| Konu: | Engelli bireylerin eğitim, rehabilitasyon, istihdam ve sosyal hayata katılım konusunda erişilebilir bir hayat sürdürmeleri için kapsamlı politikaların geliştirilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin Önergelerin ön görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 15.05.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve saygıdeğer halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Engellilere bakış açısı maalesef ki hak temelli değil yardım temellidir. Acıma ve merhamet üzerine kurgulanan bu bakış açısı, sorunları münferitleştirip hak temelinde çözmek yerine yardıma indirgemektedir. Engellilerin tüm sorunlarının temeli onlara karşı yapılan ayrımcılığa dayalı bakış açısıdır. Engelliler eşit yurttaş olarak görülmediği, onlara ve ailelerine karşı dışlayıcı, ayrımcı bir yaklaşım sergilendiği sürece, "Farkındayız ve aynıyız." denilmedikçe yaşadıkları sorunlar artarak devam edecektir.
İnsan onuruna yaraşır ve toplumla kaynaşan bir hayat tarzı engellilerin en tabii hakkı ve devletin de öncelikli görevidir. Kentlerin yaşam kalitesinin en belirgin göstergesi erişilebilirliktir. Hareket kısıtlılığı yaşayan bireylerin erişilebilirlik konusundaki yaşadıkları sorunun kaynağı engel durumu değil engellenmişlik durumudur. Bu ülkede engelli bireylerin engelli olmayan bireylerle aynı ihtiyaçlara sahip olabileceği göz ardı edilmekte veya yok sayılmaktadır. Duygularının, isteklerinin, hayallerinin, ihtiyaçlarının, hayata dair hedeflerinin, beklentilerinin olduğu ve en az engelsiz insanlar kadar eşit haklara sahip olduğu ne yazık ki unutulmaktadır. Engellilere dayatılan engeller, ulaşım, istihdam, eğitim, sağlık, siyasal ve sosyal katılım haklarını ihlal etmektedir.
Engellilik sadece doğumla olan doğal bir durum değildir; iş kazaları, trafik kazaları, ev içi şiddet, devam eden çatışma ve savaşlar, mayın, mühimmat patlamaları, yetersiz beslenme, akraba evliliği ve gebelik, doğum süreçlerinde yeterli tıbbi desteğin sunulmaması gibi nedenlerle de engellilik durumları olabilmektedir. Bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybeden bireylerin hem kendisinde hem de aile ve sosyal çevresinde oluşabilecek psikolojik etkileri ve psikolojik etkiler nedeniyle meydana gelebilecek fizyolojik etkileri en aza indirmek ve engelli bireyin yaşamış olduğu travmanın etkileri neticesinde sosyal hayata uyum sorunu yaşamasını engellemek amacıyla ulaşımda, istihdamda, eğitimde, sağlıkta siyasal ve sosyal katılım haklarını kullanabilmeleri için sağlamcılık ideolojilerinin geriletilmesi ve engelliler için eşitlikçi bir yaşamın imkânlarının artırılması amacıyla siyaset, medya, ekonomi, eğitim, sağlık ve kültür politikalarında bir dönüşüm ihtiyacı vardır. Engellilik salt tıbbi ve fiziki bir mesele olarak ele alınmamalı; geleneksel toplumsal yaklaşımın, ön yargıların ve alışkanlıkların engelli sorunlarını ağırlaştırdığı bilinmelidir.
Türkiye'de yaşayan engelli birey sayısını tam olarak bilmiyoruz. Engelli bireylerin nüfusuna ilişkin sistematik bilgi, ilk defa 2000 yılında gerçekleştirilen genel nüfus sayımında elde edilmiştir. Sonraki yıllarda bu alanda bir çalışma yapılmazken örnekleme yöntemiyle yapılan tahminler üzerinden bazı rakamlara ulaşılmıştır. TÜİK'in 2002 yılında açıkladığı verilere göre nüfusumuzun yüzde 12,29'u engelli bireylerden oluşmaktadır. Türkiye'de engelli nüfusun yaş, cinsiyet, sosyoekonomik durum, eğitim, medeni hâl ve engel gruplarına göre güncel durumunun tespit edilmesi ve her engel grubunun ihtiyaçlarının veri esaslı olarak kamusal hizmet kapsamında yeniden planlanması gerekmektedir. Türkiye'de güncel olarak engelli sayısının bilinememesi, kurum verileri arasında milyonlara varan tutarsızlıkların olması izaha muhtaçtır. Kamu kurumları verisiz bir şekilde hizmet sunmaktadır. Nüfusun içinde yüzde 10'dan fazla olan engellilerin genel ve yerel bütçedeki payı bu oranda olmalıdır.
Engellilerin sağlık hizmetlerine erişimi noktasında oluşan adaletsizliğin önüne geçmek ve ihtiyaç sahibi engelli, yaşlı ve diğer dezavantajlı gruplar dâhil bireylerin yaşam kalitesinin yükseltilmesi amacıyla ihtiyaç sahibi bütün engelliler, yaşlılar ve dezavantajlı grupların sağlık hizmetlerinden ücretsiz olarak faydalandırılması gerekmektedir.
Ayrıca, engellilere ve aynı zamanda çalışmak zorunda kalan ve engellilere bakmakla yükümlü aile bireylerine iş hayatında esnek çalışma, uzaktan çalışma, serbest çalışma gibi farklı formlarda çalışma modeli uygulanmalıdır.
Çocukların engellilik dereceleri arttıkça aileler daha çok kurumsal yardıma ihtiyaç duymaktadır. Bakımevlerinde hizmet veren personelin bu alanda eğitim almış ve engelli bireylerin ihtiyaçlarına yönelik bilgi sahibi olan kişilerden seçilmesi ve denetimlerin yapılması önemlidir. Bakımevlerine işe alımlarda kaliteli ve eğitimli personel seçimi oldukça önemlidir. Bu personele çocuk hakları, şiddet ve istismar konularında eğitim verilerek bakımevlerinde sağlıklı bir ortam oluşturulmalıdır. Engelli öğrencilerin engelsiz akranlarıyla birlikte eğitim olabilmesine imkân sağlanmalı, gerek akademik ve fiziki erişim gerekse personel kapasitesi bağlamında eksiklikler giderilmelidir.
Engelliler Türkiye toplumunun en yoksul kesimini oluşturmakta ve çözüm olarak sunulan cüzi sosyal yardım ödenekleri bu durumu her geçen gün dönemsel olarak çözümsüz hâle getirmektedir.
2005 yılında yürürlüğe giren erişilebilirlik mevzuatının uygulanması tam yirmi yıldır ertelenmektedir.
İşaret dili bir ana dil olarak tanınmamakta ve birçok kamu hizmetine işaret diliyle erişim hizmeti sunulmamaktadır.
Engelli yoksulluğuna karşı en etkili politika olacak olan istihdam politikalarının geliştirilmesi kapsamında engelli istihdam kotası yüzde 10'a yükseltilerek bu oran tüm iş yerlerinde uygulanmalıdır.
Kişi geliri asgari ücretin altında kalan tüm engellilere temel yurttaşlık geliri desteği sunulmalı ve bu miktar asgari ücretin altında kalmamalıdır. Engelli ödenekleri enflasyona karşı korunmalıdır.
Engelli emekçilerin iş yerlerinde maruz kaldığı sağlamcılık ve mobbing pratikleri cezai yaptırıma tabi tutulmalıdır. İnsan onuruna yaraşır iş ve yaşam koşulları sağlanmalıdır.
Başta belediyeler ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı personeli olmak üzere tüm kamu emekçilerine yönelik engelli hakları farkındalığı eğitimleri düzenlenip düzenlenmelidir. Kayyumların engelli karşıtı politikalarına son verilmeli ve engelli birimleri halkın seçtiği kişilerin denetiminde yeni bir perspektifle hizmet sunmalıdır.
Başta eğitim, sağlık ve adalet olmak üzere kamu hizmeti sunumunda işaret dili tercümanı ve alfabe kullanımı artırılmalıdır.
Engelli bireylerin eğitim, seyahat, tatil, barınma, istihdam, sosyal ve kültürel yaşama dâhil olma koşullarının ayrıştırılmış, izole edilmiş fiziksel ortamlar yerine -bütün düzenlemelerin- toplumla iç içe, bir arada olacak şekilde yapılması elzemdir. Zira, eğer bir eşitlikten bahsediyorsak engelli bireyin yaşamın tam da kalbinde olması gerektiği görmezden gelinemez. Bu yüzden ayrı kafeler, ayrı tatil köyleri, ayrı sınıflar, ayrı ulaşım araçları değil birlikte bir yaşamın organizasyonu gereklidir.
Engelli bireyin almış olduğu eğitim ve mesleki yeterlilikleriyle birlikte uzmanlaştığı pozisyonlarda istihdam edilmesi ve istihdam edilebilmesi için ihtiyaç duyulan sosyal organizasyonların da evrensel tasarımla yeniden yapılandırılması gerekmektedir.
Eğitim imkânı olmayan engelli bireylerin bağımsız yaşam koşullarına ulaşabilmesi adına ruhsal ve fiziksel özelliklerine uygun bir meslek veya beceriye kavuşturulması gerekmektedir. Ayrıca, meslek becerisi kazanmış engelli bireyin hiçbir kimseye muhtaç olmadan özgürce yaşamını idame ettirebileceği istihdamın sağlanması için gerekli düzenlemelerin yapılmasının önündeki engellerin kaldırılması toplumun ve yetkililerin sorumluluğundadır.
Herhangi bir sebeple eğitim alamayan, meslek edinemeyen ya da eğitim ve meslek becerileri olduğu hâlde istihdam edilmeyen engelli bireylerin hane içindeki diğer aile fertlerinden bağımsız bireyler olduğu kabulünden hareketle yaşamlarını idame ettirebilmeleri için kişi geliri asgari ücretin altında kalan tüm engellilere temel yurttaşlık geliri desteği sunulmalı ve bu miktar asgari ücretin altında kalmamalıdır.
Tüm kamuoyunun umutla beklediği barış ve demokratik toplum inşa sürecinde engellilerin onurlu ve toplumsal barış talebi göz önünde bulundurulmalıdır. Elli yılı aşkın çatışmalı süreçte bedensel, zihinsel ve ruhsal yönleriyle yaralanarak engelli kalanlara yönelik kapsamlı bir sosyal politika uygulamaya konulmalıdır. Savaşa, güvenlikçi politikalara ve çatışmacı yaklaşımlara ayrılan bütçenin toplumsal refaha, sosyal hizmetlere, sağlığa ve eğitime ayrılması sağlanmalıdır diyorum, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)