GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:94
Tarih:03.06.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; onuncu yargı paketini gecenin bu saatinde, Meclis Başkanı seçimlerinin hemen akabinde görüşmek durumunda ve mecburiyetinde kalmış bulunuyoruz.

Rahmetli Erbakan Hoca bazen çok az sayıda kişinin bulunduğu mitinglerde dahi "Bu mahşerî kalabalıklar." diyerek söze başlardı. Miting bittikten sonra da "Hocam, orada mahşerî kalabalık yok." denilince "Benim söylediklerim dua hükmündedir, inşallah bir gün o mahşerî kalabalıklar olur." diyor. Ben de buradan bu mahşerî kalabalık ve bu sıraları dolduran bütün AK PARTİ'li arkadaşları saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Sözlerime bu şekilde başlamak istiyorum. Her ne kadar sadece 4-5 AK PARTİ'li...

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Ama dua yerine de geçmesin, zaten yeterince kalabalıkları var, o mahşerî kalabalıkları var.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Evet Başkanım, inşallah yine de dua hükmüne geçer de...

NURETTİN ALAN (İstanbul) - Âmin.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisinin Meclis olma onurunu ve şerefini hep beraber, bütün milletvekilleri olarak yeniden kazandıracak süreçleri başlatmış oluruz.

Onuncu yargı paketi, sürekli yargı paketleri Türkiye Büyük Millet Meclisine geliyor ama her ne hikmetse Türkiye'de her geçen gün yargıdan olan şikâyetler artıyor. Herhâlde buradan AK PARTİ'ye şunu söylemek lazım: "Ya, lütfen gölge etmeyin, başka ihsan istemez; on birinci, on ikinciyi çıkarmayın, yargı böyle kalsın, böyle daha iyi." diyesi geliyor insanın. Çünkü her çıkardığınız yargı paketi teraziyi yeniden bozuyor, yeni eşitsizlikler, yeni adaletsizlikler meydana getiriyor ve yine öyle bir hâldesiniz ki, yani her havaya uygun bir tel çalıyorsunuz, her havaya uygun bir gerekçe uyduruyorsunuz. Covid düzenlemesi gündeme geldiği zaman Adalet Bakanınız dedi ki: "Bu, infazda bir adaletsizlik oluşturdu. Bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinin ele alması lazım." İki hafta önce Grup Başkanınız, Grup Başkan Vekilleriniz bizlerle bir toplantı yaparak dediler ki: "Meclisin bundan sonraki iki haftasını hep beraber planlayalım." Orada da dediniz ki: "Ya, bu Covid düzenlemesi -doğru- bir eşitsizlik meydana getirdi çünkü 31 Temmuzun hüküm kesinleşme tarihi olarak alınması bizim ceza ve infaz sistemimizde adaletsizliklere yol açtı, bunu düzeltmemiz lazım." Biz de memnuniyetle karşıladık ve Meclis çalışmalarını biraz daha hızlandırarak bayramdan önce bu müjdeyi herkese ulaştırmak istedik. Sonraki hafta her nasılsa oyun havası değişti, sizin de çaldığınız saz değişti: "Efendim, Covid bir infaz düzenlemesi değildi. O dönemde Covid'den dolayı cezaevlerinde salgın hastalıklar vardı, dolayısıyla Covid bir infaz düzenlemesi değil, idari bir düzenlemeydi." İyi de kardeşim, iki hafta önce infaz eşitsizliği olan bir konu nereden idari bir düzenlemeye geldi? Herhâlde yukarıdan başka kararlar gelince siz de sazı ona uydurmaya çalışıyorsunuz. Bu, doğru bir yaklaşım değil. Burada bilgilendirdiniz: "Gelin, bu Covid yasasındaki eşitsizlikleri hep beraber ortadan kaldıralım hatta örgütlü suçları istisna tutmuştuk, sürecin hatırına bunu da dâhil etmemiz lazım." şeklinde bir konsensüsten bahsettiniz. Ama süreç mi istediğiniz gibi gitmiyor, başka gündemleriniz mi var, çözemedik ama geçen hafta pazartesiden bu yana Covid düzenlemesiyle ilgili konuyu rafa kaldırdınız. Milletvekillerinizin birçoğunun bile bu konudan haberi olmadığından eminim ve milletvekillerinizin birçoğunun da bundan dolayı rahatsızlıklarını gündeme getirememenin rahatsızlığını hissettiğinden de eminim çünkü nihayetinde hep beraber bu toplumun içerisinde yaşıyoruz. Muhalefet partilerinin, asgari ücret olsun, emeklilerin şartları olsun, sendikal mücadele olsun, işçilerin hakları olsun, yoksulluk olsun veya infaz, af düzenlemesi olsun; bunları dile getirmesini toplum kendi dertlerini gündemleştirme ve dile getirme olarak algılar ama sorumluluk makamındaki insanlar bin düşünür bir söyler çünkü söylediğiniz söz sayısal olarak yerine getirebileceğiniz bir imkânı ifade ettiği için toplumda bir beklenti oluşturur. Dolayısıyla hem Adalet Bakanınız hem grup yönetiminiz Covidle ilgili bir düzenlemeye sıcak bakacaklarına dair mesajları kamuoyuna vererek bir toplumsal beklenti meydana getirdiler. O zaman, çıkın, bu beklentiyi karşılayamamanın hesabını bu topluma siz verin; niçin bu düzenlemeyi çıkaramadığınızı, hangi gizli ajandanıza, hangi beklentilerinize cevap verilmediği için bunu rafa kaldırdığınızı çıkın bu millete siz ifade edin.

Bir de "Ya, 10'uncu pakete sığmadı, 11'inci pakete sığdıralım." Değerli AK PARTİ'li vekil arkadaşlarım, her ne kadar burada yoksanız da yine sizlere seslenmek istiyorum: Siz özgürlüğünüzden bir saniye hiç yoksun kaldınız mı? Aranızda özgürlüğünden yoksun kalanlar vardır, ne manaya geldiğini çok iyi biliyorlar. Yaşamayanlar bunun farkında mı? Dolayısıyla "Bir ay sonraya erteleyelim, ekimde getirelim, olmadı, 11'inci pakette getirelim." demenin insanların hayatında nelere mal olduğunu hiç düşünebiliyor musunuz? Gece kafanızı yastığa koyduğunuz zaman, kendi babasını annesini bekleyen çocukların sizin verdiğiniz bu umutların yerle bir olmasından dolayı neler yaşadığını biliyor musunuz? Annesi babası cezaevinde olduğu için onun bunun yanında sığıntı kalmak zorunda kalan çocukların neler hissettiğini sizler biliyor musunuz? Bunların çoğu sizin yol arkadaşınızdı; sizin işe yerleştirdiğiniz, sizin atamalarını yaptığınız, sizin devlette belli kadrolara gelmesine imkân sağladığınız insanlardı, yollarınız ayrıldı. Bir taraftan, işte, Kandil'de elinde silah olup da bırakan insanlarla ilgili "Bir süreç başlatalım." diyorsunuz, bir taraftan devletin vermiş olduğu silahlar, devletin vermiş olduğu F-16'lar dışında tek bir silahı elinde bulundurmamış olan insanlar cezaevinde, "Aman, bu infaz yasasından onlar yararlanmasın." diye geri adım attığınızı bu topluma izah etmek zorundasınız. Eline silah alan kişilerin infaz düzenlemesinden istifade etmesinin koşullarını konuşurken sadece Bank Asyaya para yatırdığı için, sadece Zaman gazetesine abone olduğu için ve sadece bir dershanede öğretmenlik yaptığı için altı yıl, üç ay ceza almış kişilerin hatta karı koca o kurumlarda çalıştıkları için hem babanın hem annenin tutuklu olduğu ama çocukların dışarıda, başkalarının yanında sığıntı durumda olduklarının hesabını siz vereceksiniz. Niye? Çünkü zamanında bunları siz baş tacı ettiniz hatta birçoğu sizin referanslarınıza güvenerek o kurumlarla ilişki içerisine girdi. Çünkü maşallah, gittiğiniz her yerde Bank Asyanın açılışını yapıyordunuz, gittiğiniz her yerde dershanelerin açılışını yapıyordunuz, gittiğiniz her yurt dışı gezisinde bu ülkelerdeki Türk okullarını ziyaret ederek ne muazzam işler yaptıklarını anlatıyordunuz. E, o insanlar da size güvenerek o kurumlarda çalıştılar. Gün geldi, siz elinizi temizleyip aklandınız, onlar ise cezaevini boyladı. Bu mudur Allah aşkına insaf, bu mudur adalet, bu mudur vicdan? Her ne hikmetse, onları el üstünde tuttuğunuz dönemde de yurt dışında protokolde sizler yer alıyordunuz, bugün de onları tu kaka ilan ederken en ön safta yine siz yer alıyorsunuz. Televizyon ekranlarında sizinkiler onlara methiye düzüyordu, bugün sizinkiler -sıraya geçmiş- onların ne kadar kötü bir örgüt olduğunu ifade etmeye çalışıyor. Dolayısıyla değerli arkadaşlar, Türkiye'de bir yargı paketini ele alacaksak bozduğunuz bu kantarı hep beraber düzeltmek zorunda olduğumuzun farkında olmanız lazım. Kanun hükmünde kararnameleri ele almayan, ele almaya cesaret edemeyen bir yargı paketi bu ülkeye adalet ve hukuk getiremez. Yine, infaz düzenlemelerinde herkese eşit davranamayan bir bakış açısı Türkiye'de hukuk devletini meydana getiremez ve yine, en iyi bildiğiniz ezber "Türkiye bir hukuk devletidir." "Yasama organı, evet, Türkiye Büyük Millet Meclisidir." "Yargı, tarafsız ve bağımsızdır." Bir insan kendisinin de inanmadığı şeyleri sıklıkla tekrar eder; iktidar tarafına baktığımız zaman da en sık tekrarladıkları iki cümle var: "Türkiye bir hukuk devletidir." "Yargı, tarafsız ve bağımsızdır." Herhâlde kendileri de inanmamış olacak ki sürekli bunu tekrar ederek belki de bu konuda toplumun inanmadıklarının farkına varmasını istemiyor olabilirler.

Değerli AK PARTİ'li arkadaşlar, Allah aşkına, bu yaptığımız yasama faaliyeti mi? Bu yaptığımız Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir etkinliği mi, bir çalışması mı? İşte, az evvel ifade ettim, saatlerce süren 3 turlu bir Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışması yaptık. Boşalttınız bu sıraları, birazdan oylamayla ilgili zamana gelince bu sıraları tekrar doldurmaya başlayacaksınız. Siz, bizi de kendinizi de yasamacılık, Meclisçilik faaliyetine alet etmeye çalışıyorsunuz. Yahu, hepimiz itibarlı insanlarız; sizler, bizler, bütün milletvekilleri; yasamacılıktan vazgeçelim, Meclisçilikten vazgeçelim; gelin, gerçekten burada kanunlar yapalım. Diyorsunuz ki: "Anayasa Mahkemesi bunların kararnameyle düzenlenemeyeceğini ifade etti, kanunla yapmamız lazım. Onun için kanun çıkarıyoruz, daha ne istiyorsunuz?" Siz kanun çıkarmayı Cumhurbaşkanının iptal edilmiş kararnamelerinin aynısını milletvekillerinin imzasına açarak burada el kaldırıp el indirerek yasalaştırmak mı zannediyorsunuz? Kanun dediğin milletvekili tarafından hazırlanır. Kanun dediğin komisyonda milletvekilleri tarafından istişare edilir. Kanun dediğin Genel Kurulda milletvekilleri tarafından tartışılır. Siz ne yapıyorsunuz? Cumhurbaşkanı kararnamelerinin altına kanunlaştırılmak üzere imza atıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen tamamlayın.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Onun için Cumhurbaşkanı kararnamelerine AK PARTİ'li milletvekillerinin imzalarını alarak buraya sevk edip şeklen on yedi saat komisyonu çalıştırıp daha sonra da "30 maddelik bir yasa teklifini gelin üç beş saatte gece üçe dörde kadar konuşalım, geçirelim." demeyi siz kanun olarak bu millete yutturmaya çalışıyor olabilirsiniz ama yaptığınız şey kanun değil, sadece Cumhurbaşkanı kararnamelerini kanunlaştırma işidir. Vazgeçin kendinizi ve bu milleti kandırmaktan ve vazgeçin artık bu yasamacılık, Meclisçilik oyunundan. Dolayısıyla biz bu kanunun ilk önce getiriliş tarzına, usulüne itirazlarımızı ortaya koyuyoruz. Ne demek 30 maddelik onuncu yargı paketi? "Türkiye'nin temel bir konusu. İki üç saat burada müzakere edelim, ya, siz söyleyeceklerinizi söyleyin, nasıl olsa bizim parmaklarımız daha fazla, kabul ettireceğiz, fazla da yaramazlık yapmayın." diyorsunuz.

Hayır, biz bu düzene itiraz edeceğiz ve bu düzeni hep beraber değiştireceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)