GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:113
Tarih:20.07.2025

SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, savaş doğada ve insanda tahribat yaratan, toplumsal yaşamı tehdit eden, insan eliyle yaratılan bir halk sağlığı sorunudur. Bu vesileyle, dünya tarihinin en karanlık yüzü ve savaş aparatlarından olan DAİŞ tarafından on yıl önce Suruç'ta katledilen 33 genci saygıyla, sevgiyle anıyorum ben de.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de son yirmi yılda sağlık sisteminde birçok yapısal değişiklik yapıldı. 2003 yılında başlatılan Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla sağlık hizmetleri tek çatı altında toplandı, aile hekimliği uygulamasına geçildi ve sosyal güvenlik sisteminde değişiklikler yapıldı. Bu adımlar başlangıçta sağlık hizmetlerine erişimi artırmış gibi görünse de zamanla sistemin piyasa odaklı hâle gelmesine yol açtı. Bunun yanında, ilaç fiyatlarında yaşanan kriz ve bulunabilirlik sorunu halkın tedaviye erişimini doğrudan etkiliyor. Sabitlenmiş euro kuru üzerinden yapılan ilaç fiyatlandırması üreticinin Türkiye pazarından çekilmesine yol açıyor. Başta kronik hastalık ilaçları olmak üzere pek çok ilaca erişim güçleşmiştir. Hastanelerde randevu sisteminde yaşanan kriz, hekim göçü ve sağlık çalışanlarının ağır çalışma koşulları nitelikli tedaviye erişimi zorlaştırmaktadır, hastaların yaşam hakkını da riske atmaktadır maalesef.

Türkiye'de bölgesel sağlık hizmeti eşitsizliği ise bu krizin bir başka boyutudur diyebiliriz. TÜİK verilerine göre İstanbul'da 100 bin kişiye düşen uzman hekim sayısı 260 iken Siirt'te bu sayı sadece 85'tir. Yoğun bakım yatakları açısından da benzer bir tablo karşımıza çıkmaktadır maalesef. Bu veriler sağlık hizmetine erişimin bölgesel olarak ne kadar adaletsiz olduğunu da ortaya koymaktadır.

Türkiye sağlık hizmetinde çözüm bekleyen en hayati meselelerden biri ana dilinde sağlık hizmetine erişimdir. Başta Kürtçe olmak üzere ana dili Türkçe olmayan yurttaşlar sağlık hizmetine başvurduklarında iletişim engeliyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Sağlık hizmeti alırken hekimin sorularını anlamayan, derdini anlatamayan yurttaşlar yanlış teşhis ve tedavi riskine maruz kalmaktadır. Bu, yalnızca bir iletişim sorun değil insan hayatını doğrudan etkileyen, sağlık hakkını ve insan onurunu zedeleyen bir durumdur. Anayasa’nın 17'nci maddesi herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğunu belirtmektedir. Bu hak sağlık hizmetine erişimi de kapsar elbette. Dolayısıyla, ana dilinde sağlık hizmeti sunulması yalnızca insani bir talep değil aynı zamanda anayasal bir haktır. Bu hakkın kullanılabilmesi için sağlık hizmetlerinde ana dilinde iletişimi sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Sağlık hizmetinde ana dilinde iletişimin sağlanması insan hakları hukukunun, evrensel sağlık hakkının ve Anayasa’nın bir gereğidir. Sağlık hakkı, bölgeye, sosyoekonomik duruma ya da konuşulan dile göre değişmemelidir. Ana dilinde sağlık hizmetine erişim Türkiye'nin demokratikleşmesi, toplumsal barışı ve insan haklarına saygı anlayışını güçlendirecek temel adımlardan biridir. Bu nedenle Meclisin bu konuda gerekli düzenlemeleri yapmak üzere sorumluluk alması, Sağlık Bakanlığının gerekli uygulamaları hayata geçirmesi bir zorunluluktur.

Tam yirmi iki yıldır bir türlü dönüşemeyen sağlık sistemi günün sonunda kamusal hizmeti değil piyasa odaklı modeli büyütmeye, halk sağlığını değil şirket çıkarlarını öncelemeye, hekimlerin göç etmesine, sağlık çalışanlarına dönük şiddetin artmasına, ilaç erişimi krizinin büyümesine, bölgesel eşitsizliklerin ve sağlık sisteminin adaletsizliğinin kalıcılaşmasına, ana dilinde sağlık hizmetine erişimin tümden yok sayılmasına dönüşmüştür diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)