GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 27 Şubattan itibaren başlayan yeni sürece ve üzerlerine düşen sorumluluğa, siyasi tutsaklara, idare ve gözlem kurulu kararlarına, onuncu yargı paketine, istisna hukukuna ve Çorum olaylarının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:93
Tarih:29.05.2025

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, uzun süredir Kürt sorununun demokratik çözümünü konuşuyoruz ve bu sürecin en önemli başlangıçlarından birini 27 Şubatta Sayın Öcalan'ın yaptığı çağrı içeriyordu. "Barış ve demokratik toplum çağrısı" hep birlikte yaşama umudumuzu yeniden dirilten, barış umutlarımızı artıran bir çağrıydı ve bu çağrıya karşılık da örgütün olumlu bir yanıtı oldu, 5-7 Mayıs tarihleri arasında alınan kararlarla aslında yeni bir sürece girmiş olduk.

Şimdi, bu gelişmelerin her birini değerlendirdiğimizde sadece bir toplumsal kesimi, sadece bir partiyi, sadece bir etnik grubu değil aslında bu ülkede yaşayan 86 milyon yurttaşı ilgilendiren gelişmeler olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu yıl bu topraklarda yıllardır süren çatışma ve çözümsüzlük politikalarının sonlandırılması açısından tarihî iki eşik aşıldı ve yeni bir dönüm noktasındayız. Şimdi, bu yeni dönüm noktasında bu tarihî fırsatın heba edilmemesi, demokratik siyasetin önünün açılması ve Türkiye'nin kalıcı barışa kararlılıkla ilerlemesi için başından beri üzerimize düşen sorumluluğu yerine getiriyor, 7/24 de çalışıyoruz. Bu iradeyle tüm siyasal ve toplumsal kesimlerle yan yana geliyoruz, siyasi partileri ziyaret ediyoruz; Meclis zemininde bu işin bir yasal çerçeveye kavuşması ve toplumsal alanda da bir ortaklaşmayı, barışın toplumsallaşmasını sağlamak için de elimizden gelen çabayı ortaya koyuyoruz. Biliyorsunuz ki barış sadece silahların susmasıyla gelmez; barış adaletle gelir, barış hukukla gelir, barış demokratikleşmeyle gelir, barış geçmişle yüzleşmeyle, toplumsal yaraların sarılmasıyla gelir, barış eşit yurttaşlıkla gelir. Bunları içermeyen bir barış, barış olmayacaktır.

Bugün Türkiye cezaevlerinde on binlerce siyasi tutsak bulunmaktadır. Bu insanlar düşünceleri nedeniyle, barışı savundukları için, demokratik siyasete katkı sundukları için ne yazık ki yalan yanlış ve muğlak ifadelerle dolu olan Terörle Mücadele Kanunu gibi çok geniş ve muğlak yasalar yüzünden cezaevindeler. Bu ülkenin demokratik geleceğinden söz ediyorsak ilk yapmamız gereken şey, Terörle Mücadele Kanunu'ndan doğan özel yetkili mahkemeleri ve yargılamaları ortadan kaldırmaktır, özel uygulanan infaz rejimini ortadan kaldırmaktır. Cezada adalet, infazda eşitlik temel bir ilkedir ve bu ilkede ortaklaşmak gerekiyor.

Siyasi tutsaklar infaz hukuku açısından da ciddi bir ayrımcılık yaşıyorlar. Normal koşullarda 1/2 oranında uygulanan şartlı tahliye hakkı terörle mücadele nedeniyle mahpus olanlar açısından 3/4'e çıkarılıyor. İyi hâl değerlendirmeleri keyfî gerekçelerle olumsuz sonuçlanıyor, koşullu salıverme tarihi geldiğinde bile siyasi tutsaklar serbest bırakılmıyor; üstelik, hasta oldukları hâlde, üstelik, yaşlı ya da engelli oldukları hâlde. Kararları mahkemeler değil, cezaevindeki psikolog, öğretmen, başgardiyan ve müdürler veriyor yani aslında paralel bir mahkeme kurulmuş ve otuz yıl içeride kalan mahpusa pişmanlık dayatması yapılıyor. Bu uygulamalar yargının yetkisinin idareye devredilmesidir. Bir hukuk devletinde asla kabul edilemez, bunun düzeltilmesi gerekiyor ve bir kez daha talebimizi ifade ediyoruz: İdari gözlem kurulları lağvedilmeli, ortadan kaldırılmalıdır. Bu keyfiyetin en çarpıcı örneklerinden birini izin verirseniz paylaşmak istiyorum: Nedim Yılmaz, Bolu F Tipi Cezaevinde otuz iki yıldır tutuluyor, tahliyesine sadece dört gün kala idare ve gözlem kurulu tarafından iyi hâlli olmadığı ileri sürülerek tahliyesi ertelendi. Dün, 28 Mayıs itibarıyla tam 8'inci defa infazı yakıldı, özgürlüğü engellendi ve şu anda aslında yargısal olmayan bir karar nedeniyle hâlâ cezaevinde tutuluyor. Bir tutsağın infazını tamamladığı hâlde nasıl 8 kez daha infazı yakılır ve özgürlüğünden mahrum bırakılır? Buradan bütün milletvekillerinin vicdanına seslenerek sormak istiyorum: Bu uygulama, pişmanlık dayatmasının, boyun eğdirme politikasının ve siyasi intikam hukukunun ta kendisidir; bu, bir vicdansızlıktır, cezalandırmada evrensel ilkelerin değil siyasi saiklerin temel kaynak alındığının açık ve net göstergesidir. Bolu F Tipinin yanı sıra Karaman, Sincan-Kadın, Aksaray, Kırşehir Cezaevlerinde infazlar sistematik olarak yakılıyor, erteleniyor. Öyle bir duruma gelmiş ki bu cezaevlerinin müdürleri ve savcıları hiçbir mahpusu cezalarını yattıkları hâlde salmıyorlar, tam bir düşman ceza hukuku uyguluyorlar.

Son olarak, günlerdir konuştuğumuz onuncu yargı paketine dair bir şeyler söylemek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın.

Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, az önce AKP Grup Başkanı paketi Meclise sundu ve bir basın toplantısı yaptı. Bakın, örgütlü suçlar bakımından bu Meclis çokça haksız, hukuksuz uygulamaya imza attı. Bunlardan biri de 31/7/2023 tarihinde yaşanan adaletsizlikti. Biliyorsunuz o dönem bir yasa çıkarıldı ve pandemi nedeniyle siyasi olmayan mahpusların her birisi açısından şartlı tahliye koşulları oluşturuldu ama tek istisnası neydi? Siyasi mahpuslardı yani Covid koşullarında bile bu Meclis ayrımcılık nedeniyle siyasi mahpusları cezaevinde tuttu ve bugün bu ayrımcılığı ortadan kaldırmanın koşulları varken ne yazık ki siyasi iktidar da bu hamleyi, bu adımı atmadı ve Covid düzenlemesini paketten çıkardı. Bunu eleştiriyoruz, bu tutumun eşitliği, adaleti ve hukuku yok saydığının altını çizmemiz gerekiyor. 2020 yılında getirildiğinde de itiraz etmiştik, bugün de düzenlenmemesine itiraz ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlayacağım Sayın Başkanım.

Binlerce mahpus, neredeyse bu ülkenin dört bir yanında herkes cezaevinde, yurt dışında, oradan, buradan televizyona kilitlenmiş durumda ve bu düzenlemeyi bekliyordu. Üstelik, bu düzenlemeyi gündem yapan kimdi? AKP Hükûmetinin kendisiydi, onun Adalet Bakanıydı, biz bunu gündem yapmadık. Kendileri dedi ki: "Burada bir eşitsizlik var, suçun kesinleşme tarihine değil suçun işlenme tarihine bakalım, bu insanlar da faydalansın. Eşitlik gereği bunu getireceğiz." Biz sadece siyasi mahpusların istisnasını kaldırın dedik ve bugün yine siyasi nedenlerle bu düzenlemeden vazgeçtiler ve bayram öncesinde insanların bayramını kararttılar, ne yazık ki bu konudaki bütün çabalarımız da karşılık bulmadı. Bu anlamıyla buradan bir kez daha söylemek istiyoruz: Gelen onuncu yargı paketi ihtiyaçları asla karşılamayan, cezaevindeki insanların beklentisini karşılamayan, özellikle de 1 Ekimden beri başlayan barış ve demokratik toplum beklentilerine aslında katkı sunmayan, bunu güçlendirmeyen, güven artırıcı içeriği olmayan bir pakettir. Bu pakete yönelik muhalefet etmeye devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu anlamıyla, yine, mükerrerlerle ilgili bir düzenleme pakette var, bunu memnuniyetle karşılıyoruz, bunu da özel olarak ifade etmiştik, bunun çıkmış olmasından memnuniyet duyuyoruz.

Son olarak şunu söyleyeyim: Kürt sorununu çözmek istiyorsak Kürtleri, muhalifleri hukuk dışına iten düzenlemeleri ortadan kaldırarak işe başlamak gerekiyor. İstisna hukukuyla demokrasiye varılmaz; istisna hukukuyla istibdada varılır, faşizme varılır. Bu yolun sonu asla ve asla demokrasiye çıkmaz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Selamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Son olarak, Çorum katliamının da yıl dönümü. Bu vesileyle Çorum katliamında, 27 Mayıs tarihinde, bundan kırk beş yıl önce başlayan olaylarda çok fazla canımızı yitirdik. Çorum bir istisna değildi, ne yazık ki arkasından Maraşlar, Sivaslar yaşandı. Çorum'la yüzleşilmediği için bu ülkede Alevilere yönelik sistematik katliamlar ve bu katliamlardan sonraki cezasızlık politikası aldı başını gidiyor. Bunlarla yüzleşmek gerekiyor. Biz hâlâ Veli Solmaz'ın fırında diri diri yakılmasının sıcaklığını, o fırının ateşinin sıcaklığını yüreğimizde hissediyoruz. Bu vahşeti unutmadık, bu vahşeti bütün Meclise de hatırlatmak istiyorum. Bir Kürt, bir Alevi, bir kadın ve bu ülkenin bütün bu acılarının tarihsel sorumluluğunu taşıyan bir milletvekili olarak her birini rahmetle, minnetle yâd ediyorum. Onlara hakikat borcumuz var, bu hakikati mutlaka gerçekleştireceğiz.

Teşekkür ediyorum.