GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 15 Temmuzun 9'uncu yılına, Kıbrıs Barış Harekâtı'nın yıl dönümüne, Saadet Partisinin 24'üncü yaşına, görüşmelerine devam edilecek olan 215 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne, Türkiye Baralor Birliğinin iktidar partisi grubundan talep ettiği randevuya, "terörsüz Türkiye" sürecine ve bu sürece dair hem önerilerini hem de eleştirilerini her platformda dile getireceklerine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:109
Tarih:16.07.2025

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 15 Temmuz 2016 gecesi yapılmış olan hain darbe kalkışmasının 9'uncu yılını idrak ediyoruz. Bu dokuz yıllık süreç içerisinde tabii birçok konuya değinmek lazım ama 15 Temmuzdan bahsederken ilk yapmamız gereken görevlerden bir tanesi, o kanlı darbe girişimine, hain darbe girişimine direnerek şehit olan bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Yine, o gece yaralanan, gazi olan gazilerimize de Allah'tan uzun ömürler diliyorum.

Bu aradan geçen dokuz yıllık süreç içerisinde elbette 15 Temmuzu, darbeleri konuşmak önemli ama iki konuyu es geçersek 15 Temmuzların hakkını vermemiş oluruz diye düşünüyorum. Birincisi, bu dokuz yıllık süreç içerisinde Türkiye'nin bu ve benzeri darbeleri yaşamaması için gerek askerî gerek sivil vesayetlerin oluşmaması için ne tür tedbirleri aldık, üzerimize düşen vazifeleri yaptık mı yapmadık mı? Bu konuda ciddi bir sorgulamaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bir diğeri de her darbe girişimi ya da püskürtülen darbe sonrası gündeme gelen olağanüstü hâl koşullarının ortadan kalkıp kalkmadığı, Türkiye'nin normalleşip normalleşmediği üzerinde durmak lazım.

Bildiğimiz gibi, 15 Temmuz 2016 hain darbesinden sonra olağanüstü hâl ilan edildi, belli dönemlerle uzatıla uzatıla en son 2018'in Temmuz ayında OHAL resmî olarak ortadan kalktı. Ama biz hâlâ neyi konuşuyoruz? OHAL döneminde getirilen kayyum uygulamalarının hâlâ devam etmekte olduğunu konuşuyoruz. Neyi konuşuyoruz? Mahkemelerden, savcılıklardan takipsizlik, beraat kararı almış ve Türkiye Cumhuriyeti adına, Türk milleti adına karar veren mahkemelerin "Bunun herhangi bir terör örgütüyle bağlantısı yoktur." dediği kişilerin hâlâ kamudaki görevlerine dönemedikleri süreçleri yaşıyoruz. Ve yine, sadece bu kişilerin değil, bunların yedi sülalesinin neredeyse terörle irtibat ve iltisak sebebiyle kamudan ömür boyu yasaklı olduğu süreçleri yaşıyoruz. İşini bulan, yolunu bulan, adamını bulan, en yakın kardeşi dahi olsa, 2 numaralı sanığı da olsa darbenin, elbette kamuda kendisine yer bulmaya çalışıyor. Ama maalesef birçok gariban insanın almış olduğu kapı gibi beraat ve takipsizlik kararına rağmen hâlâ kamuya döndürülemediği süreçleri yaşıyoruz. Dolayısıyla aradan geçen dokuz yıla rağmen Türkiye normalleşti mi? Hayır, normalleşmedi. Dokuz yıldır elindeki beraat ve takipsizlik kararına rağmen kamudaki kendi işine dönemeyen, ailevi sorunlar yaşayan bu insanlar eğer sizin vicdanlarınızı sızlatmıyorsa vicdanlarımızı tekrar gözden geçirmemiz gerektiğini bir kez daha bu vesileyle ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla yeni darbelerin yaşanmaması için üzerimize düşen vazifeleri yerine getirelim ama aynı zamanda dokuz yıl oldu, bu vicdansızlıkların da ortadan kaldırılması, haklı ile haksızın ayırt edilmesi, suçlu ile suçsuzun ayırt edilmesinin de bir vicdan, bir memleket borcu olduğunu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Yine, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nın da yıl dönümüne girdiğimiz haftadayız. Rahmetli Erbakan Hoca o dönemin koalisyon ortakları olarak rahmetli Bülent Ecevit'le beraber Cumhuriyet Halk Partisi ve Millî Selamet Partisi iktidarında, koalisyonunda iki yüz yetmiş gün süren o iktidarın kısa ömrüne rağmen belki de yirmi küsur yıldır iktidarda bulunan iktidarların dahi yapamadığı şahsiyetli bir dış politika hamlesiyle, Türkiye Cumhuriyeti'nin vazifesini yerine getirmek üzere, oradaki soydaşlarımızı bir soykırıma tabi olmaktan kurtarmış ve Kıbrıs Barış Harekâtı'na Amerika'ya, bütün Batılı güçlere rağmen, ambargo tehditlerine rağmen adım atmıştır. Bugün hâlâ Kıbrıs davasından bahsediyorsak ve bugün hâlâ Kıbrıs davasının bizim için ne kadar önemli olduğunu ifade ediyorsak işte, 1974'te o barış hareketini meydana getiren CHP-MSP Hükûmetine ve onun Başbakan ve Başbakan Yardımcısı olan Bülent Ecevit ve rahmetli Necmettin Erbakan'a, her iki değerli devlet adamımızı da rahmetle anarak kendilerine tekrar teşekkür etmek istiyorum.

Yine, Saadet Partimiz -20 Temmuzun bizim için ayrı bir önemi var- 1969 yılında rahmetli Erbakan Hocanın Konya'dan başlattığı millî görüş siyasi mücadelesi bütün operasyonlara rağmen, bütün parçalanma hareketlerine rağmen yine dimdik durduğunu 20 Temmuz 2025 vesilesiyle buradan bir kez daha ilan ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Millî Nizam Partisiyle başlayan, ardından Millî Selamet Partisinin kapatılmasıyla Refah Partisi olarak yoluna devam eden, daha sonra Fazilet Partisi ve Fazilet Partisinin kapatılmasından sonra da Saadet Partisi olarak yoluna devam eden ve bugün 1969'dan bu yana devam eden millî görüş hareketinin hiçbir döneminde gömleğini çıkarmadan hep millî görüşçü olmaktan iftihar eden ve millî görüşün bugünkü temsilcisi olan Saadet Partisinin bu vesileyle 24'üncü yaşını burada hep beraber kutluyoruz.

Güncel gündem maddelerimize geçecek olursak 215 sıra sayılı bir torba Yasa Teklifi'yle beş kanunda değişiklik öngören ve yarım bırakılan bir torba kanun teklifini hep beraber görüşmeye devam ediyoruz. Çevre Kanunu ve Maden Kanunu başta olmak üzere beş kanunda değişiklik öngören bir kanun teklifi. Bunun toplumsal vicdanda çok derin yaralar meydana getirdiği, milletimizin, sivil toplumun, meslek kuruluşlarının ayakta olduğu ve bugün de Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu yasanın çıkmasının çevresel etkileri itibarıyla meydana getireceği zararları anlatmak için Türkiye Büyük Millet Meclisine birçok ziyaretler oluyor. Bugün de bizim grubumuzu ve diğer siyasi parti gruplarından randevu talep eden Türkiye Barolar Birliği üyelerinin bu kanunla ilgili çekincelerini ve görüşlerini aldık. Bu vesileyle buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum ki ben de bir avukat olarak Türkiye Barolar Birliğinin bir üyesiyim, Adalet ve Kalkınma Partisi nöbetçi Grup Başkan Vekili Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu da bir avukat olarak Türkiye Barolar Birliğinin üyesidir. Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde de çok sayıda avukat milletvekili arkadaşımız var. Hâlâ iktidar partisi grubundan Türkiye Barolar Birliği üyelerine bir randevu verilmemiş olmasını, en azından grupta bulunan avukat meslektaşlarımın üzerinde hassasiyetle durarak, Türkiye Barolar Birliği gibi savunma organının çok önemli bir kurumu olan ve göz bebeğimiz olan Türkiye Barolar Birliğiyle ilgili bu randevu taleplerinin geciktirilmeksizin yerine getirilmesi gerektiğini ve bunun da demokrasinin bir gereği olduğunu, sivil topluma verilen kıymetin ve değerin bir gereği olduğunu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Barolar Birliğinin görüşlerine katılmayabiliriz, onları eleştirebiliriz ama en azından onların bu konuyla ilgili yapmış olduğu çalışmaları dinlememenin, dikkate almamanın demokratik bir nezakete uymayacağını buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Bir diğer konu: Ülkemiz bu aralar yoğun bir şekilde "terörsüz Türkiye" gündemiyle uğraşmak durumunda kalıyor. Biz elbette baştan beri ifade ettiğimiz gibi, terörsüz bir Türkiye'nin olmasından sadece mutluluk duyarız. Geçmişte biz terörsüz bir Türkiye'yi sağlamak için sadece güvenlikçi politikalarla değil, devletin üzerine düşen alternatif politikaları da mutlaka ortaya koyması gerektiğini ifade ettiğimiz zaman seçim meydanlarında utanmadan montaj videolarla bizi terörist olmakla itham edenlerin aslında kendilerini sorgulamaları lazım "Terörsüz bir Türkiye'den yanalar mı, yoksa değiller mi?" diye.

Yine, biz terörsüz bir Türkiye'yi vurgularken...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - "Evet, güvenlikçi politikalar önemlidir ama temel hak ve hürriyetler ve başka konularda da devletin mutlaka alternatif enstrümanları devreye sokması lazım gerekir." derken "Siz terörle mücadele etmek istemiyor musunuz? Terörle ancak mücadele edilir." diyenler ve bu kürsülerden biz konuşurken özellikle kayyum ve benzeri uygulamalar konusunda bizi şeytanlaştırmaya, ötekileştirmeye çalışanlar terörsüz Türkiye'ye samimi bir şekilde taraftar olup olmadıklarını sorgulamalıdırlar. Elbette terörsüz bir Türkiye'den yanayız ama aynı zamanda hukuksuz bir Türkiye'ye de rıza göstermeyeceğimizi bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Elbette terörsüz bir Türkiye'den yanayız ama yoksullaştırılmış bir Türkiye'ye de rıza göstermeyeceğimizi ifade ediyoruz. Elbette terörsüz bir Türkiye'den yanayız ama enflasyon ve faizin kalıcı olduğu bir Türkiye gerçeğine de asla taraftar olmadığımızı ifade ediyoruz. Elbette terörsüz bir Türkiye'den yanayız ama demokrasisiz bir Türkiye'ye de asla tahammül etmeyeceğimizi buradan bir kez daha ifade ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Son bir dakikayla toparlayacağım müsaadeniz olursa Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Elbette terörsüz Türkiye'den yana olacağız ama kamu kaynaklarının iktidar partisi tarafından kendi yandaşlarına peşkeş çekilmesine de itiraz etmeye devam edeceğiz. Elbette terörsüz Türkiye'den yana olacağız ama kamu atamalarında iktidar grubu dışında kimseye bir damla su içirmeyen, ehliyetsiz ve liyakatsiz atamalara da sonuna kadar itiraz edeceğiz. Elbette terörsüz bir Türkiye'den yana olacağız ama 86 milyonu kardeş bulup bu yolda 86 milyonla birlikte yol yürümeye ve 86 milyonun da hassasiyetini dile getirmeye devam edeceğiz.

Terörsüz bir Türkiye'den yana olacağız ama asla gafil ama asla tozpembe hayaller içerisinde "Sadece süreci alkışlayın." diyenlerden olmayacağımızı buradan bir kez daha ifade ediyor, bu sürece dair hem önerilerimizi hem katkılarımızı hem de endişelerimizi, başta Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere, her platformda dile getireceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.