GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:102
Tarih:26.06.2025

İBRAHİM AKIN (İzmir) - Evet, merhabalar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Sevgili Pervin Başkanım, sizi kutluyorum, kolaylıklar diliyorum. Aynı zamanda, sevgili Sırrı Süreyya Önder'in de anısı önünde sevgiyle saygıyla eğiliyorum.

Değerli arkadaşlar, iki buçuk ay önce nisan ayında olağanüstü koşullarda bir don felaketiyle karşılaştık ve bu iklim kanunu teklifini konuşurken belki vicdana gelen bir iktidar vasıtasıyla ara verildi ve iki buçuk ay sonra, söz verilerek değiştirilmesi istenen bu maddelerle ilgili hiçbir değişiklik yapılmadı. Komisyon Başkanımızı geçen gün yeniden seçmiş olduk ama Komisyon Başkanımıza da söyledim; lütfen, bu maddelerle ilgili Komisyona gelmeyen herhangi bir teklifi gelmiş gibi söyleyerek bizi manipüle etmeye çalışmayın.

Bakın, ülkede geçen gün yaşadığımız Maden Yasası'yla ilgili konuların tamamı bizim Komisyonumuzu ilgilendiriyor yani Çevre Komisyonunu ilgilendiriyor ancak Komisyonumuza gelmeden her şey geçmiş durumda ve Sanayi Bakanlığı üzerinden bu tartışmalar yürütülmeye çalışılıyor. Bu Meclisin ilkeleriyle, ahlakıyla, değerleriyle ve yasama, yürütme meselesiyle alakalı korkunç bir dezenformasyon var ve dolayısıyla hiçbir norm kalmamış durumda, kuralsızlık egemen olmuş durumda ve kuralsızlık içerisinde bir yönetim anlayışı geliştiriliyor. Maalesef, bu kuralsızlık her şeyi bozduğu gibi, bugün gördüğümüz gibi, iki gündür AKP çoğunluğu sağlayamayarak önem verdiği iklim kanununu da geçiremez hâle gelmiş durumda. Gelin, bundan vazgeçin; bu ülkenin havasını, suyunu, toprağını, yaşamını eğer birlikte soluyorsak bu soluduğumuz havanın, suyun, toprağın kirlenmesi karşısında ve iklimsel bozulma karşısında yaşadığımız krizin çözülmesi için gelin müzakere edelim ve müzakere içerisinde bu sorunu çözelim; değilse "ben yaptım oldu" anlayışıyla bu süreci yürütmeye çalışırsanız inanın, eskisinden çok daha kötü bir durumla karşı karşıya kalırsınız. Türkiye'nin 81 ilindeki insanlar ayağa kalkmış durumda, toprağına sahip çıkmaya çalışıyor, yaşamına sahip çıkmaya çalışıyor.

Yine, Komisyonumuzda şöyle cümleler kullanılıyor, buradan itiraz ediyorum buna; "Bu mesele siyaset dışı bir meseledir, siyasetüstü bir meseledir." diyorlar. Oysa benim ilkelerime göre insanın insanlık ve yaşam için mücadelesi bir siyaset meselesidir. Ama şu anda bizim yaşadığımız şey, insanlığın ve yaşamın geleceğini körelten, ortadan kaldıran, yok eden bir anlayışla karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek isterim.

Gelelim bu maddeyle ilgili içeriğe. Şimdi, deniyor ki: "Bu, iklim kanunu." Bunun iklim kanunu olmadığını 10'uncu maddede açık açık söylüyorlar. Bir kurul oluşturuyorlar. Bu kurullar içerisinde kimler var biliyor musunuz? MÜSİAD var, TÜSİAD var, Enerji Bakanlığı Enerji İşleri Genel Müdürlüğü var ve var da var. Kim var? Sermaye gruplarının temsilcileri var. Yani demek istiyorlar ki bu ülkedeki mevcut karbon ve her türlü olumsuz salınımların yöneticilerine, yapanlarına teslim etmek istiyorlar ve o kurullar vasıtasıyla sözde iklim meselesinin çözülmesi için bir irade oluşturmaya çalışıyorlar. Gördüğümüz durum şudur: Bu anlayış asla buna uygun değildir çünkü biz bu anlayışla bakarsak sorumlusu olanlara aynı zamanda "Daha iyi yapın bu işi." diye yetki vermiş oluyoruz. Yani "Siz zaten bu işleri yapıyordunuz, kendi kurallarınızı uygulayın. Bu ülkedeki mevcut her türlü olumsuzluğa yani bu ülkenin kirlenmesine sebep olan, şu anda kömür üretimini, fosil tüketimini yapan her türlü şeye devam edin." demek istiyorsunuz. Oysa bu anlayış şunu getiriyor, bize diyorsunuz ki açıkçası: "Kuzuyu kurda teslim edin." Biz teslim etmeyeceğiz; bu ülkenin geleceğini, hayatını, suyunu bunlara teslim etmeyeceğiz.

Arkasından bir kurul daha oluşturuyorsunuz, Karbon Piyasası Kurulu ve oradaki danışmanlar da benzer durumda. Burada açıkçası bilim insanları yok, akademisyenler yok, onlara herhangi bir şeyi danışmıyorsunuz, çevreyle ilgili çevre mühendisleri hiç yok. Dolayısıyla kime karşı kimin için mücadele ettiğinizi çok net görüyoruz.

Biz şunu ifade etmek isteriz: Bu ülkede son zamanlarda -daha önce bizim ülkemizde yaşanmamış- üç ayda 3 ayrı don olayı oldu. Geçen gün Tarım Bakanlığıyla konuştuk, Tarım Komisyonunda konuştuk. Bu Komisyonda da görüldüğü gibi 65 ilimizi ilgilendiren bir don felaketiyle karşı karşıya kaldık. Yaza yeni girdiğimiz hâlde 13 tane yangın gerçekleşti arkadaşlar. Ege'de 12 tane yangın gerçekleşti, Mardin'de 1 yangın gerçekleşti. Bu yangının sebebi susuzluk, kuraklık ve giderek artık bu ülkede yaşama koşullarının ortadan kaldırıldığı, her türlü kötülüğün gerçekleştiği bir durumla karşı karşıyayız. Hâlâ "Kriz yok." diyorsanız, "İklimsel bozulma yok." diyorsanız bu felaketleri neye bağlayacağız; bu felaketler nereden çıktı o zaman? Dünya bas bas bağırıyor, "Ülke gidiyor, dünya gidiyor." diye bas bas bağırıyor ama siz hâlâ bu meseleyle ilgili en ufak tedbir almıyorsunuz. Bütün dünyanın yasakladığı politikaları siz burada uyguluyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın

İBRAHİM AKIN (Devamla) - Komisyonda da söyledim, eğer siz bu ülkeyi kuralsızlıklar bağlamında yönetmek istiyorsanız, nasıl rejimi kurduğunuz gibi iklimi de kurmak istiyorsanız buradan açıkça söyleyelim: Bu ülkede gerçekten bir barışa ihtiyaç varsa iklimle de barışmaya ihtiyaç var, en çok da ona ihtiyaç var. Eğer iklimle barış yapmazsanız doğa bir gün gelecek, çeşitli illerde olduğu gibi bu felaketi size çarpa çarpa gösterecek ve sonuçlarını göreceğiz. O nedenle, bir an önce bundan vazgeçin; ihtiyacınız varsa karbon emisyon ticaret sistemiyle ilgili bir yasa getirin ve onun gereklerini yerine getirme konusunda tartışalım ama iklim kanununun gerçek anlamda "halkın iklim kanunu" şeklinde yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuyla ilgili hazırlanmış olan önerge var, 28 bin kişinin imzası var. Bu Meclise geldi, hâlâ bu Meclisin sayfalarında, dosyalarında duruyor. Halkın iklim kanununu yapma konusundaki mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Bu kanunun da iklim kanunu olmadığını herkese anlatacağız.

Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)