GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:96
Tarih:12.06.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 212 sıra sayılı torba Kanun Teklifi'yle ilgili grubumuz adına görüşlerimi izah etmeden önce Türkiye'yi derin bir yasa boğan Manisa Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ferdi Zeyrek'e geçirmiş olduğu talihsiz kazadan sonra vefatı sebebiyle bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. Cumhuriyet Halk Partisi camiasına, ailesine ve bütün sevenlerine de başsağlığı diliyorum. Bu cenaze vesilesiyle, genelde geleneğimizde "Cenazenin arkasından kötü konuşulmaz." denildiği için herkes hüsnüzanda bulunarak "Nasıl bilirdiniz?" sorusuna "İyi bilirdik." diye cevap verilir. Bir de gerçekten kendisinin yaşamına ve yaptıklarına tanıklık edenler olarak gönülden "İyi bilirdik." diye insanlar cevap verir. İşte, Ferdi Zeyrek'in cenazesinde yaşananlar aslında bir hüsnüzan ve geleneklerimizin gereği olarak bir "İyi bilirdik."in ötesinde bir şahitlikti, gönülden bir "İyi bilirdik."ti. Dolayısıyla Cenab-ı Allah her siyasetçiye, kamu görevi gören her kişiye arkasından gönülden bir "İyi bilirdik." şehadetini nasip etsin diyerek bir kez daha Değerli Başkana Allah'tan rahmet diliyorum.

Bir diğer konu, bu teklife geçmeden önce, kayyum uygulamalarıyla bir kısım il ve ilçelere, biliyorsunuz, millî iradeye aykırı bir şekilde, Anayasa'ya aykırı bir şekilde kayyum atama uygulamalarıyla belediye başkanlıkları valiler ya da kaymakamlar eliyle yürütüldü. 19 Marttan bu yana -daha önce Esenyurt'ta başlayan- belediyelere dönük operasyonlar sebebiyle gözaltına alınan, daha sonra da tutuklanan belediye başkanlarına belediye meclislerince yapılan seçimler vesilesiyle... İstanbul'da şu an 9 belediyede başkanlar cezaevinde olduğu için kendi belediyelerini yönetemiyor, yerlerine 2'si kayyum, diğeri meclis içerisinden başkan vekilleriyle yönetiliyorlar.

Elbette Belediye Kanunu'nda bir belediye başkanı tutuklandığı zaman belediye meclisi içerisinden seçim yapılacağı hükme bağlanmış. Futbolda da öyledir zaten; herhangi bir sakatlık esnasında topu taca atmak gerekmez, kaleci yere düştüğü zaman gol pozisyonu olsa dahi topu bırakmak bir futbolcudan beklenen yasal bir şey veya kuralların koyduğu bir şey değildir ama futbolun bile kendi içerisinde bir centilmenliği vardır; o esnada topu bırakırsınız ya da taca atarsınız, bir gollük pozisyonun kesilmesine o şekilde sebep olsa bile bu centilmenliği ortaya koyarsınız. Dolayısıyla Belediye Kanunu'nda belediye meclisince belediye başkanı seçileceği yazılı olarak hüküm altına alınmış olmasına rağmen... Hani sizlerin de bir ara Cumhurbaşkanının ödül töreninde ayakta alkışladığınız fikir insanı ne diyordu? "Her yasal olan helal değildir." diyordu ya, işte değerli AK PARTİ'li arkadaşlar, her yasal olan helal değildir. Dolayısıyla Belediye Kanunu'nda "Belediye meclis üyeleri kendi içerisinden bir başkan seçer." düzenlemesine göre yasal olsa da bu şekilde kamuoyunda tartışmalı bir başkanlık seçiminde Meclis üyelerinin seçimiyle bir belediye başkanlığını almanız yasal olabilir ama emin olun, helal değildir, sizlerin de vicdanını sızlatması lazım.

Bu vesileyle, bu belediye başkanlığı seçiminde gördüğüm iki manzarayı Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımızın ve kamuoyunun vicdanına sunuyorum. Bir tanesi: Koca reisi ne hâle düşürdünüz ey AK PARTİ'liler! Hani o sandıkları patlatırcasına seçilip daha sonra balkon konuşmasıyla milyonlarca insana hitap eden bir Cumhurbaşkanını ne hâle düşürdünüz biliyor musunuz? Bu şekilde yasal olan ama helal olmayan bir belediye seçiminden sonra il başkanınız tarafından bir odaya sıkıştırılmış kişilere kendi telefonuyla canlı yayınla "Tebrik ediyoruz." neredeyse "Gazanız mübarek olsun" şeklinde hitap ettirdiniz ya bu Cumhurbaşkanına; hani o sandıkları devire devire millî iradeyle gelmiş ve göğsünü kabarta kabarta milyonlara seslenen bir Erdoğan'ı katakulliyle alınmış bir belediye başkanlığını kutlar hâle getirdiniz ya, size daha ne diyeyim ben! Koca reisi düşürdüğünüz hâli varın siz düşünün.

Bir diğer önemli husussa, bizim grubumuzun bir milletvekiliyle canlı yayında yaşanan bir hadise de üzdü beni. Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili olan Adalet ve Kalkınma Partili bir milletvekili arkadaşımız zannediyor ki Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı gözaltında değil, tutuklanmış değil, kendi özgür iradesiyle AK PARTİ'ye geçmiş. Hadi geçtim siyasi transferlerin gayriahlakiliğini, o transferin meşruluğunu yani bir belediye başkanının tutuklandığını, bu tutuklanma üzerine kendi belediye meclislerince yapılan bir seçimde belediye başkanlığı kazandıklarından bile bihaber bir şekilde sanki bu Mecliste milletvekilliği yapmıyormuş, Türkiye'de hiç siyasetle ilgilenmiyormuş gibi, sağır sultanın bile duyduğu bir olaydan bihaber bir şekilde "Canım, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bey AK PARTİ'ye geçmiş, tebrik etmek lazım. Demek ki muhafazakâr seçmenlerin olduğu bir ilçede AK PARTİ'de siyaset yapmayı daha doğru bulmuş, AK PARTİ'ye hoş geldiniz diyorum." diyor. "AK PARTİ'ye hoş geldiniz." dediği Belediye Başkanı içeride tutuklu, AK PARTİ'liler de onun tutukluluğunu alkışlıyor, yerine gelen yeni Belediye Başkanını tebrik için kuyruğa girmişler. Bizim değerli vekilimiz ulusal bir kanalda, ekranların önünde "AK PARTİ'ye hoş geldiniz." diyor tutuklu Cumhuriyet Halk Partili arkadaşa. Ya, bu kadar mı bihabersiniz bu ülkeden. Meclisin itibarı yerlerde diyorduk ama bu kadar da mı Meclisin itibarı yerlere düşürülür, bu kadar mı siyasi gündemden kopuk olursunuz, bu kadar mı ülke gerçeklerinden kopuk olursunuz diye ifade etmekten de kendimi alamıyorum.

Gelelim, konuşmamın son kısmında bu 212 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne. Nisan 2017'de referandumla Türkiye parlamenter sistemden "Türk tipi" diye adlandırılan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçti. Anayasa'ya konulan geçici maddeyle altı ay içerisinde bu Türk tipi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin geçişe dair kanunları ve iç tüzükleri değişecekti. Sene olmuş 2025, üzerinden sekiz yıl geçmiş, biz hâlâ Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçen sistemle ilgili kanun hükmünde kararnamelerle iptal edilen düzenlemeleri geçiyoruz. Anayasa altı aylık geçiş süreci vermiş, sekiz yılda hâlâ başaramamış bir AK PARTİ Grubu olarak, bir de bayramdan önce bize diyorsunuz ki: "5 Haziran son gün; hadi gelin, bu kanunu yasalaştıralım." Ya, bunun neresini savunalım, neresine destek verelim?

Bir diğer önemli husus: Anayasa Mahkemesinde, 2018'de bu dava açıldı, 2023 yani beş sene sonra iptal kararı verildi. 2018'den bu yana Türkiye Anayasa'ya aykırı bir şekilde yönetiliyor. Evet, Anayasa Türkiye Büyük Millet Meclisine bir geçiş için süre verdi ama bu, bugüne kadar yapılan uygulamaların Anayasa'ya aykırı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Yine, faturasını son gün ödeyen vatandaşlar gibi her kanunu son gün getiriyorsunuz buraya. Kanun olsa neyse diyeceğim, Cumhurbaşkanı kararnamelerinin altına imzalar atıyorsunuz, daha sonra da "kanun" diye önümüze getiriyorsunuz. Örneğin rektör atamaları. Şimdi, Anayasa’nın 130'uncu maddesi diyor ki: "Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca seçilir ve atanır." "Kanunun belirlediği usuller..." Peki, siz 6'ncı maddede nasıl bir düzenleme getiriyorsunuz önümüze? "Devlet üniversitelerine rektör, Cumhurbaşkanınca atanır." Ya, Anayasa zaten bunu söylüyor "Rektörleri kanunun belirlediği usullere göre Cumhurbaşkanı atasın." diyorsunuz. E, siz de kanunda Anayasa'yı kopyalıyorsunuz, "Cumhurbaşkanları rektör atar." diyorsunuz. Anayasa şunu diyor: "Rektör hangi şartlarda atanır? Nitelikleri nedir? Hangi şartlar aranır bir rektörde? Onun niteliklerini sen kanunda belirle, Cumhurbaşkanı ona göre atama yapsın." Siz ise bu konuda sınırsız bir yetkiyi Cumhurbaşkanına veriyorsunuz, ondan sonra önümüze "kanun" diye getiriyorsunuz. Ya, bu ülkede sınıf başkanını bile seçmek demokrasinin başlangıcı iken siz koca koca öğretim üyelerini kendi rektörlerini atayamayacak bir duruma düşürüyorsunuz. Geçtim bunu, bilimsel özerklikten bahsediyorsunuz; nerede kaldı sizin siyasi atamalarla, eski milletvekillerini davulcuya ya da zurnacıya kaçmasın diye rektör olarak atamalarınızla bu üniversitelerin biz bilimsel özerkliklerini nasıl sağlayacağız? Kaç tane eski AK PARTİ'li milletvekilini "Aman ha! Bunu tekrar milletvekili seçtiremedik, bir şirkete yönetim kurulu üyesi de atayamadık, bir davulcuya ya da zurnacıya kaçmasın." diye bunları rektör olarak atıyorsunuz elde tutmak için, makam dağıtmak için; böyle üniversite yönetilmez ki, böyle bilimsel özerklik olmaz ki. Dolayısıyla bu yönüyle de bu kanuna karşı çıkıyoruz.

Bir diğer husus, "Yüce Divan yargılamalarında üç ay, üç ay içerisinde bitirilmezse ikinci bir üç ayda kesin hükme bağlanır." diyorsunuz. Yani "Herhangi bir Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bakan en geç altı ay içerisinde ya hüküm giysin ya da aklansın." diyorsunuz ama değerli arkadaşlar, bakın, HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş dokuz senedir yargılanıyor, kısa kararı bir sene önce okundu, bir senedir hâlâ gerekçeli kararını yazmayan bir mahkeme var. Adam müracaat edecek istinaf mahkemesine, ilk derece mahkemesinin kararının hukuka aykırı olduğuna dair itirazda bulunacak, gerekçeli karar yok ortada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun devam edin.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Şimdi, siz bir siyasi lideri dokuz sene cezaevinde tutacaksınız, vermiş olduğunuz ilk derece mahkemesinin kararının bir yıldır gerekçesini yazmayacaksınız, ondan sonra da "Bakanların en geç altı ayda Yüce Divanda haklarındaki mahkeme hükmü bitirilsin." diyeceksin. Dün, Ümit Özdağ'ın duruşması, yüz kırk yedi gündür tutuklu, cumhuriyet savcısı dosyadaki bütün deliller toplanmış diye esas hakkındaki mütalaasını veriyor, mütalaada üst sınır dört buçuk sene, siz hâlâ tutukluluğun devamına karar veriyorsunuz. Ya, Allah aşkına, tutukluluk bir ceza değil ki, tedbir. Niye adamı hâlâ tutuklu olarak yargılıyorsunuz? Bırakın, dışarıda istinaf, Yargıtay süreçleri tamamlansın, cezasını çekecekse de hüküm kesinleştikten sonra cezasını çeksin. Siz, siyasi bir şantaj olarak artık siyasi liderleri içeride tutarken "Bakanları, gelin, altı ay içerisinde ya aklayalım ya cezalandıralım." diyorsunuz. Sadece kendiniz için adalet istemeyin, herkes için adalet isteyin çünkü o adalet bir gün gelecek en çok da size lazım olacak diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)