| Konu: | İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 25.06.2025 |
DENİZ DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin ilk İklim Kanunu Teklifi'ni görüşüyoruz. Bu kanun teklifi iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir dönüm noktası olacak iken maalesef üstünkörü hazırlanmış bir çerçeve kanundan öteye geçememiştir. Kanun teklifinin gerekçesinde "net sıfır emisyon" hedefine atıf yapıldığını görmemize rağmen metnin tamamında emisyon azaltımına yönelik etkin bir politika ve çerçevenin oluşturulmadığını görüyoruz, öyle ki "2053 Net Sıfır Emisyon" ibaresi bile kanun metnine yazılmaktan imtina edilmiş.
Kanun teklifinde, iklim değişikliğine dirençli ürün desteğini oluşturmaktan ve iklim değişikliğine bağlı afetleri azaltmaktan bahsediliyor. Nedir bu afetler? Mesela kuraklık, mesela obruk oluşumu. Konya havzasında 670 obruk var, bugüne kadar obruk oluşumunu engellemek için ne yaptınız? Geçmişte, otuz yılda 1 obruk oluşurken günümüzde yılda 30 obruk oluşuyor. Su kaynaklarının etkin yönetiminin sağlayamamak obruk oluşumunun başlıca sebeplerinden fakat kanun metninde su krizine ilişkin ne gibi önlemler alınacağından bahsedilmiyor. Adı "iklim kanunu" olan bir metinde ne tarımsal politikalar ne su kaynaklarının kullanımına dair elle tutulur bir çözüm yok.
Kanunla "sıfır atık" hedefine ulaşmaktan söz ediyorsunuz ancak bu hedefin nasıl gerçekleşeceğine dair bir çözüm yok, çözüm şöyle dursun ülkemiz hâlihazırda plastik atık ithalatında zirvede. Ülkemizde plastik atık ithalatı son on yedi yılda yüzde 55 kat arttı. Adana ve Mersin'de ithal plastik atıkların gizlice boşaltıldığı ve yakıldığı arazilerde yapılan toprak analizlerinde kirlenmemiş toprağa kıyasla 400 bin kat fazla kimyasal tespit edildiğini ifade etmek istiyorum. Ben, kanunda bu konuya getirilmiş bir çözüm, atık ticaretini azaltan bir yaptırım göremiyorum.
Değerli milletvekilleri, Emisyon Ticaret Sistemi kapsamında tahsisat yükümlülüklerinin bir kısmının eş değer miktarda karbon kredisiyle karşılanabileceği düzenleniyor. Ancak bu denkleştirmenin sınırı belirsiz. "Yükümlülüğün bir bölümü" şeklinde muğlak bir ifade mevcut, elle tutulur bir oran yok. Burada, yine idarenin keyfine bırakılmış bir uygulama görüyoruz. Bu sistemde, sermaye sahipleri belli bir bedel karşılığında emisyon hakları satın alarak faaliyetlerini sürdürmeye devam edecek ve daha çok kirletme hakkı kazanacak. Karbon kredisi ve denkleştirme gibi mekanizmalar, şirketlerin yeşil aklama yapmasına da olanak tanıyacak.
Kanun teklifinde denildiği gibi karbon salımına karşı yutak alanlar oluşturulması ve bu alanların korunması önemli. Ne yazık ki termik santrale alan açmak için yapılan ağaç katliamları ortada. Kaz Dağları'nda ve Akbelen'de yurttaşlar, ormanları korumak için direnmeye devam ediyor.
Tüm bunlar, kanun ve mevcut iktidar politikaları arasındaki tezatlığı gösteriyor. Hâl böyleyken tamamen idarenin iş ve işlemlerine atıf yapan, yasama denetimden yoksun bu kanun teklifi iklim değişikliğiyle mücadele konusunda güven vermiyor.
Değerli milletvekilleri, İklim Değişikliği Başkanlığından alınacak sera gazı emisyon izninin hangi koşullara bağlı verileceği, bu iznin geçerlilik süresi ve yapılacak denetimler belirsiz. Bu konuda tüm yetki İklim Değişikliği Başkanlığına bırakılmış durumda.
Aslında baktığımızda, kanun teklifinde en detaylı düzenlenen kısım Emisyon Ticaret Sistemi, bu sistemin işleyişi ve sermayesi. Emisyon Ticaret Sistemi'yle iklim krizinden finansal bir sektör sağlama güdüsüyle hazırlanmış bir kanun var karşımızda. "Kirleten öder" mantığıyla yola çıkıldığı söyleniyor; görünen o ki bu daha çok parayı veren düdüğü çalar sistemi olacak. Kanunda, karbon salımını azaltmak değil de belirli bir miktar karşılığında kirletilmesine izin vermek amaçlanmakta. Bu kanunda şeffaflık, ölçülebilirlik ve denetim yönünden eksik bir sistemle karşı karşıyayız. Şu hâliyle, iklim değişikliğiyle mücadele eden değil ancak "iklim değişikliği ve yeşil büyüme" adı altında bir ticaret ağından bahsedilebilir. Meselenin sadece bir emisyon ticaret sistemi oluşturmak değil bütüncül bir iklim değişikliği politikası belirlemek olduğunu hatırlatmalıyız.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak sadece ticaret ağına odaklanan bu kanuna "ret" oyu vereceğimizi ifade ediyorum ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)