekten maalesef geri durmuyorsunuz. Bir vakıf kurucusunun iradesi vazgeçilmez bir hak ve toplum vicdanının bir parçasıdır; bu iradeye müdahale etmek sadece hukuka değil ahlaka da bir müdahaledir; bu haksızlığı hiç kimsenin yapmaması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Tabii, buyurun.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Madde 12 ise tehlikenin ekonomik ayağını ortaya koyuyor. Vakıflar Genel Müdürlüğünün aldığı yönetim ve temsil masrafı oranını gayrisafi gelirin yüzde 20'sinden yüzde 40'ına çıkarıyorsunuz. Bu yüzde 100 artış basit bir idari düzenleme değil, vakıf gelirlerinin büyük bölümünü bürokrasiye aktaran bir el koyma hareketidir. Temsil giderlerini yüzde 20'den yüzde 40'a çıkararak vakıfların gelirlerinin önemli bir kısmını bürokratik ihtiyaçlarınıza kullandığınızın, dolayısıyla vakıf gelirlerine el uzattığınızın eminim farkındasınızdır veya farkında olmanız için bu konuşmayı yapıyorum. Küçük vakıfların bakım onarım, burs ve sosyal hizmet fonları bu kesintiyle zayıflayacak, vakfın toplumsal işlevi sekteye uğrayacaktır.

Değerli milletvekilleri, özellikle de vakıf medeniyetine ve vakıf ruhuna gerçekten hassasiyet gösterdiğine inandığım Adalet ve Kalkınma Partili değerli milletvekilleri; gelin, bürokrasinin ihtiyaçlarıyla getirilmiş olan bu yasa teklifini elimizin tersiyle itelim, vakıf medeniyetimize sahip çıkalım diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)