| Konu: | İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 02.07.2025 |
MEDENİ YILMAZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri YENİ YOL Grubu ve DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
İklim değişikliği, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 21'inci yüzyılın en büyük sağlık tehdidi olarak görülmektedir. İklim değişikliği, yaşam alanlarımıza ve yaşamlarımıza telafisi mümkün olmayan zararlar vermeye başlamış ve gerekli adımlar atılmadığı müddetçe de bu zararlar her gün artmaya devam edecektir. İklim kriziyle birlikte insan sağlığı hem aşırı hava olayları, yükselen sıcaklıklar ve artan hava kirliliği nedeniyle doğrudan hem de sağlığın önemli belirleyicisi olan gıdaya erişim, suya erişim, barınma koşullarında yaşanacak değişimler nedeniyle dolaylı olarak etkilenecektir. Dünya Sağlık Örgütü 2030-2050 yılları arasındaki yirmi yıllık süreçte iklim değişikliğinin her yıl 250 bin erken ölüme neden olacağını öngörmekte. Türkiye Cumhuriyeti olarak biz, ülkemizin de coğrafi konumu, gelişmekte olan ülke olması itibarıyla tüm dünyayı etkileyen böylesine ciddi bir konuya kayıtsız kalmayarak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne 2004 yılında, Paris Anlaşması'na ise 2021 yılında taraf olduk ve bugün de bu konunun hukuki altyapısını düzenliyoruz.
Demokratik hukuk devletlerinde yasa yapma sürecinde sadece Meclisle sınırlı kalınmaz; ilgili meslek odaları, akademik çevreler, STK'ler gibi paydaşlar da konuya aktif olarak katılırlar. Maalesef tüm dünyayı ve hâliyle ülkemizi derinden etkileyen ve önlem alınmazsa telafisi imkânsız sonuçlar doğuracak İklim Kanunu Teklifi'yle alakalı sivil toplum örgütlerinin, akademisyenlerin, kurum ve kuruluşların temsilcilerinin görüşlerine usulen başvurulmuş, ardından da kapsamlı bir kanun hâline getirilmeden, Meclis Genel Kuruluna bir oldubittiyle indirilen böylesi eksik bir kanunu kabul etmemiz istenmektedir.
Kanunla birlikte miras değil emanet olan doğayı, emektar çiftçiyi, fedakâr üreticiyi, can damarlarımız olan havamızı, suyumuzu korumamız gerekirken, üzülerek söylüyorum ki yine rantı sermayedarın cebine gidecek paraları koruma altına alacağız. Ülkemizde kuraklık kapıdayken, yangınlar yaz aylarının kalıcı felaketi hâline gelmişken, bozulan yağış rejimleriyle sel felaketi üreticinin, çiftçinin korkulu rüyası hâline gelmişken sizler bu yasayla bir avuç sermayedarın paralarını sayarak lüks yataklarında rahat rahat uyumaları için bu yasayı çıkarıyorsunuz. Bu yasanın adı iklim ama içeriği ticaret, adı doğa ama derdi rant, adı gelecek ama asıl hedefi kese doldurmak. Yasayla kime çözüm üretiyorsunuz; çiftçi için mi, hayvancı için mi, dişiyle tırnağıyla çalışan küçük üretici için mi, yoksa karbon ticareti üzerinden köşeyi dönüp zenginliklerini katlayacaklar için mi çözüm üretiyor, fırsat kapılarını açıyorsunuz?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemi kurdu "Biz de kurmazsak ticaret yapamayız." diyoruz ama bakınca arada çok fark görüyoruz. Avrupa Birliği bu işi karbonu sizin gibi ticaret ve para kazanma amacı için mi kurdu? Hayır. Avrupa Birliği kömürden çıkışı, fosil yakıtı bırakmayı, yutak alanlar büyütmeyi, yenilenebilir enerjiyi arttırmayı dolayısıyla doğasını, çiftçisini, üreticisini korumak için yaptı. Onlar karbonu azaltmak için, biz de karbonu alıp satmak için bu sistemi kuruyoruz. Yani Avrupa "Kirletmeyi azaltalım." diyor, biz "Kirletmeyi satalım." diyoruz; Avrupa "Enerjide dönüşelim." diyor, biz "Kömürü sürdürelim." diyoruz; Avrupa "Çiftçiyi destekleyelim." diyor, biz "Çiftçinin sırtına vergi bindirelim." diyoruz. İklim krizinin kendisine kurban olarak seçtiği ilk sektör tarım ve bu sahadaki isimsiz kahramanlarımız olan çiftçilerimizdir. Dolayısıyla bizim de felakete maruz kalmadan ilk kurtarmamız gereken bu kahramanlarımız olmalıdır.
Baktığımızda, Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı çiftçi sayımız 2 milyon 319 bin. Bu kanun teklifi ne getiriyor? Emisyon piyasası. Peki, bu pazarın asıl oyuncuları kim olacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MEDENİ YILMAZ (Devamla) - Yıllardır enerji ihalelerinden zenginleşenler, kömür termik santrallerinin sahipleri, holdingler, devasa fabrikalar. Peki, bu sistemin kaybedeni kim olacak? Bizim, traktörü hacizdeki çiftçimiz, hayvanını kestiren köylümüz, borcunu ödeyemeyen üreticimiz. Buradan soruyorum: Bu ülkede gıda üretimini kim yapacak? Kırsal boşalıyor, insanlar şehre göçüyor, kuraklık artıyor, su azalıyor ama maalesef iktidar bunları görmüyor ve görmemekte ısrar ediyor. Baktıkları yer Paris Anlaşması'nın maddeleri değil Brüksel'in gümrük tarifeleri çünkü hedefiniz iklimi değil kasayı doldurmak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)