| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 16.07.2025 |
ŞENOL SUNAT (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 215 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sözlerime başlamadan önce, Tekirdağ ve Çanakkale'ye geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum ve tabii ki ciğerlerimiz yanıyor, ormanlarımız yanıyor, son on günde 761 yangın çıkmış sayın milletvekilleri. İzmir'de yaklaşık olarak 26 bin hektar orman alanı maalesef yandı. Evet, bir yandan önlem alınmayan orman yangınları, bir yandan da madencilik kanunuyla ormanların katledilmesi konusu ve sürecini yaşıyoruz maalesef. İliç'i hatırlayın, Kaz Dağları'nı hatırlayın. Evet, soruyorum sayın milletvekilleri, doğayı ve kamu yararını hiçe sayarak bu kanun teklifini hazırlayanlar vicdanlarını mı kaybetti, yoksa sadece ranta mı odaklandılar? Ülkemizin ormanlarını, sulak alanlarını ve koruma altındaki bölgelerini sermayeye teslim etmeye "evet" için el kaldıracak olan milletvekilleri, beni iyi dinleyin: 3'üncü maddeyle birlikte özel çevre koruma bölgeleri, millî parklar, sit alanları, yaban hayatı geliştirme sahaları, kıyılar ve devlet ormanları artık maden şirketlerinin talanına açılıyor. Yetmiyor, izin alınamayan alanlarda "Kurul" adı verilen doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı bir heyet eliyle üstün kamu yararı bahanesiyle değerli madenler için izin verilmiş sayılır hükmü getiriliyor. Gözün aydın Türkiye'm, bu da oldu; her şeye alıştık sayenizde iktidar mensupları. Bu maddeyle devlet ormanları bedelsiz olarak maden şirketlerine açılıyor. Orman izni almaya gerek kalmadan, yirmi dört ay boyunca hiçbir bedel ödemeden doğa yağmalanabiliyor, kültür varlığı bulunsa bile Kültür ve Turizm Bakanlığı ret verirse ruhsat sahibine devletten tazminat ödeniyor yani halkın vergisiyle doğa katliamı ödüllendiriliyor. Sayın milletvekilleri, bu madde yalnızca doğayı değil; hukuku, denetimi ve kamu iradesini yok ediyor. Denetimi sıfırlamak çevresel felaketlerin önünü sonuna kadar açmaktır ve sözüm ona Çevresel Etki Değerlendirmesi yani ÇED süreçleri artık göstermelik bir tiyatrodan ibaret. Görüş bildirmeyen konuyla ilgili kurum olumlu görüş vermiş sayılıyor. Çevreyi korumakla yükümlü bakanlıklar, maden şirketlerinin şubesi hâline getiriliyor. Sayın milletvekilleri, bu bir madencilik düzenlemesi değil; bu, anayasal çevre hakkına, kıyıların korunmasına, ormanların sürekliliğine vurulan büyük bir darbedir. Anayasa'nın 169'uncu maddesi, ormanların kamu yararı amacıyla dahi olsa daraltılmayacağı, ormanların devlet eliyle korunacağı ve bu alanların mülkiyetlerinin devredilemeyeceği hükmünü içeriyor. Maden alanlarına denk gelen ormanların Maden, Petrol İşleri Genel Müdürlüğüne ücretsiz devrini getiriyorsunuz. Altın gibi değerli madenlere yönelik izinleri de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Başkanlığında kurulacak Kurula veriyorsunuz. Yani yağma Hasan'ın böreği Türkiye'm.
Bu düzenleme toprağımızı, suyumuzu, ormanımızı satılığa çıkarmaktır sayın milletvekilleri. Bu konu yalnızca bir çevre meselesi değildir; bu teklif doğrudan egemenliğimizi tehlikeye atan ve millî varlıkların korunması meselesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ŞENOL SUNAT (Devamla) - Evet, sayın milletvekilleri, bu, açıkça, kamu otoritesini özel ranta, yabancılara teslim etmektir, peşkeş çekmektir. Türk milletinin ormanını, deresini, dağını sessizce elinden alan bu düzenlemeye nasıl "evet" dersiniz? Hangi vicdan, hangi devlet aklı bu durumu içine sindirebilir? İşte bu 3'üncü maddeyle artık Türkiye'de doğa yok, ruhsat var; hukuk yok, şirket var; kamu yararı yok, yandaş kârı var. Buna çevreci madencilik diyerek göz boyamaya çalışmak ise milletin aklıyla alay etmektir. Bu maddeye doğayı seven, çocuklarına yaşanacak bir ülke bırakmak isteyen hiçbir vicdan evet diyemez sayın milletvekilleri.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)