GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:88
Tarih:15.05.2025

KAMURAN TANHAN (Mardin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ekranları başında bizleri izleyen halkımızı ve cezaevinde tutulan tüm yoldaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

İnsan doğduğu andan itibaren bir dilin içinde büyürmüş, annesinin ninnileriyle tanışır kelimelerle, ilk "anne" demesiyle başlar kendi diliyle olan yolculuğu. İşte, bu yolculuk onun kimliğinin ve aidiyet duygusunun temelini oluşturur çünkü ana dil bir milletin ruhudur. Kürt Dil Bayramı'nı kutluyorum, kutlu olsun.

Konuşmamın bundan sonraki kısmında, insanlık tarihi kadar eski ama hâlen tüm dünya için çok taze ve ekmek gibi, su gibi yaşamsal olan bir kavramdan yani barıştan konuşmak istiyorum. Barışı konuşurken nasıl bir barış tahayyül ettiğimizden, savaşın ve çatışmanın sonlandırılmasıyla birlikte toplumsal barışın gerçekçi bir biçimde inşa edilebilmesi ve sürdürülebilmesinin ne kadar zor ama bir o kadar da kıymetli olduğu gerçekliğinden hareketle, barışa tutunmaktan bahsedeceğim.

Değerli milletvekilleri, bugün insanlığın geldiği noktada insanların, doğanın ve bir bütün olarak ekosistemin barışa duyduğu ihtiyaç kapitalist sistemin savaşlara duyduğu ihtiyaçtan katbekat daha fazladır. Barış hakkı sadece soyut bir kavram değildir elbette; adaletin, demokrasinin ve özgürlüklerin üzerine inşa edildiği temel bir dayanak noktasıdır. "Barış" bir kelimeden çok daha fazladır, barış bir yaşam biçimidir, korkusuz bir sabahtır barış, huzurlu bir akşam ve umut dolu bir yarındır barış. Peki, neden bu kadar önemlidir barış? Çünkü barış olmadan adalet olmaz, barış olmadan eğitim, sağlık, gelişme olmaz ve barış olmadan insanlık olmaz. Dünya ne yazık ki geçmişte de bugün de savaşların acı izleriyle dolu. Milyonlarca insan sırf farklı düşündüğü, farklı inandığı, farklı yaşadığı için zulme uğradı.

Değerli milletvekilleri, barış, silahların susmasının ötesinde, insanın insana güvenle bakabildiği, farklılıklara saygıyla yaklaşabildiği bir ortamdır. Barış, bir topluluğun hakikate yönelme cesaretidir. Hakikat, insanları bir araya getiren, toplumun seslerini eşitlikle duyuran bir aynadır. Barış suskunlukla değil cesur biz yüzleşmeyle mümkündür. Tarih bize defalarca bunu göstermiştir. İkinci Dünya Savaşı'nda Nürnberg mahkemelerinde olduğu gibi hakikatin üzerine gitmeden kalıcı bir barış inşa etmek imkânsızdı. Almanya'nın bu hakikatle yüzleşmesi onun uluslararası arenada yeniden kabul görmesinin önünü açmıştır. Barışa giden yol yalnızca silahların susmasından geçmez, hakikatin yankı bulduğu, her bireyin sesinin duyulabildiği bir düzen kurmaktan geçer. Gerçeklerin açıkça konuşulmadığı, tarihle yüzleşilmeyen toplumlarda barışın temeli çürük olur. Barışı yalnızca çatışmanın sona erdiği bir durum olarak değil adil ve sürdürülebilir bir toplumsal düzen olarak görmek ve bunun için çabalamak gerekiyor. Pozitif barış, yalnızca savaşın olmamasını değil aynı zamanda yapısal şiddetin ve eşitsizliklerin giderildiği bir düzeni ifade eder. Barışın sürdürülebilir olması için güçlü kurumlara, adil ve kapsayıcı bir sisteme ihtiyaç vardır. Barış yalnızca bir ideal olarak değil kurumsal olarak var olabilmek, var edebilmek, güven, adalet ve toplumsal huzuru sağlamakla mümkündür. Sorumluluk sahibi kişilerden bu süreçte toplumsal olarak beklentimiz temsil güçlerini adaletin tesisi için kullanmalarıdır. Kalıcı bir barışı inşa etmenin imkânlarını yaratmak en başta siyaset kurumunun yani hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu da ancak toplumun her kesiminin temsil edildiği, adaletin sağlandığı ve toplumsal barışın korunduğu bir siyasal alanla olanaklıdır.

Son söz olarak, bizler barışı yürekten dile getiren herkese teşekkürü bir borç biliyoruz. Yapılan samimi çağrılar yalnızca bir temenni değil aynı zamanda insanlık onuruna yapılan birer çağrıdır. Birlikte kalıcı bir barışın mümkün olduğuna yürekten inanıyoruz.

Barış dolu günlerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)