GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:111
Tarih:18.07.2025

ÖZNUR BARTİN (Hakkâri) - Barışa ve demokratik bir toplumun inşa sürecine emek veren tüm yoldaşlarımızı ve halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Zeytin, topraktır, toprak yaşamdır; bu yasa teklifi ise yurttaşlarımız için ölümdür. Bugün, yalnızca bir kanun teklifini değil bu ülkenin geleceğini, halkımızın doğayla kurduğu tarihsel bağı, köklü bir üretim geleneğini ve bir yaşam biçimini yok sayan bir yıkım projesini konuşuyoruz.

Bu teklif, zeytinlikleri, ormanları, meraları, su havzalarını maden sahasına dönüştürme projesidir. Zeytin, bu toprakların sadece meyvesi değil, binlerce yıllık halk bilgeliğinin, barışın, bereketin ve direnişin simgesidir ama şimdi siz bu kadim ağacı kökünden sökmek istiyorsunuz.

3573 sayılı Zeytincilik Yasası açıkça diyor ki: "Zeytinlik alanlara 3 kilometre mesafeye toz, duman ve atık çıkaran hiçbir tesis kurulamaz." Peki, siz ne yapıyorsunuz? Zeytinlik alanlarda madencilik yapılmasına kapıları açıyorsunuz. "Zeytin ağaçlarını taşırız." diyerek, "Başka yere dikeriz." diyerek üreticiyi kandırıyorsunuz. Bu ülkenin zeytinyağı üreticisini, köylüsünü yoksulluğa, açlığa ve göçe mahkûm ediyorsunuz. Zeytin ağacı yerinden söküldüğünde yalnızca kökleri değil, onunla birlikte toprak bilgisi, geçim kültürü, kadın emeği ve ortak hafıza da sökülür. Akbelen'de bu oldu, Yırca'da bu oldu; şimdi Kemerköy, Yeniköy, Milas, Yatağan ve daha nice yerde zeytinliklerin üzerine maden ruhsatları yağıyor. Muğla'da sadece bir düzenlemeyle 38 bin hektarlık alanın 19 bini orman, 18 bini zeytinlik olarak madene açılması planlanıyor. Bu, sadece doğaya değil, geçimini topraktan sağlayan yüz binlerce insana da ihanettir.

Bu teklif, ülkenin dört bir yanında yıllardır yürütülen doğa katliamlarını yasal zemine oturtmanın adıdır. İliç'te Fırat'a siyanür karıştı, Kaz Dağları'nda binlerce ağaç kesildi, Munzur Vadisi'nde HES projeleriyle millî park yok ediliyor, Cudi'de, Gabar'da ormanlar askerî gerekçelerle yakılıyor. Yetmedi, Kulp'taki Hasandin Yaylası bölgenin en önemli su kaynaklarını barındırmasına rağmen madencilik tehdidi altında. Halk "Hasandin'i vermeyeceğiz." diye direnişe geçmiştir ve Hakkâri'de yani benim memleketimde doğa güvenlik gerekçesiyle yine oradaki şirketlere peşkeş çekilmiş durumda. Şemdinli'den Yüksekova'ya, Derecik'ten Kavaklı'ya kadar çinko, kurşun ve kömür madeni sahaları köylerin, yaylaların, su kaynaklarının üzerine çökmüş durumda. 2023 itibarıyla Hakkâri'de 20'den fazla aktif maden ruhsatı var, üstelik ÇED süreçleri ya işletilmiyor ya da göstermelik yapılıyor. Köylü göçe zorlanıyorsa, tarım alanları maden atığıyla kirletiliyorsa, hayvancılık bitiyorsa bu bir ekokırımdır.

Hakkâri Kavaklı köyü örneğini buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum. 2007'den bu yana orada maden şirketi çalışıyor, su zehirlendi, toprak verimsizleşti, mahkeme "Dur." dedi ama şirket hiç durmadan çalışmaya devam etti. Bu yasa teklifi geçerse bu ve benzeri şirketler cezasızlıkla, denetimsizlikle, süper yetkilerle donatılacak. Yurttaş artık mahkemeye bile başvuramayacak çünkü bu teklif bir taraftan yargıyı da baypas ediyor.

İklim krizinin etkilerini en derinden hissettiğimiz bugünlerde ormanları ve zeytinlikleri maden sahasına çevirmek, bu ülkenin çocuklarına yanan bir ülke, çölleşen bir vatan, kuruyan nehirler ve yaşanmaz bir gelecek bırakmaktır. İktidar "Enerji açığımız var." diyerek bu talanı meşrulaştırıyor ama TEİAŞ verileri açık, enerji üretim kapasitemiz mevcut ihtiyacın 2 katıdır. O hâlde neden maden? O hâlde neden zeytinliğe kepçe, neden halkı topraktan koparmak istiyorsunuz? Biz söyleyelim: Çünkü bu bir topraksızlaştırma politikasıdır. Bu yasa teklifi sadece çevreye değil halka, köylüye, emeğe, kültüre ve toplumsal hafızaya karşı yapılmış bir saldırıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

ÖZNUR BARTİN (Devamla) - DEM PARTİ olarak biz yaşamın ve köylünün tarafındayız. Biz, zeytinin, derenin, ormanın tarafındayız. Biz, Munzur'da, Akbelen'de, Kaz Dağları'nda ve Zap Vadisi'nde direnen halkların tarafındayız. Sermayenin hırsına değil doğanın haykırışına ses veriyoruz.

Buradan bu Meclise ve kamuoyuna sesleniyorum: Bu yasa teklifi geçerse zeytin bitecek, tarım bitecek, köylü bitecek, geçimlik üretim bitecek, halk göçe zorlanacak, doğa yok olacak, toplumun hafızası silinecek. O yüzden, bu kanun teklifini derhâl geri çekin diyoruz.

Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)