| Konu: | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 94 |
| Tarih: | 03.06.2025 |
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gecenin bu saatinde çok önemli bir konuyu konuşuyoruz, çok az kişi dinliyor, yurttaşların büyük bir bölümü de maalesef dinleyemiyor. Evet, bugün onuncu yargı paketini konuşuyoruz, görüşüyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi bu teklif öncesinde toplumun çok geniş bir kesiminde büyük bir beklenti yarattı, hatta ülkenin doğu yakasında şöyle bir beklenti oluştu: Günlerce, haftalarca, aylarca görüşülmesi ertelenince birçok kişi bu onuncu yargı paketi Kürt sorununu çözecek sandı -herhâlde çok önemli işler yapılıyor diye- ama sonunda dağ fare doğurdu diyeceğim, dağ fare bile doğurmadı hatta çekirge bile doğurduğu söylenemez. Günlerce bu yasayı yürürlüğe koymadan önce neler söylediniz? "Covid döneminde yaratılan adaletsizliği ortadan kaldıracağız." dediniz, "İnfaz adaletsizliklerini, infaz eşitsizliklerini ortadan kaldıracağız." dediniz, her yere böyle demeçler verdiniz, "Toplumda oluşan cezasızlık algısını ortadan kaldıracağız bu yasayla." dediniz. Yine, hatta içinizden birileri umut hakkından söz etti, bazı yerlere yazdı çizdi. "Anayasa Mahkemesinin kararlarının gereğini yerine getiriyoruz, Anayasa’nın üstünlüğünün gereğini yerine getiriyoruz." dediniz. Peki, ne oldu? Covid adaletsizliği ortadan kalktı mı? Kalkmadı. İnfaz eşitsizliği giderildi mi? Giderilmedi. Cezasızlık algısı ortadan kalktı mı? Kalkmadı. Anayasa Mahkemesinin üstünlüğü geldi mi? Gelmedi. Yaptığınız tek şey binlerce, on binlerce, yüz binlerce mahpusun umutlarıyla oynamak oldu, onların ailelerinin hayallerini kırmak oldu. Yıl 2025; Türkiye'nin anlaşılır, eşit, adil bir infaz yasasına ihtiyacı var. Ülkemizin hukuk sisteminin en büyük sorunu -emin olun- infaz yasalarıdır. Bakın, kimi suçlar için ceza infazı 1/2, kimi suçlar için 2/3, kimi suçlar için 3/4; bir de şartlı tahliye var, herkes yararlanamıyor; denetimli serbestlik var, birilerini yararlandırıyorsunuz, birilerini yararlandırmıyorsunuz; bir de bazı suçlar için yüzde 50 artırıyorsunuz. Mesela, Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaysa bütün bunların üzerine bir de yüzde 50 artırarak uyguluyorsunuz. Sonuç ne oluyor? On yıl ceza alan bir hırsız veya bir gaspçı, bir rüşvetçi, her neyse, adi suçlardan ceza alan bir kişiyi bir yıl bile cezaevinde tutmadan çıkarıyorsunuz -yüzde 50 uyguluyorsunuz, beş yıl- "şartlı tahliye" diyorsunuz, "denetimli serbestlik" diyorsunuz, bir yıl bile cezaevinde kalmıyor. Örgüt üyeliğinden ceza verdiğiniz, altı yıl üç ay ceza verdiğiniz kişiyi ise dört yıl sekiz ay cezaevinde yatırıyorsunuz, o dört yıl sekiz ayın sonunda da eğer pişmanlık getirmezse, nedamet getirmezse kurul kararıyla altı yıl üç ay hapis cezasının tamamını infaz etmeye çalışıyorsunuz. Kime "örgüt üyesi" diyorsunuz? 3 tane basın açıklamasına katılan, 2 tane slogan atan veya 5 tane "tweet" atan kişiye "örgüt üyesi" diyorsunuz ve altı yıl üç ay hapis cezası veriyorsunuz.
Bütün bu karmaşanın içerisinde infaz rejimi o kadar karışık ki. Bakın, dünyanın hiçbir yerinde örneği yok ama hukukçular biliyor, "zikirmatik" gibi "infazmatik" programları var, yatar programları var. İnfaz hâkimleri bile cezanın infazının ne kadar olduğunu bilmediği için, hesaplayamadığı için o uygulamayı indiriyor; o uygulama, aldığı ceza süresini, bilmem hangi maddeden olduğunu söylüyor, program onun yatacağı süreyi hesaplıyor. Dünyanın hiçbir yerinde yok, böyle bir öngörülmezlik olamaz. İşte Türkiye'deki infaz sisteminin haksızlığının, hukuksuzluğunun ana kaynağı budur.
Aslında konuşmak istediğim esas konu şuydu: Cezasızlık meselesi. Bu bizim yüreğimizi, ülkenin doğusunu o kadar inciten bir mesele ki ama Adalet ve Kalkınma Partisi bunun da içini boşaltmayı becerdi, başardı. Beş gün insanları cezaevine atarak bu sorunu çözebileceğini söylüyor, beş gün. Yani insanlar cezaevine girmiyormuş, suçlular cezaevine atılmıyormuş, Adalet ve Kalkınma Partisi onları beş gün cezaevine atarak memleketin cezasızlık sorununu çözecekmiş. Bakın, ben size birkaç rakam söyleyeceğim ama ondan önce asıl cezasızlık meselesi şudur: Roboski katliamıdır, asıl cezasızlık odur. Uçak belli, pilotu belli, istihbarat bilgisini veren belli, o uçağın kalkış emrini veren belli ama bu ülkenin yargı sistemi "Kaçınılmaz hata." diyerek onun üstünü örttü. Musa Anter dosyası böyledir, cezasızlıkla sonuçlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tiryaki, lütfen tamamlayın.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Tamamlıyorum Başkan.
Cizre asit kuyuları böyle cezasızlıkla sonuçlandı, Vartinis böyle cezasızlıkla sonuçlandı. Kulp, Şırnak, Lice katliamları böyle cezasızlıkla sonuçlandı. Memleketin asıl cezasızlık sorunu budur. Bu katliamlar Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde işlenmedi ama Adalet ve Kalkınma Partisi bunların suçlularını affederek bir biçimde, zaman aşımına uğratarak bu günaha ortak olmuştur.
Size bir tane rakam söyleyeceğim sürem yeterse. Bakın, 2020 yılı verileri, Adalet Bakanlığı verileri: Cumhuriyet başsavcılıklarının elindeki dosyaların yarısından fazlasının faili belli değilmiş. 4 milyon 226 bin 101 dosya, 8 milyon dosyanın 4 milyon tanesinin faili belli değilmiş. Adalet ve Kalkınma Partisinin bütün Emniyet teşkilatı, yargı teşkilatı bunun kaç tanesini aydınlatmış biliyor musunuz, failini bulunmuş? 583'te 1'ini, 7.238'ini.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - 4 milyon faili meçhul dosyadan 7 bin tanesinin failini bulmuşsunuz.
Bravo, büyük başarı diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)