GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:2
Tarih:02.10.2025

AK PARTİ GRUBU ADINA DERYA YANIK (Osmaniye) - Sayın Başkanım, kıymetli milletvekillerimiz ve ekranları başında bizleri takip eden aziz milletimiz; hepinizi en kalbî duygularımla, saygı ve hürmetle selamlıyorum.

Gazi Meclisimizin 28'inci Dönem Dördüncü Yasama Yılının ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Bugün Kamu Denetçiliği Kurumunun raporunu görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Raporun şimdiden Kurumumuza ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Ülkemizde yürütme içerisinde tesis olunan hak arama yollarından biri olan bu müstesna Kurumun raporunun görüşüldüğü bu günde yine bir başka hak arama konusunu konuşmak istiyorum ben. Nitekim, dün gece itibarıyla insani yardım filosuna saldıran İsrail vandallığı bir kez daha göstermiştir ki Gazze'yi, Filistin'i sürekli dünya kamuoyunun gündeminde, dikkatinde tutmamız gerekiyor.

Evet, Gazze'yi konuşacağım. Aziz milletimizin iradesinin tecelligâhı olan bu çatı altında her şeyden önce insanlığın vicdanını temsil ettiğimizi düşünüyorum. Bu bakımdan Filistin meselesinde sergilediğimiz ortak duruş aslında milletimizin tarihinden ve vicdanından beslenen bir iradenin tezahürüdür. Nitekim 28'inci Dönemin başından bu yana her biri oy birliğiyle kabul edilen Meclis tezkereleri bu ortak vicdanın ve millî duruşun en somut örneklerinden biridir. Hep birlikte sergilediğimiz bu kararlı tutum için Gazze'de yaşananlar karşısında yekvücut olan; sesiyle, sözüyle, tavrıyla mazlumun yanında yer alan siz değerli milletvekili arkadaşlarıma da bu vesileyle gerçekten yürekten teşekkür etmek istiyorum.

Gazze'de iki yıldır -işte, birkaç gün sonra maalesef ikinci yılını tamamlayacak ve üçüncü yıla dönecek- tüm dünyanın gözleri önünde maalesef bir soykırım devam ediyor; çocuklar açlıkla imtihan ediliyor, anneler evlatsız, babalar yuvasız bırakılıyor; bir millet topraklarından, ekmeğinden, suyundan mahrum edilerek hayattan koparılıyor. Daha acısı, bütün bu vahşet kameraların önünde yaşanırken insan haklarından, adaletten bahseden birçok devlet ve uluslararası kurum derin bir sessizliğe bürünmüş vaziyette. Hiç şüphesiz, tarihin kaydedeceği bu sessizlik en az işlenen suç kadar, suçlar kadar ağır bir vebaldir.

Filistin'de İsrail kıyımıyla hayatını kaybeden sivil sayısı 65 bini geçti. Bunlar sadece kayıtlara yansıyanlar, bilinenler. Bunun dışında, enkazların altında kaç cesedin kaldığı henüz tespit edilemedi, bilinmiyor. Ölenlerin yüzde 65'i kadın ve çocuklar, siviller. Sayıyla söyleyecek olursak iki yılda 20 binden fazla çocuk -sadece çocuk, 20 binden fazla öldürülen- İsrail saldırıları altında hayatını kaybetti ve bu ölen 20 bin çocuğun yaklaşık 2 binden fazlası 2 yaş altı, teknik tabirle "2 yaş altı bebek" 2 binden fazla çocuk öldürüldü. İsrail hiçbir uluslararası hukuk ve vicdan kuralını tanımadan saldırganlığına devam ediyor. Bombaların altından kurtulan küçük bedenler bu kez açlıktan ölüme terk ediliyor, en temel insan hakkı olan gıdaya erişim ve beslenme Filistinli çocuk ve siviller için imkânsız hâle geliyor. Her gün, derisi kemiğine yapışmış, bacakları morarmış, günahsız bebeklerin ölümünü bütün dünya izliyor.

Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; 21'inci yüzyılda medeniyetin, insan haklarının, özgürlüklerin en yüksek değerler olarak anıldığı bir çağda Gazze'de çocukların açlıktan ve susuzluktan ölmesi, sivillerin hastanelerde, çadırlarda katledilmesi dünyanın en büyük utançlarından biri olarak karşımızda duruyor. Bu süreçte yalnızca masum siviller değil hakikati dünyaya duyurmak isteyen kalemler de susturulmaya devam ediliyor. 250'den fazla gazeteci görev başında İsrail tarafından katledildi. Gazze'de hayata dair bütün umutlar hedef alındı; okullar yerle bir edildi, sıralarında kalem tutması gereken çocuklar bugün enkazın altında ya da çadırların içerisinde yaşam mücadelesi veriyorlar eğer o çadırlar da İsrail tarafından vurulmazsa. Hastaneler vuruldu; en masum, en insani ihtiyaçlara hizmet eden bu merkezler bile acımasız saldırıların hedefi oldu. Düşünün ki eğitim yuvası olan okullar, şifanın kapısı olan hastaneler, merhametin eli olan yardım kuruluşları aynı anda yok edildi. İnsani yardım görevlileri ekmeğini, suyunu paylaşmak için Gazze'ye giden vicdan gönüllülerinden 500 kişi acımasızca katledildi; bunlar arasında Birleşmiş Milletlerin yardım kuruluşu olan UNRWA'ya ait kuruluşlar da var, UNRWA görevlileri de var. UNRWA'ya ait 11 binden fazla insanın barındığı 9'u okul, 2'si sağlık merkezi olan tam 12 tesis ya doğrudan ya da dolaylı olarak İsrail saldırılarının hedefi oldu. Evlerinden mahrum bırakılan yüz binlerce insan ise çadırlarda yaşamak zorunda kalırken yine maalesef saldırıların hedefi oldu. Türkiye olarak bölgemizi ateş çemberine almaya çalışan bir katil sürüsüne karşı tarihin ve medeniyetimizin bize yüklediği sorumlulukla hareket ediyoruz. Bizim yolumuzu belirleyen sadece diplomatik dengeler değil asırlardır mazlumun ahını dindirmeyi kendisine görev bilmiş bir milletin vicdanıdır. Mazlumun elinden tutmak, zalimin karşısında dimdik durmak varoluşumuzun en temel şiarıdır. Gazze meselesi insanlığın onurunu, vicdanın haysiyetini koruma meselesidir. Çocukların gözyaşına, annelerin çığlığına sırt çevirmedik, şükürler olsun bu duruşumuzu tüm dünyaya da göstermeye devam ediyoruz. Filistin'in sesini kısmak isteyenler olabilir, onların çığlığını bastırmak isteyenler olabilir ama biz susmayacağız çünkü bu suskunluk sadece Filistin'i değil bütün insanlığın vicdanını öldürür. O yüzden bu kürsüden yükselen her söz bulunduğumuz her noktada, her makamda Filistin meselesini tekrar tekrar dile getirmek, vicdanları diri tutmak için son derece önemli. İnanıyorum ki Türkiye bu inanç ve sorumlulukla dimdik ayakta durmaya devam edecek. Bu Meclis, bu millet, bu tarih bugün de mazlumun yanında saf tutmaktadır, yarın da saf tutmaya devam edecek.

Gazze er ya da geç özgürlüğüne kavuşacaktır. Bunun bugün en güçlü işaretlerinden biri olarak dünyada giderek artan şekilde Filistin'in devlet olarak tanınmasını görüyoruz. Son aylarda Latin Amerika'dan Avrupa'ya, Asya'dan Afrika'ya kadar birçok ülke tek tek bu iradeyi ortaya koyuyor. Her tanıma kararı mazlum halkın yalnız olmadığını ve özgürlüğün adım adım geldiğini gösteriyor.

Dünyada Gazze'ye verilen sivil destekler tarihin en büyük vicdan hareketlerinden biri hâline gelmiştir. Kimi şehirlerde meydanları dolduran milyonlar, kimi üniversitelerde öğrenciler, kimi iş yerlerinde işçiler tek bir sesle Gazze için haykırmaya devam etmektedir.

Bu noktada, Gazi Meclisimizin çatısı altından Gazze'ye umut taşıyan Sumud Filosunu da yürekten selamlamak istiyorum. Bir taş atmak kabilinden bile olsa bu girişim tüm dünyanın gözlerini bu soykırıma, bu toplu ölüme ve bu etnik temizliğe çevirmeyi başarmıştır. Onların cesareti insanlık adına vicdanları uyandıran bir çağrı tarihe düşülmüş onurlu bir not olmuştur ki Sumud Filosu içerisinde Türk vatandaşı olan ve Meclisimizden milletvekili arkadaşlarımızın da içinde olduğu vatandaşlarımız var. Onlara da buradan tekrar en kalbî selamlarımı göndermek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

DERYA YANIK (Devamla) - Sayın Başkanım, hemen tamamlıyorum.

İsrail'in barbarlığına karşı sokaklarda yükselen tepkiler, aktivist eylemler ve vicdan hareketleri çok kıymetli, kuşkusuz çok kıymetli ancak asıl önemlisi bu tür krizleri önlemek ve mazlumu korumak için kurulan uluslararası mekanizmaların -başta Birleşmiş Milletler olmak üzere- Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kurumların görevlerini yerine getirmesi ve İsrail vandallığını bir an önce durdurmasıdır. Bu anlamda, insanlık adına söz sahibi olan kurumların sözlerini eyleme dönüştürmeleri gerekiyor, İsrail'in bir an önce durdurulması için harekete geçmeleri gerekiyor. Biz tepkimizi göstermeye devam edeceğiz, susmamaya devam edeceğiz.

Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)