GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vefat eden Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’e ve Profesör Doktor Gazi Yaşargil’e, dün İstanbul'dan Diyarbakır'a seyahat eden bir uçakta uçuş öncesi yaşananlara, İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin dün yayınladığı bir rapora, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’ne ve bayramda kesilen trafik cezalarına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:96
Tarih:12.06.2025

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın vekiller; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ferdi Zeyrek'in acı kaybı hepimizi derinden etkiledi. Sayın Zeyrek'e Allah'tan rahmet, Cumhuriyet Halk Partisine, Manisa halkına ve bütün sevenlerine de başsağlığı dileklerimizi bir kez daha DEM PARTİ olarak buradan da ifade etmek istiyoruz. Gerçekten, halk için mücadele eden ve emeğini yerel yönetim çalışmasında halk için seferber eden bir siyasetçiydi, arkasında yürüyen yüz binler de bunun açık göstergesi oldu. O anlamıyla bir kez daha başsağlığı ve taziye dileklerimizi buradan ifade ederek başlamak istiyorum.

Yine, "yüzyılın beyin cerrahı" olarak tanınan Profesör Doktor Gazi Yaşargil'i kaybettik. Bu, tıp dünyası açısından, bilim dünyası açısından büyük bir kayıptır. Sayın Yaşargil'e de Allah'tan rahmet, yakınlarına ve sağlık camiasına başsağlığı dileklerimi ifade etmek istiyorum. Evet, Sayın Gazi Yaşargil beynimizde yaşamaya devam edecek, onun açtığı yolda daha nice beyin cerrahları yetişip bu ülkenin halkına hizmet etmeye de devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün İstanbul'dan Diyarbakır'a seyahat eden bir uçakta uçuş öncesi bir gündem oldu, bütün sosyal medyaya da yansıdı. Türkçe bilmedikleri için yer hizmetleri personelinin hakaretine, azarlamasına ve ayrımcı davranışlarına maruz kalan yaşlı yurttaşlarımızın yaşadıkları aslında bu ülkedeki vicdan sahibi herkesin vicdanını kanatmalı ve gerçekten içine dert olmalıdır. Kürtçe konuşan, Türkçe bilmeyen yaşlı yurttaşların yanlarında taşıdıkları poşet gerekçesiyle azarlanmaları, defalarca otobüsten indirilip tekrar bindirilmeleri aslında kötü muamelenin açık bir göstergesidir. Orada tanıklık yapanlar şunu net söylemişler: Aslında sorun ne valizdi ne kurallardı; sorun, aslında orada Kürtçe konuşan yurttaşın varlığına, diline tahammülsüzlüğün açık göstergesiydi. Oysaki ana dil haktır; hiç kimse ana dilini kamusal alanda konuşmaktan menedilemez, bu nedenle dışlanamaz, ayırımcılığa uğratılamaz; kimse konuştuğu dil nedeniyle hor görülemez. Bu ülkede milyonlarca insanın dili Kürtçedir ve milyonlarca Kürt olarak da Kürtçeyi onurumuzla eşit, özgür bir şekilde konuşmak istiyoruz. Bu bir keyfiyet değil bu ülkenin yurttaşı olmaktan kaynaklı bir haktır, eşit yurttaşlık hakkıdır ve bu hakkın gereğini Hükûmetin, devletin yapması gerektiğini ifade edelim. O nedenle, Türkiye'de çok dilli kamu hizmetleri bir ihtiyaçtır. Özellikle Kürt yoğunluklu bölgelerde yapılan uçuşlarda Kürtçe anons için yeterli personel istihdam edilmelidir. Hava yolları başta olmak üzere tüm hizmet sağlayıcıları dil ayrımcılığına karşı duyarlılık geliştirmeli, personeline insan hakları ve çok dili iletişim konularında eğitim vermelidir. Bu anlamıyla, bunun bir yurttaşlık hakkı olduğunun altını çiziyor, tekrardan yaşlı yurttaşlarımıza yaşadıkları bu ayrımcılık nedeniyle geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum ve bunu asla kabul etmediğimizin de altını çizmek istiyorum.

Sayın Başkan, sayın vekiller; İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi dün bir rapor yayınladı. Bu rapora göre mayıs ayında sadece bir ayda 177 işçi, iş cinayetlerinde sermayenin kâr hırsı nedeniyle yaşamını yitirmiş yani iş cinayetlerinde ölmüş ve yılın ilk beş ayında öldürülen işçi sayısı şimdiden 796'ya ulaşmış. Bakın, bu bir savaş bilançosu. Şimdi, bu ülkede desek ki "Cephede 796 asker ölmüş." infial olur ama 796 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiş; bunun kaza olmadığını çok iyi biliyoruz. Bunların her biri sermayenin doymak bilmeyen kâr hırsı nedeniyle oluyor, güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle oluyor, sendikasızlık nedeniyle oluyor, örgütsüzlük nedeniyle oluyor ve bunların asla bir tercih olmadığının, sistematik olarak uygulandığının, bunun iktidarın bir tercihi olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Evet, insanlar inşaatlarda düşerek, tarlalarda ezilerek, fabrikalarda beyin kanaması geçirerek ölüyorlar ve bunun nedeni bütün bu ölümlerin görmezden gelinmesi, duymazdan gelinmesi ve neredeyse hiç yokmuş gibi davranılmasıdır. Bu, aslında kabul edilemez bir şeydir. Evet, işçinin canı ne yazık ki çok ucuz.

Bugün aynı zamanda 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü. Mücadele günü ama biz çocukların işçileştirilmesini, "çocuk işçiliği" kavramı altında yumuşatılmasını reddediyoruz çünkü çocuk işçi yoktur, işçileştirilmiş çocuk vardır; sömürü düzeni içerisinde emeği sömürülen, alın terine el konulan çocuk vardır. O anlamıyla, bu bir tercih değildir yoksulluk nedeniyle insanların, çocukların yaşamak zorunda kaldıkları, yaşadıkları bir durumdur; bunu ifade edelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - O anlamıyla, bunun asla normalleştirilmemesi gerekiyor. Derin yoksulluk ortadan kaldırılmadan, çocuk ihlalleri görülmeden ve çocuk merkezli bir anlayış hâkim kılınmadan bu ülkede "çocuk işçiliği" kavramı ne yazık ki devam edecek, çocuklar işçileştirilmeye devam edecek. Onun için buna bir son vermek gerekiyor. Bu Meclisin çocuklara karşı sorumluluğu var, bu Meclisin topluma karşı sorumluluğu var ve bu sorumluluğunu derhâl yerine getirmesi gerekiyor. Bakın, mayıs ayında ölen işçilerden 6'sı da çocuk işçi yani düşünün, hem çocuksunuz hem çalışmak zorunda kalıyorsunuz hem de çalışırken ölüyorsunuz, yaşamınızı yitiriyorsunuz. 6 çocuktan bahsediyoruz ama görüyorsunuz, hiçbir yerde bu gündem olmuyor. O anlamıyla, çocukların kalem tutmaları gerekirken ağır sanayi koşullarında gerçekten çalıştırılmalarını, tarlalarda çalıştırılmalarını, ellerinde kitap tutmaları gerekirken çapa tutmalarını ve yaşamlarını aslında neredeyse sermaye uğruna yitirmelerini asla kabul etmiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Onun için, iş cinayetlerinin en temel nedenlerine bugün Meclisin eğilmesi gerekiyor. Bugün örgütsüzleştirilmiş bir sınıf gerçeğiyle karşı karşıyaysak, bugün sendikasızlaştırılmış bir sınıf gerçeğiyle karşı karşıyaysak Meclis bunu konuşmak, buna önlem almak zorunda. Sendikal hak, örgütlü mücadele temel bir haktır ve bunun önündeki engellerin hızla ortadan kaldırılması gerekiyor, örgütlenme hakkının anayasal güvenceye alınması gerekiyor.

Bakın, 177 işçiden sadece 8'i sendikalıymış, kalan 169'u sendikasızmış yani yüzde 95'i örgütsüz. İşte, bu işçi cinayetlerinin, iş cinayetlerinin bir nedeninin de bu olduğunu biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - 8'inci dakikadayız, buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Diğer mevkidaşlarıma tanıdığınız anlayışı sizden istirham ediyorum.

Bu nedenle, KRT TV'den Queen Tarıma, BELTUR AŞ'den Toros Tarıma, özel sektör öğretmenlerinden motokuryelere, belediye emekçilerinden emeklilere kadar her direniş bu örgütsüz ve işçiyi kıyan bu zeminin içerisinde bir umut ışığıdır, bir haykırıştır; bu umut ışığını hep beraber büyütmeye davet ediyorum.

Son başlık olarak şunu söylemek istiyorum Sayın Başkan: Şimdi, bayramda insanlar zor, zahmetli, neredeyse ekonomik zorluklar içerisinde arabalarına bindiler, memleketlerine sevdiklerini görmeye gittiler ama AKP iktidarının, Plan ve Bütçeden geçirdiği, o hiçbir hedefi tutmayan bütçe rakamlarını tutturmak, kasayı doldurmak gibi bir derdi vardı, o nedenle de 30 kilometre aralıklarla her yere radar kurdu maşallah; 1 kilometre hız sınırını aşsanız da 5 kilometre hız sınırını aşsanız da hızlı bir şekilde orada binlerce liralık cezalar kesildi ve bayram insanlara zehir edildi. Oysaki bu cezaların gerçek anlamda ekonomik bir gerekçeyle değil caydırıcılık...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Burada temel amaç, ceza kesmek değil kamu sağlığını ve yaşam hakkını korumak olmalıydı. Burada eğitime ayrılmayan pay, trafikte insanların eğitilmemesi, yolların yetersizliği gibi en temel başlıklara hiç eğilmeden 30 kilometre aralıklarla radar kurup insanlara, sürücülere pusu kurmanın ve her şeyi paraya çevirmenin, sürekli para üzerinden cezalandırmanın doğru olmadığını ifade etmek istiyoruz. Şimdi, yeni bir Trafik Kanunu getiriyorlar, onunla da maşallah, bu ülkede hiçbirimizin sahip olmadığı gelir oranında trafik cezaları getirecekler; bu, haksızdır, hukuksuzdur. Eğer yapacaksanız gerçekten ilkokuldan başlayarak trafik eğitimleri verin ve insanların yaşam hakkını koruyun; bütçenizi kollamaktan vazgeçin, bütçe açığını sürücülerin sırtına yüklemeyin.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)