GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:112
Tarih:19.07.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA ELİF ESEN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu ve kıymetli izleyicilerimizi... İzleyebilen varsa ben de TRT konusuna değinmek istiyorum. Eğer burada kanun görüşmeleri yapılıyorsa; burada ülkemizi, milletimizi ilgilendiren çok önemli konular görüşülüyor ve kararlar alınıyorsa bunu vatandaşımız takip edebilmeli, TRT de aynı şekilde Meclis TV de Meclis çalıştığı sürece yayınlarına devam etmeli diyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Bu kürsüye bir milletvekili olarak değil vatandaşın temsilcisi olarak çıkıyorum. Her gün mutfağından sebzesi, meyvesi, eti, yumurtası lokma lokma eksilen; maaşı ay sonunu getiremeyen, geçimine yetmeyen, umudu gün gün tükenen milyonların sesiyle konuşmak istiyorum. Görüşmekte olduğumuz 216 sıra sayılı Kanun Teklifi bir tasarruf kanunu değildir, bu bir teslimiyet kanunudur. Devletin değil halkın tasarrufa zorlandığı, yükün yine halkın sırtına bindirildiği, lüks ve israf içinde yaşayan bir iktidar anlayışının bunun bedelini millete ödettiği yeni bir yetki talebiyle karşı karşıyayız. Krizin tablosu oysa çok açık; TÜRK-İŞ Konfederasyonunun 30 Haziran 2025 verilerine göre açlık sınırının 26.115, yoksulluk sınırının ise 85.066 liraya yükseldiğini görüyoruz. Peki, asgari ücret brütte 26 bin, nette sadece 22 bin lira yani bir aileye 1 maaş giriyorsa 4 kişilik bir ailenin yalnızca gıda masrafını bile karşılayabilmesi mümkün değil. Bu tablo, nüfusun çok büyük kesiminin açlık ve yoksulluk sınırının altında geçinmeye çabaladığını, halkın yarı aç yarı tok yaşadığını gösteriyor. Bu teklif neden bir teslimiyet kanunu? Çünkü bu teklifle iktidar bize şunu söylüyor: Devlette kaynak yok; halkın tasarruf yapması, bu kaynağı oluşturması lazım. Ne güzel! Vatandaşın cevabı da belli, hani toplumda derler ya: "Bende olsa dükkân senin." Peki, bize söylendiği gibi devlet hazinesinde kaynak yok diyelim; o zaman 1 trilyon lira kur korumalı mevduat sahiplerine nasıl ödendi, zengin nasıl daha zengin edildi? 2024 bütçesinde sarayın günlük harcaması neden 34 milyon liraya çıkarıldı? Kamu-özel iş birliği projeleri için belli şirketlere 162 milyar lira garanti verilirken neden çiftçiye sadece 91 milyar lira ayrıldı?

Değerli vekillerim, kıymetli vatandaşlarım; bu tablo adalet değil, bu tablo hak değil; bu, bir tercih tablosu, bir tercihin tezahürü, iktidarın bir tercihinin. Bu tercih belki AK PARTİ'nin ilk zamanlarında halktan yana oldu ancak özellikle yaklaşık son on yıldır, bilinen şirketlerden ve zaten zengin kesimden yana kullanıldı. İlk zamanlar vatandaşlar zenginleştirilirken daha sonraki zamanlarda yandaşların ve zenginlerin parasına para kattığı bir dönem başladı ve vatandaşın da ezim ezim ezildiği tablolarla karşılaştığımız bir süreci yaşıyoruz. Şimdi de bu anlayışı destekleyecek kanun teklifleriyle yol almak zorunda kalıyor bu yüce Meclis. İşte, bu yasa teklifi de aynı tercihleri kurumsallaştırıyor. Bir yanda artan, artırılan vergilerin altında ezilen dar gelirli vatandaşım; öte yanda servetine servet katan ayrıcalıklı guruplar. Ha, devletin bütçesine bakılıyor, iktidar "Fon yok, fon lazım." diyor. Peki, bir yanda memura, emekliye TÜİK'in makyajlı, Türkiye şartlarından kopuk enflasyon oranında zam; öte yanda dövize endeksli korumalı mevduatlara çılgın teşvikler, faizler, destekler. Bir yanda borcuna borç katan milyonlar, öte yanda kamu bütçesinden beslenen ihaleci holdingler. Nüfusun en zengin kesiminin millî gelirden aldığı pay artarken en düşük gelir grubunda yer alan kesimin payı gün geçtikçe azalıyor. Bu durum toplumsal huzuru da olumsuz etkiliyor. Servet dağılımı cumhuriyet tarihimizin en kötü seviyelerinde. TÜİK verilerine göre gelir dağılımındaki adaletsizlik bölgesel düzeyde de kendini gösteriyor. Eğitim, sosyal çevre ve emek piyasasının bozuk olduğu bölgelerde gelir dağılımı da bozuk oluyor. Bölgesel gelir dağılımı bozukluğu genç nüfusta işsizliğe ve ne pahasına olursa olsun iş bulma isteğine yol açarken kayıt dışılık da bu sayede artıyor.

Konuya biraz daha teknik açıdan bakacak olursak, kanun teklifindeki en temel sorunlardan biri Cumhurbaşkanına ek ödenek çıkarma yetkisi verilmesi. Bu düzenleme Meclisin bütçe yapma ve harcamayı denetleme yetkisini doğrudan devre dışı bırakıyor. Parlamenter sistemin temel taşlarından biri olan bütçe hakkı böylece tek bir kişinin kararına terk ediliyor.

Bir diğer ciddi sorun ise ödeneküstü harcamaların yasalaştırılması. Bu teklif kamu harcamalarında kural dışılığı olağanlaştırıyor, bütçe disiplinini yok ediyor ve mali saydamlığa ağır bir darbe vurma potansiyelini taşıyor. Harcama limitlerine uymak yerine bu limitleri aşmak ve bunu hukuki hâle getirmek yine bu kanun teklifinin yapacağı sonuçlardan biri. Peki, temelde sonuç kamu maliyesini keyfîlik zeminine çekmek ve mali disiplinden uzaklaşmak.

Teklifle ilgili bir başka kaygı verici nokta ise kamu-özel iş birliği projelerine ilişkin denetimsizliğin devam etmesi. Üstelik devasa garanti ödemeleriyle halkın sırtına yüklenen bu projelerin ağır mali yükü bütçe dışında tutuluyor. Ödenmeyen ama vatandaşa fatura edilen borçlar şeffaflık dışında kalıyor, üstü de sıkıca örtülüyor, kimsenin haberi olmasın. Bu durum bu konuyu okuyabilecek uzmanlar dışında kamu borcunun gerçek boyutunun vatandaştan gizlenmesi anlamına geliyor. Vatandaşın haberi olmazsa iktidara da kızmaz mantığı işliyor.

Son olarak, Sayıştay denetimiyle ilgili istisnaların genişletilmesi ciddi bir sorun teşkil ediyor. Bakıyorum da peyderpey her çorba kanunda Sayıştayın denetim alanlarını küçültüyorsunuz, ne âlâ memleket! Denetim dışı bırakılan kamu kurum ve harcamaları şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesini açıkça ihlal ediyor. Sayıştayın denetim yapmasının tercihe bağlı hâle gelmesi zaten yetersiz olan kamu denetimini tamamen işleyemez hâle getiriyor. Sahi arkada neler çevriliyor da denetimden bu kadar korkuyla kaçınılıyor, onu da merak ediyoruz.

Teklifteki 9, 11 ve 19'uncu maddeler ise ayrıca birer skandal. 9'uncu madde serbest bölgelerdeki şirketlere yeni vergi istisnaları getirerek vergide eşitlik ilkesini ihlal ediyor. Aynı işi yapan ama serbest bölgede olmayan mükellefler âdeta cezalandırılıyor. 11'inci madde Sayıştay raporlarıyla tespit edilmiş kamu zararlarını yorum farkı bahanesiyle meşrulaştırıyor; üst düzey yöneticileri aklıyor, kamu zararını sineye çekiyor. 19'uncu madde yatırım teşviklerini budayarak özellikle 6'ncı bölge gibi kalkınmada öncelikli yerlerde yatırımı caydırıcı hâle getiriyor. Bu üç madde bir yanda adaleti, bir yanda yatırımı baltalıyor, kamu zararı ile eşitsizliği yasallaştırıyor; bu nedenle tamamen tekliften çıkarılmaları gerekiyor. Bu kanun "Kaynak yok." diyen Hükûmetin elini güçlendirmek için ama kaynak nereden oluşturulacak? Yine emekçiden, asgari ücretliden ve yoksulun cebinden çıkacak, sırtına yük binecek. Yahu, bu millet sizin iktidarınızı finanse etmek zorunda olan bir köle topluluğu mu? Bir yanda açlık sınırı 26 bin lira, öte yanda asgari ücret 22 bin lira; öte yanda bütçe dışı garantiler ve ek ödenekle beslenen zenginler varsa bu bir tercih meselesidir. Bu, sizin bu milleti tercihen fakirleştirdiğiniz ve bir servet transferi gerçekleştirmeye yasal zeminler oluşturduğunuz anlamına geliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

ELİF ESEN (Devamla) - Bu kanun teklifi alenen, devletin değil halkın tasarrufa zorlandığı, lüks ve israf içinde yaşayan bir iktidarın bedelini millete ödettiği yeni bir yetki devridir. Bu teklif, özetle; Meclisin bütçe hakkını fiilen ortadan kaldırmakta, Sayıştay denetimini işlevsizleştirmekte, keyfî harcamaları yasallaştırmakta, şeffaflık yerine gizliliği, hesap verebilirlik yerine keyfîliği büyütmektedir. Ancak biz DEVA Partisi olarak diyoruz ki hukukla, adaletle bu mümkün. İşte, tam bu yüzden DEVA'yı temsil ediyoruz çünkü DEVA Partisi olarak bu zihniyete itiraz ediyoruz. Biz tüm bunlar yerine hesap soran bir Meclis, denetlenen bir Hükûmet, adil bir bütçe ve vatandaşın hakkını koruyan bir kamu maliyesi sunuyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)