| Konu: | Asgari ücretlilere, en düşük emekli maaşı alan emeklilere, "terörsüz Türkiye" sürecine ve süreçle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgilendirilmesi gerektiğine, ücretli öğretmenlere ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 25.06.2025 |
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İktidarın yanlış ekonomi politikaları sonucunda ekonomik olarak çok zor durumda yaşayan çok geniş kesimlerimiz var, bunlardan ikisine bugün işaret etmek istiyorum; biri asgari ücretliler, biri de en düşük emekli maaşı almakta olan emeklilerimiz. Ocak ayında asgari ücrete yüzde 30 yapılan zamla 22.104 TL'lik bir asgari ücret uygulanıyor ve bu on iki aylık bir ücret olarak Hükûmet tarafından açıklandı. Dolayısıyla daha önce altı ayda bir yapılan zamların yerine on iki aylık zam olarak asgari ücrete yüzde 30 zam geldi ama bu yüzde 30 artışın yüzde 15,09'u TÜİK'in açıkladığı beş aylık enflasyon gereğince erimiş oldu yani en düşük asgari ücret zammının 3.337 TL'si zaten bu beş aylık sürede erimiş oldu. Haziran ayı enflasyonu açıklandıktan sonra bu erimenin daha da fazla olacağı aşikâr. Yine, 14.469 TL olan en düşük emekli aylığı var, buna da ocak ayında yüzde 15,75 zam gelmişti. Normalde emekli ücretlerine temmuz ayında yeniden enflasyon oranında bir zam geleceği hepimizin takdirinde olan bir şey. Ancak milyonlarca insanımızın 14.469 TL olan en düşük emekli aylığı yasayla taban ücret olarak belirlendiği için, 14.469 TL'nin altında kök maaşı olan ancak bu kanuni düzenleme sebebiyle 14.469 TL emekli maaşı almakta olanlar maalesef bu kök ücretlerine enflasyon oranında yapılan artışa rağmen 14.469 rakamını tutturamayacakları için zam alamayacak binlerce emeklimiz olacak. Dolayısıyla buradan iktidara sesleniyoruz: Fakirleştirdiğiniz, açlığa mahkûm ettiğiniz asgari ücretliler ve emeklileri 1 Temmuzda sakın ha sakın pas geçmeyi düşünmeyin çünkü zaten beş aylık sürede yüzde 15 fakirleştirdiğiniz bu kitle 6'ncı ayda yine fakirleşecek ve ikinci dönemin altı ayında da bu aldıkları zamlar ve maaşlar eridikçe erimeye devam edecek.
Bir diğer önemli husus... "Terörsüz Türkiye" "demokratik barış süreci" veya "millî dayanışma ve kardeşlik" herkesin kendi penceresinden yaptığı tanımlamalar. Kategorik olarak ülkemizde silahın, çatışmanın, şiddetin devreden çıkması hiç kimsenin ama hiç kimsenin itiraz etmeyeceği bir süreç. Önemli aşamalardan ve süreçlerden geçiyoruz. Herkes ama herkes, iktidarıyla muhalefetiyle, Meclistekiler ve Meclis dışındaki herkes bir adrese işaret ediyor; Türkiye Büyük Millet Meclisi bu işin merkezi ve ana zemini olmalı. Ama her ne hikmetse 1 Ekimden bu yana bir süreç yürüyor. Süreci yürüten güvenlik bürokratları, süreci yürüten iktidar, süreci yürüten Cumhur İttifakı'nın ortakları ama maalesef "Türkiye Büyük Millet Meclisi bu işin zemini." dememize rağmen bugüne kadar tek bir saniye dahi bu Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendirme ihtiyacı hissetmeyen bir Cumhur İttifakı ve iktidarla karşı karşıyayız. Bu, kabul edilebilir bir şey değil. Elbette, bu hususun Meclis zemininde dile gelmesi ve Meclisin bu işin dümenine geçebilmesi için komisyonun kurulması son derece önemli ve faydalıdır. İsminden sayısına, çalışma usullerine kadar her şeyi elbette hep beraber konuşacağız ama bu komisyon niçin kurulacak, hangi konularda çalışacak? İlk önce, bu süreç nasıl başladı, nasıl ilerledi, ne tür işlemler yapıldı, bundan sonra neler yapılması planlanıyor; bu konularda Türkiye Büyük Millet Meclisi ve milletvekilleri bilgilendirilmeli ki milletvekilleri de bu sürece vâkıf olsunlar ve ona göre katkılarını ortaya koysunlar. Ama "Biz güzel işler yapıyoruz, siz hiç merak etmeyin; orada bir komisyon kurun, siz de sürece dâhil olun." şeklinde muhalefet partilerini sadece işin PR'ında kullanma gibi bir anlayış söz konusuysa bunun doğru sonuçlar vermeyeceğini buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla herhangi bir temsiliyeti olmayan, atanmış bürokratların eliyle yürütülen bu süreçlerde mutlaka ve mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisi, siyasi parti grupları ve siyasi partilerin bilgilendirilmesi şarttır, elzemdir. O açıdan "Hadi, bir an önce komisyon kuralım." şeklindeki talepler kadar daha önemli ve kıymetli olan şey Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgilendirilmesidir. Bu bilgilendirme, bir genel görüşmeyle, burada süreci yürüten bakanlar veya Hükûmet adına görevlendirilecek bakan ya da Cumhurbaşkanı Yardımcısınca Meclisin bilgilendirilmesi mi olur ya da başka şekilde, siyasi partilerin genel merkezleri ziyaret edilerek mi olur...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Ya da Sayın Meclis Başkanımızın başkanlığında bütün siyasi partileri temsilen davet edilmiş milletvekillerinin bulunduğu bir ortamda süreci yürüten yürütme organı adına Meclisin bilgilendirilmesi, varsa milletvekili arkadaşlarımızın sürece dair merak ettiği soruların cevap bulabilmesiyle ilgili bir platforma Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı sıfatıyla Sayın Numan Kurtulmuş'un öncülük etmesi ve Meclisi dikkate almayan yürütme organına bu milletin asıl sesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı sorumluluklarını hatırlatarak bir an önce bu bilgilendirmeyi yapması gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz. Aradan geçen dokuz aya rağmen tek bir saniye dahi bilgilendirme ihtiyacı hissetmeyen yürütme organı kalkıp Meclisten başka şeyler beklemesin. Elbette, biz Hükûmetten bir şey beklemeden bu sürece dair sorumluluğumuzla harekete geçeceğiz, gündemleştireceğiz, taleplerde bulunacağız ama bizim bu iyi niyetimizin iktidar tarafından suistimal edilmemesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Onların da iktidarın da mutlaka ve mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisini muhatap alarak -asıl işin sahibi olarak- Türkiye Büyük Millet Meclisini bir an önce bilgilendirmesi lazım.
Bir diğer önemli husus, Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidarları döneminde birçok mağdur oluşturdu, bunlardan biri de ücretli öğretmenler. On yıldır, on beş yıldır, yirmi yıldır ücretli öğretmenlik yapan ama ayda sadece on, on iki, on beş gün sigortaları yatan; resmî tatillerde, normal tatillerde, yaz tatillerinde herhangi bir ücret almayan, fazla mesai ücreti almayan; tamamen âdeta mevsimlik işçi gibi çalıştırılan ücretli öğretmenlerin sorunlarına bu iktidarın artık el atması lazım. Artık, emekli ücretli öğretmenlerden bahsetmek zaten mümkün değil; emektar ücretli öğretmenlerden bahsediyoruz. Taşeronlaştırdığınız, yok pahasına çalıştırdığınız, çocuklarımızı emanet ettiğimiz bu ücreti öğretmenlerin sorunlarını bir an önce iktidar partisinin ele alması lazım çünkü ülkeye "ücretli öğretmen" kavramını siz kazandırdınız, bunun sonuçlarını da temizlemek size düşer diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.