GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yapay zekâ asistanı Grok'a, Muğla Milletvekili Süreyya Öneş Derici ile İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın'ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine, Genel Kurulun bir eylem yeri olmadığına, Manavgat ve İzmir'de yaşananlara ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:107
Tarih:09.07.2025

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlarımın ifadelerine bir iki cevap demeyeceğim ama bendeki çağrışımlarını ifade edeceğim ancak ondan önce Türkiye kamuoyunu özellikle bu hafta başında meşgul eden yapay zekâ asistanı Grok'la alakalı birkaç şey ifade etmek istiyorum.

Şimdi, tabii, dünyada, sosyal medya ve sosyal medyayla beraber yapay zekâ, bunların pek çok kullanım alanıyla alakalı ciddi bir etik tartışması var. Biz de daha evvel Türkiye Büyük Millet Meclisinde sosyal medyayla alakalı bir düzenleme yaptık; belki zaman içerisinde bu kadar hızlı gelişen bir mecra için yine farklı düzenlemeler yapma ihtiyacımız da olabilir çünkü artık yapay zekâ pek çok alan için çok büyük önem ifade ediyor. Belki ileriki zaman içerisinde sadece sosyal medyada değil, arabaları kullanmaktan pek çok enstrümanı kullanma konusunda onlardan istifade edeceğiz, hayatımız içerisinde daha fazla yer alacaklar. Bu yapay zekâ asistanı Grok, aslında öğrenebilen bir ayna yani kendisine öğretilenleri yansıtan bir ayna. Son zamanlarda kendisine sorulan sorular üzerine verdiği cevaplarda Sayın Cumhurbaşkanımızla alakalı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'le alakalı, Peygamber Efendimiz'le alakalı pek çok çirkin ifadeler, küfürler görüyoruz. Bu olan bitenler karşısında hiçbir şey yapmamak mümkün değil. Peki, ne yapıldı bu süreç içerisinde? Bu konuyla ilgili olarak BTK, sadece ve sadece kötü ifadelerin yer aldığı bu içeriklerin engellenmesiyle alakalı X platformuyla iletişime geçerek bu konuyla alakalı bu çirkin içeriklerin çıkarılması ve sadece bu içeriklere ulaşılmasının engellenmesiyle alakalı bir girişimde bulundu ve bunu bir mahkeme kararıyla birlikte yaptı. O sebeple, burada, tüm dünyanın aslında cevap aradığı ve sadece bir defa değil bir süreç içerisinde cevap aradığı ve aramaya devam ettiği "Bu tarz mecralardaki etik nasıl olmalı?" tartışmalarının birini yaşadığımızı düşünüyorum. Önce bunu ifade etmek istiyorum.

Şimdi, bir dakikalık konuşmalardan bir tanesinde geçen bir ifade vardı, "her duyduğunuzda çıldırdığınız" diye bir ifade. Hangi ifade bu? "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." ifadesi. Doğrusu biz bu ifadeyle onur duyuyoruz yani Türkiye'de "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." ifadesinin yazdığı Mecliste oturuyor olmak bir milletvekili için onurdur, her biriniz için de aynı şekildedir.

Diğer taraftan, değerli arkadaşlarım, bir taraftan da şunu söylüyorsunuz, kendinizle çelişen ifadeler kullanıyorsunuz, diyorsunuz ki bize: "Sizin dışınızda olması muhtemel olaylar." Biz de tam onu söylüyoruz, bunlar bizim dışımızda zaten, ifade ettiğimiz şey budur; bunlar birer yargısal süreçtir; biz burada yasamanın bir parçasıyız, yasama adına biz buradayız ve kendi bulunduğumuz yerde de bütün işte, bilgimizle, bildiğimiz siyaset anlayışımızla, tüm bunlarla Türkiye'de hukukun işlemesi için uğraşıyoruz ve her an da burada hukuk inşa ediyoruz, hukuk yapıcılarıyız aynı zamanda.

Dün yaşananlarla ilgili de şunu söylemek isterim: Bence Genel Kurul bir eylem yeri değil yani burada yapacağımız şeyler... Biz sözlerimizle, kelimelerimizle buradayız. Daha evvel de örneği yaşandı, dün de burada oldu; kürsü işgali, kürsüye kendini zincirleme, kürsüyü kapatma, bunları yapmamamız gerektiğini düşünüyorum. Bizim burada yapmamız gereken şey, her neyse fikirlerimiz bu fikirleri burada, bu kürsüde, bu mikrofonda anlatmak, bunları söylemek. Bunu yaparken de bizleri itham ettiğiniz şeyleri de iade ediyoruz sizlere. Burası seçimle gelinen bir yer. Bugüne kadar buradaki varlığımızı seçime borçluyuz ve buradaki seçimler yerel seçimler değil, burası genel seçim sonucu gelinen bir yer; bunun da tekrar hatırlanmasında fayda var, hepimizin dağılımını sağlayan şey budur. Bugüne kadar defaatle seçime girdik, Cumhurbaşkanımız da seçilerek buraya geldi fakat siz bunları unutuyorsunuz. Sadece ve sadece kendi başardığınız seçimleri geçerli, kendi başardıklarınızı haklı bir seçim sayıp diğerlerini reddediyorsunuz; şu anki tavrınız onu gösteriyor.

Buradan daha evvel söylemiştim, bir kez daha ifade etmek isterim; Sayın Devlet Bahçeli de dün konuşmasında ifade ettiler; biz de bir an evvel iddianamenin yazılmasını çok önemsiyoruz. Bu iddianameler bir an evvel yazılmalı, yazıldığı takdirde biz de bunları daha yakından görme ve takip etme imkânına sahip olacağız ve bu yargılama süreçleri de en hızlı şekilde tamamlanmalı.

Ayrıca şunu söylemek isterim: Hiçbir olay da birbirine benzemiyor aslında bir tarafıyla yani Manavgat'ta yaşananı hiç anmıyorsunuz mesela, o söylendiği zaman "Evet, olabilir, biz de onu atacağız, dışlayacağız." İzmir'de yaşanan konularla alakalı, konut problemiyle alakalı... Bunlar birbiriyle aynı şeyler değil, birbirinden farklı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Zengin, lütfen tamamlayın.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Bunun sebebi şudur: Hukuk fakültesinde okuyan her bir arkadaşımın bildiği bir şey vardır; biz önce teoriyi öğreniriz, daha sonra hakiki olaylardan yola çıkan pratik çalışmaları çalışırız. Hayatın içerisinde hukuk, hayat kadar zengin ve çeşitli bir mecradır; öyle olduğu için de bu olayların bir kısmının kendi içinde illiyet bağı var ama bir taraftan da kendi içinde her bir olay müstakil hukuki bir sorun olarak karşımızda duruyor. Bu konuyu yargı anlamında hep beraber sıkıca takip etmek hepimizin zaten vazifesi olmalı ama buradan yola çıkarak kullandığınız o tahammülü imkânsız kelimelerin, başta "darbe" kelimesi de olmak üzere hepsini iade ediyorum.

Teşekkür ederim.