| Konu: | Birleşimi yöneten TBMM Başkan Vekili Tekin Bingöl'e, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'a, İsrail'in İran'a saldırmasına ve siyasi iktidarın söylemlerine, Türkiye'nin ekonomisine, asgari ücrete ve emekli aylığına ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 17.06.2025 |
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Sizi Meclis Başkan Vekilliği görevinizden dolayı tebrik ederek sözlerime başlamak isterim. Demokratik kişiliğiniz ve adaletli tutumunuzla Meclis çalışmalarımıza önemli katkılar vereceğinize hiç şüphemiz yok. Hayırlı uğurlu olsun Sayın Başkan.
Ülkemizde maalesef her gün yüzlerce adaletsizliğe, haksızlığa tanık oluyoruz; bunları da yeri geldikçe, süremiz yettiğince dile getirmeye çalışıyoruz. Bugün Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın tahliye edilmiş olmasından duyduğumuz memnuniyeti belirtmek isterim ama bu vesileyle, yapılan hukuksuzluğu da bir kez daha burada söylemek lazım. Ümit Özdağ'ı tutuklamaya karar verdiler, kim karar verdi? Akın Gürlek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı; yetkisiz ama onun yetki sorunu yok, hukuka bağlılığı yok, usul kanunları onu ilgilendirmiyor. Ankara'daki Ümit Özdağ'ı gözaltına aldılar, suçu Cumhurbaşkanına hakaret; İstanbul'a götürdüler ama tutuklamak için yetmiyor, ne yapmak lazım? Aradılar taradılar, iki yıl önceki "tweet"ini buldular, iki yıl önceki "tweet"inden halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu uydurdular ve beş aydır cezaevinde tutuyorlar bir parti genel başkanını ve Türkiye maalesef bu noktada. Siyaseti adliye koridorlarından mahkemelerle, savcılıklarla dizayn etme ve bunun üzerinden iktidarını pekiştirme, koltuğuna sahip çıkma kaygıları var, çabaları var ama bu çaba yetersiz kalacak, başaramayacaksınız. Savcılarla, hâkimlerle, adliyelerle, algı operasyonlarıyla, kişilik haklarına saldırmayla sizi bekleyen o kaçınılmaz sondan kurtulamayacaksınız. Eninde sonunda o sandık gelecek ve eninde sonunda kaybedeceksiniz, evinize gideceksiniz! (CHP sıralarından alkışlar)
İsrail'in İran'a saldırısı sonrasında gerçekten özellikle sivillerin katledildiği, hedef gözetmeksizin saldırıların yapıldığı ve maalesef kanın aktığı, sivillerin öldürüldüğü, öldüğü bir sürecin içerisine girdik. Daha Gazze'deki yaralar sarılmadan, Gazze'deki o savaş suçları, soykırım devam ederken, Filistin halkının feryadına tüm dünya kulaklarını kapamışken şimdi de maalesef İran'daki saldırılarla tüm dünya baş etmek zorunda kalıyor. Tabii, bunun üzerinden siyasi iktidarın İsrail'i eleştirdiğini, İsrail'le ilgili her türlü güzel sözü, meydanlarda her türlü nutku attığını görüyoruz ama iş Amerika'ya gelince suspus oluyorlar, Amerika'ya seslerini çıkaramıyorlar. Bakın, elimizde bir tezkere var, bunun üzerinde çalışacağız; bunda bile Amerika yok. Amerika'yı, Trump'ı eleştirmeden yapılabilecek bir İsrail eleştirisi, bir Gazze savunuculuğu, bir Filistin savunuculuğu, bir İran'a saldırının yani uluslararası hukukun ayaklar altına alınarak yapılacak saldırının eleştirilmesi, ona tepki gösterilmesi mümkün müdür? İsrail'in arkasında, Netanyahu'nun arkasında Amerika olduğunu bilmiyor olabilir misiniz? Cumhurbaşkanı bunu bilmiyor mu? Cumhurbaşkanının elini kolunu bağlayan ne, neden çekiniyor? Trump'la nasıl bir anlaşma yaptınız; ne karşılığında susuyorsunuz, niye susuyorsunuz? Bunların burada konuşulması lazım.
Hava sahası üstünlüğü son derece önemli, görüyorsunuz, İsrail F-35'lerle saldırıyor, çok da başarılı oluyor maalesef. Peki, bu F-35'leri biz almıştık, 1,5 milyar dolar para ödemiştik, projenin bir parçasıydık; pilotlarımız gitti, orada eğitim yaptılar; F-35'lerimiz gelecekti, neredeler? Gelmiyorlar. Para nerede? O da gelmiyor. Yılmaz Erdoğan'ın filmi gibi: Para nerede? Yok. Uçak nerede? Yok. Para nerede? O da yok. Uçak niye gelmiyor? Yok. İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya girmesine biz de "evet" dedik. Niye? Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye ordusu Yunanistan'a karşı hava üstünlüğünü kaybediyordu, F-16'larımızın acilen modernize olması gerekiyordu ama hâlâ F-16 modernizasyonuyla ilgili hiçbir haber yok. Siz ne yapıyorsunuz? Niye tepki göstermiyorsunuz? Niye bunun hesabını sormuyorsunuz? Bunu sormayacaksanız... Sizi susturan nedir, hangi anlaşmadır? Niye korkuyorsunuz Trump'tan bu kadar? Trump'ın "Mal varlığınızı araştırırım, mal varlığınıza el koyarım." tehditleri mi, "Aptal olma!" tehditleri mi? Yoksa sizin 19 Mart darbe girişimini başlatmadan önce Amerika'dan icazet ve izin aldığınız gerçeği mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - "Türkiye'de ben istediğimi yapayım, bana karışma; sen de İsrail'i serbest bırak, istediğini yapsın. Ben Türkiye kamuoyuna 'Ey İsrail!' derim, 'zulüm' derim, 'savaş' derim, lanetlerim ama sıra sana gelince hiçbir şey yapmam hatta İsrail'e de hiçbir şey yapmam." diyorlar. İsrail'e ne yapıyorsunuz, nutuk atmak dışında ne yaptınız? Petrol boru hattından İsrail jetlerine konulan o petrol akışını mı durdurdunuz? İsrail'e Filistin üzerinden giden, 500 kat artmış olan dış ticareti mi durdurdunuz, ihracatı mı durdurdunuz? Ne yaptınız İsrail'e siz? Hiçbir şey, koca bir sıfır! Sadece burada fiyakalı sözler, atılan nutuklar var. Bunun üzerinden, dönüyorsunuz Türkiye'ye, Türk halkına diyorsunuz ki: "İç cepheyi kuvvetlendirelim, sırada Türkiye var." Sırada Türkiye varsa S-400'leri niye çalıştırmıyorsunuz, S-400'ler niye hâlâ kutusunda? 1,5 milyar dolar verip aldığınız F-35 projesinden dışlandınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - 5 milyar dolarlık bir kayıp var ortada. Savunma gücümüzde önemli bir zafiyet var. Etrafta saldırgan ülkeler var, etrafımız bir kan gölü olmak durumunda kalmış, siz dönüyorsunuz "İç cepheyi güçlendirelim." diyorsunuz. Güçlendirelim. Nasıl yapacağız bunu? "Muhalefet sussun, hizaya dizilsin; demokrasi talep etmesin, insan hakları talep etmesin, adalet talep etmesin, ekmek talep etmesin, iş talep etmesin." Biz bunu reddediyoruz. İç cepheyi güçlendirmenin bir yolu vardır, o da adalettir. Adaletsizliklerinizden, hukuksuzluklarınızdan vazgeçin, iç cephe o şekilde kuvvetlenecektir.
Yeri gelmişken birkaç rakamla konuşmamı bitirmek isterim. Bakın, Türkiye'de ekonomi maalesef giderek kötüleşiyor ve geniş kesimler açısından, milyonlar açısından son derece dayanılmaz bir noktada. Sanayi üretimi sadece bu ay yüzde 3,1 azaldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
İşsizlik yüzde 32,2; tarihî rekor. Gerçek işsizlik şu anda 13 milyonu geçti ama baktığınız zaman, iktidar bu sorunu görmezden geliyor, onlar için işsizlik yok, TÜİK rakamlarıyla oynayarak kendilerince durumdan kurtulmaya çalışıyorlar. Sadece bu yılın ilk dört ayında 600 bin kişi işsiz kaldı. Ve bunlar üzerinden Türkiye maalesef ağır bir enflasyon sorununun altında. TÜİK'e göre bile beş aylık enflasyonunuz yüzde 15 yani hedeflenen enflasyona neredeyse yüzde 9 kalmış ve siz o hedeflenen enflasyona göre asgari ücret verdiniz. Abdullah Güler çıkıyor, diyor ki: "Yeni bir değerlendirmeye gerek yok, bir çalışma yapılırsa yapılacak." Bu nasıl bir lakayıtlık? Seçimden önce "Yılda 4 kez asgari ücrete zam vereceğiz." diyorsunuz. TÜİK rakamlarına göre bile yüzde 40'lara yakın bir enflasyonunuz var. Verdiğiniz 22 bin liralık asgari ücret daha şimdiden 17 bin lira olmuş...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - ...ve siz daha bu çalışmayı bile ivedilikle temmuz ayına yetiştirmiyorsunuz "Oturacağız, çalışacağız, bakacağız." diyorsunuz. Bunu kabul etmiyoruz, bunu kabul etmeyeceğiz. Milyonlarla, bize umut bağlayan milyonlarla, işçilerle, 14 bin lira emekli aylığına mahkûm ettiğiniz emeklilerle, milyonlarla hem bu adaletsizliklerinize, hukuksuzluklarınıza, siyasi darbe girişimlerinize hem de milyonları aç bırakmak kayıtsızlığınıza asla boyun eğmeyeceğiz. Halkımızla birlikte direneceğiz, dimdik ayaktayız. Arşın oradaysa, meydan burada. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.