Konu: | İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 103 |
Tarih: | 01.07.2025 |
HÜSEYİN OLAN (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin birçok ilinde yükselen dumanlar sadece ağaçların değil, yaşamın, ekosistemin, insan emeğinin ve ortak geleceğimizin kül olduğunu gösteriyor.
Türkiye'de 1 Ocak ila 16 Haziran döneminde 778 yangın kayıtlara geçti. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına göre ise son üç günde çok büyük bir felaketten söz ediyoruz; toplam 263 orman yangını çıktı. Bu yangınlar sadece yaz mevsimi sorunu değil, açık bir ekolojik yıkımın, siyasi sorumsuzluğun ve rant hırsının sonucudur. Manisa, Bodrum, Hatay, Adana, İzmir gibi 15 yerde ormanlar yanarken kamunun elinde yeterli ekipmanın olmadığını, personel sayısının yetersiz olduğunu ve daha vahimi hiçbir ön hazırlığın da yapılmadığını gözlemliyoruz. Ormanların yetişmesinde hiçbir emeği olmayan iktidarın yangın söndürmede de hiçbir iradesi olmadığını görüyoruz. Son on yılda ortalama yıllık 2.700'ün üzerinde yangın meydana gelmekte ve yine yıllık 25 bin hektarın üzerinde ormanlık alan yok olmaktadır. 2024 yılında ortaya çıkan acı manzaralardan hiçbir ders alınmadı, buna karşın orman yangınlarıyla mücadelede en etkili alan olan havadan müdahale konusunda yetersiz kalındı ve hâlen yetersiz kalınıyor. Hani nerede sizin 27 uçak, 105 helikopterden oluşan yangın söndürme filonuz? Yanan her orman hepimizin geleceğinden çalınan bir parçadır. Bu nedenle, bugün yaşananlar sadece bir yangın değil, planlı bir doğa talanının ve siyasi ihmalkârlığın bir sonucudur.
Bu iktidar döneminde âdeta bir iklim felaketi, bir doğa katliamı yaşanmaktadır. Bunların yaşandığı yerlerden biri de vekili olduğum Bitlis'tir. Bitlis'te bir yandan ormanlar kesilip yakılırken, yok edilmek istenirken öte taraftan da Bitlis kent merkezinde bulunan doğal sit alanının hemen yanında, 500 metre yakınında 4 adet taş ocağı işletmeye açılmaktadır.
Aynı şekilde, 81 ilden 1'i olan Bitlis'in bütün atık suları şehir merkezinden geçen Bitlis Deresi'ne akmaktadır. Büyük Seyyah Evliya Çelebi'nin de vurguladığı gibi, vadideki şehir Bitlis, Beş Minare'nin dışında beş ayrı koldan oluşan vadileriyle ünlüdür. Ne yazık ki bugün 7 bin yıllık bu tarihî kentte arıtma tesisi olmadığından bütün atık sular, kirli sular bu vadilerden geçen derelere akmaktadır. Bu dereler de kent merkezinin ortasından geçmektedir. Bitlis'te âdeta bir doğa felaketi yaşanmaktadır.
Bu çektiğim fotoğraf Bitlis Batarya Kavşağı'nda, Değirmendere tesislerinin hemen altındandır. Bitlis'teki şehrin bütün kanalizasyonu dereye akmaktadır. Derenin rengini görüyorsunuz ve bu dere, olduğu gibi Bitlis şehir merkezinden geçip Siirt'te Botan Nehri'ne karışmaktadır. Şehrin içinden bir uçtan bir uca geçen bu derenin ortaya saldığı mikroplar ve yayılan pis kokular halk sağlığını ciddi anlamda tehdit etmektedir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığını bu konuda defalarca uyarmamıza rağmen Bakanlığın, Bitlis Belediyesiyle ilgili bir uyarısı ve bir yaptırımı ne yazık ki bugüne kadar olmadı. Bitlis Belediye Başkanı halk sağlığını tehdit eden bu sorunu çözdüğünü ve arıtma tesisine ihtiyaç olmadığını söylerken âdeta Bitlis halkıyla alay etmektedir. Özellikle yaz aylarında çevreye yayılan ağır koku, mikrop ve kirlilik halk ve çevre sağlığını ciddi biçimde tehdit etmektedir.
Şimdi, bu kürsüden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına sormak lazım: Bitlis'in arıtma tesisi sorununu çözecek misiniz yoksa Bitlis gibi tarihî bir kentin içinden bütün atık sular akıp Bitlis halkını zehirleyecek mi? Başta Bitlis Belediyesi olmak üzere iktidarın milletvekilini, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığını uyarıyoruz, onlara buradan çağrı yapıyoruz: Bitlis'in kanalizasyon ve arıtma tesisi sorununu bir an önce çözün, yoksa ciddi anlamda bir çevre felaketiyle ve halk sağlığı sorunuyla karşı karşıya kalacağız diyerek sonlandırıyorum.
Genel Kurulu selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)