GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda ve 660 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:92
Tarih:28.05.2025

ELİF ESEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen kıymetli vatandaşlarımız; sizleri YENİ YOL Grubumuz ve DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.

Bugün burada, Diyanet İşleri Başkanlığının görev ve yetkilerine dair yapılan düzenlemeleri konuşuyoruz. Konu bir yasal metin değişikliği gibi görünse de aslında meselemiz çok daha derin ve toplumsal; devletin, Diyanet İşleri Başkanlığıyla vatandaşına sağlayacağı din hizmetlerini nasıl sunduğu, bu hizmetlerin ne kadar şeffaf, ne kadar adil, hakkaniyetli olduğu. Kuran-ı Kerim basım ve yayım kriterlerinin anayasal güvence altına alınmış bir yapı tarafından belirlenmesi hem dinî bütünlüğün korunması hem de kamu gücünün sınırlarının netleştirilmesi açısından son derece önemli. Arapça zengin bir dil, bir kelimenin Arapçada yaklaşık 60 kadar farklı anlamı olabiliyor cümle içinde. Diyanet İşleri ve Diyanet Vakfı meallerine bakalım ve Nisa suresi 34'üncü ayetin mealini inceleyelim. Çok şaşırtıcı bir mealle karşılaşıyoruz "Kadınları dövün." diye tercüme edilmiş; buna mukabil farklı meallere baktığımızda, Bayraktar Bayraklı, Süleymaniye Vakfı, Mehmet Okuyan ve kiminin tekfir bile ettiği rahmetli Yaşar Nuri'nin meallerine baktığımızda ise darp, darabe fiilinin "uzaklaştırmak" olarak tercüme edildiğini görüyoruz. Şimdi, AK PARTİ'li ve MHP'li kıymetli vekillere soruyorum: Diyanetin işine gelmeyen mealleri toplatmasını nasıl açıklayacaksınız? Buradan, kadınların dövülmesi konusu bu kadar hassas ve asla kabul edilemezken siz buna nasıl cevaz vereceksiniz? İşte, bu tür hassas düzenlemelerin yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırı biçimde yönetmelikle değil doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kanunla yapılması gerekmektedir. Anayasa’nın 6'ncı ve 7'nci maddeleri uyarınca bu yetkinin yürütme organına devri hukuken sakıncalıdır, normlar hiyerarşisine aykırılık teşkil etmektedir.

Yine, son yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında magazinel haberler, hac organizasyonlarında yaşanan olumsuz gelişmeler sık sık ülke gündemimize düştü. Hac ve umre organizasyonlarını düzenleyen, yönlendiren tek kurum Diyanet İşleri Başkanlığı ancak bir süredir Diyanet eliyle yapılan hac organizasyonlarının fahiş fiyatlarla gerçekleşmesi, hacı olmak için belli şartları sağlayan ve kendilerine farz ibadet olan kişilerin bu ibadeti gerçekleştirmelerinin önünde ciddi bir engel teşkil etmektedir. Tekelci ve müdahaleci yönetim anlayışıyla hac hizmeti, rekabetin tüketildiği bir sistemle pek çok vatandaşımız için maliyetlerin orantısız artmasına, hizmet kalitesinin düşmesine sebep olmaktadır ve denetimden gittikçe uzaklaşan bir kurumun insafına bırakılmaktadır farz olan hac ibadeti.

Hac vazifesini yapmak isteyen vatandaşlarımızın geçen yıl Suudi Arabistan'da son derece zor günler yaşadığını hepimiz biliyoruz. Otel baskınlarına uğradılar, ağır cezalar yediler ve sınır dışı edildiler. Bu bir diplomatik skandaldı, evet. Üstelik hatırlarsınız, iddialara göre bu vatandaşların Suudi makamlara bizzat bizim Diyanet yetkilimizce ihbar edildiği de o zaman söylendi ve kısa bir süre sonra da manşetlerde "Türk hacıları Suudilere şikâyet eden Diyanet görevlisi görevden alındı." haberlerini duyduk.

Bir başka sorun da kurada kazanmasa da binlerce dolar fazla ödediğinizde size bu hak tanınıyor. Neden bu hakkı tanıyor kurada çıkmasa da Diyanet? Madem sayı sınırı var, niçin bir kısım kontenjan yüksek meblağlara satılıyor? Bunun açıklamasını bekliyoruz.

Hac organizasyonlarının devlet eliyle, adalet anlayışıyla düzenlenmesi gereği daha çok vatandaşın bu ibadete erişiminin kolaylaşması açısından önemli. Keza, Diyanet İşleri Başkanlığı farklı gelir gruplarından Müslüman vatandaşlara bu hizmeti sunmak zorunda. Aynı zamanda özel sektörün de bu organizasyonların içinde rekabet piyasası koşullarına göre var olması fiyat dengesi açısından önemli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen, buyurun.

ELİF ESEN (Devamla) - Olur Sayın Başkan.

Aslında belki de bugün tartışılacak konulardan en önemlisi Sayıştay denetiminden çıkılması. Diyanet İşleri gibi hem yüksek bütçeli hem de manevi sorumluluğu, hakkın hukukun gerçekten işlemesi gereken bir kurum neden Sayıştay denetiminden çıkmak ister? Gerçekten çok düşündük, sebebini bulamadık. Oysa Sayıştay denetimi, gereğince yapıldığında, kamu kaynaklarının nasıl harcandığını, kamu adına yapılması gereken hizmetlerin ne kadar etkin, ne kadar şeffaf ve adil yürütüldüğünü anlamak bakımından çok önemli bir kontrol mekanizması. Başkanlık denetimi ya da Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla yapılacak denetimler Sayıştay denetiminin yerini tutmaz, şikâyet üzerine işler ve yetersiz kalırlar. Peygamberi "emin" olarak çağrılan bir ümmetin Diyanet İşleri Başkanlığı da "emin" olarak bilinmelidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)