GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 15 Mayıs Kürt dil bayramına, mikrofonun kapanmasına, önceki dönem Ankara Tabip Odası Temsilcisi Doktor Ayşe Uğurlu’ya, Nekbe'nin yıl dönümüne ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:88
Tarih:15.05.2025

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün 15 Mayıs Kürt dil bayramı. Evet, nice kadim dil gibi Kürtçe de bu coğrafyanın kadim dillerinden biri ama bu ülkede Kürtçeye dair çokça yasaklama olduğunu, Kürtçenin gerçek anlamda büyük baskı ve asimilasyon politikalarıyla bu coğrafyadan silinmek istendiğini de çok iyi biliyoruz. 2014'ten bu yana Türkiye'nin batı illerinde en az 50 kişi bu gerekçelerle saldırıya uğradı; bunlardan 5'i yaşamını yitirdi, 20'si ise yaralandı. Kaş'ta, İstanbul'da, Sakarya'da, Ankara'da, Manisa'da, Ordu'da, Uşak'ta, Kocaeli'de, Afyon'da ve daha birçok yerde bu saldırılar oldu. Bu ülkede Kürtçe konuşan çocuklar öğretmenler tarafından dövüldü, zorunlu askerlikte Kürtçe konuşan askerler tartaklandı, üniversitelerde Kürtçe müzik dinleyenler gözaltına alındı, sokakta Kürtçe müzik yapanlar saldırıya uğradı. Yetmedi, Çanakkale'de 74 yaşındaki Ekrem Yaşlı Kürtçe konuştuğu için soda şişesiyle saldırıya uğradı ve ona saldırı yapan kişi cezai ehliyeti yok diye cezasızlıkla yüz yüze bırakıldı. Edirne'de bir asker Kürtçe eğitim talebini desteklediği için saldırıya uğradı ama yargılanan yine o asker oldu. Yani aslında sokakta, cezaevinde, mahkeme salonunda, kamusal alanda Kürtçeye dönük yok sayma, bastırma ve kriminalize etme politikası sistematik bir şekilde uygulandı, uygulanmaya da devam ediyor. Cezaevlerinde binlerce tutsak Kürtçe konuştuğu için disiplin cezaları aldı. Kürtçe yazılmış kitaplara, mektuplara erişim engeli getirildi. Kürtçe şarkı söyleyen tutuklulara infaz yakma cezası verildi. Mahkeme salonlarında Kürtçe savunma yapmak isteyenlere "Bu dil anlaşılmıyor." denildi, tercüman yokluğu gerekçesiyle reddedilen savunmalar "Artık tercüman ücretini sanık ödesin." denilerek yeni bir baskı aracına döndü. Bugün hâlâ bu Mecliste de ne yazık ki Kürtçe konuştuğumuzda mikrofonlarımız kapatılıyor.

Değerli milletvekilleri, bu bir tutumdur aslında; bir halkın diline, kimliğine, varoluşuna dönük bir yaklaşımdır, bu yaklaşımın doğru olmadığını ifade etmek istiyorum. Bugün bu ülkede Kürt olmak, Kürtçe konuşmak hayatı tehdit eden bir mesele olmaktan hızla çıkarılmalıdır. Bu, bir demokrasi ayıbıdır; bu, bir insan hakları ihlalidir; bu, bir hakkı yok sayma girişimidir ve büyük bir utançtır. DEM PARTİ olarak bu saldırıların artık sonlandırılması için Meclisin gerçekçi, yapıcı ve acil adımlar atması gerektiğini tekrar hatırlatıyoruz. Kürtçe bu toprakların en kadim dillerinden biridir; her yerde konuşulmalı, öğrenilmeli ve öğretilmelidir, yaşanmalıdır, yaşamın dilidir çünkü. Bu Meclis bu saldırıların hesabını sormalı ve cezasızlık politikalarının önüne geçmelidir. Bugün artık farklı bir aşamadayız. Silahların, çatışmaların, acıların, kayıpların geride kaldığı; diyaloğun, karşılıklı güvenin ve demokratik çözüm iradesinin öne çıktığı yeni bir sürecin eşiğindeyiz. Bu fırsatı heba etmeden, onarıcı ve yapıcı bir yaklaşımla geleceği birlikte kurmakla yükümlüyüz. Bugün yurttaşlarımız ana dilde eğitim hakkını, kamu hizmetlerine ana dilde erişimi, eşit yurttaşlık temelinde bir yaşamı talep ediyorlar. Bu talepler bir toplumun temel haklarını dillendirmesidir. Kriminalize edilmesi, yok sayılması doğru değildir.

Artık inkâr politikalarının, asimilasyon ve dil üzerindeki baskıların tarihe karışmasını istiyoruz. Demokratikleşme yalnızca siyasi bir tercih değil aynı zamanda toplumsal barışın, adaletin ve ortak geleceğin zemini olmak zorundadır. Unutmayalım hangi siyasi partiden gelirsek gelelim çözümün parçası olmak, demokrasiyi güçlendirmek, halklarımızın birlikte eşit ve özgür yaşadığı bir Türkiye'yi inşa etmek için seçildik ve bu Mecliste görev yapıyoruz. Amacımız çatışmaların değil diyaloğun konuşulduğu, yasakların değil hakların tanındığı bir ülke yaratmaktır. Buna bu Meclisten başlamamız gerekiyor.

Bir çağrı da halkımıza yapmak istiyoruz: Kürtçeye sahip çıkmak aynı zamanda onurumuza sahip çıkmaktır. Bu dili konuşmaktan, öğretmekten, öğrenmekten ve eşit yurttaşlık temelinde bunu yasal olarak istemekten tabii ki vazgeçmeyeceğiz çünkü bir halkın dili onun onurudur, yaşamıdır. Onurlu yaşam mücadelemizi sonuna kadar yükseltecek, bu yaşamı hep birlikte kuracağız. "..."(*)

(Mikrofon kapandı)

BAŞKAN - Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Kürt dil bayramı kutlu olsun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, sayın vekiller...

Evet, yine mikrofonumu kapattınız, gözden kaçmadı Sayın Başkan, kayıtlara geçsin. Bugünlerin geride kalacağı umudunu tekrar dillendirmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Umarım bir gün bu Mecliste Kürtçe konuştuğumuzda mikrofonlar kapatılmayacak.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - O gün hiç gelmeyecek.

BAŞKAN - Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Mikrofonlar kapatılmayacak ve her halkın bu Mecliste kendi diliyle birbirine sesleneceği günleri de birlikte inşa edeceğimize olan inancımı yenilemek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli vekiller; şimdi, önceki dönem Ankara Tabip Odası Temsilcisi Doktor Ayşe Uğurlu, Ankara Kadın Platformu adına bir basın toplantısı, basın açıklaması yaptığı için bir soruşturma sonucunda görevinden uzaklaştırıldı. Yaptığı basın açıklamasının konusu, açlık grevinde olan Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal'ın aslında yaşam hakkını korumaya dönüktü; kritik eşiğe gelen sağlık durumlarına, pandemi hastanesine sevk edilmelerine, mahkûm koğuşlarının uygun olmamasına ve zorla müdahale ihtimaline karşı aslında kamusal bir uyarı, sağlık, hukuk ve insan haklarının ortak bir iradesiydi. Ama ne oldu? Ne yazık ki hızla bir soruşturma açıldı. Bu soruşturma sadece idari bir soruşturma değil aynı zamanda Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla adli bir süreç başlatıldı ve sonuçta görevinden de uzaklaştırıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Hâlâ 2025 yılında bu soruşturmalarla insanların en temel haklarını kullandıkları için mesleklerini yapamaz hâle gelip görevlerinden uzaklaştırılmış olmalarını kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, bugün aynı zamanda 15 Mayıs 1948 Filistin halkının sürgün edilmesinin yıl dönümü yani Nakba'nın yıl dönümü. Nakba sadece geçmişte yaşanmış ve bitmiş bir trajik olay değil bugün de devam etmektedir. Bugün hâlâ Filistin halkı kuşatma, abluka, zorla göç, yoksulluk ve soykırımla yüz yüzedir, bir soykırım yaşamaktadır. Gazze'de, Batı Şeria'da, diasporada süren büyük bir direniş var. Biz, Filistin halkının aslında bu direnişinin sadece Filistin halkıyla sınırlı olmadığını; tüm halkların, ezilenlerin, özgürlük isteyenlerin ortak onuru ve ortak mücadelesi olduğunun altını çizmek istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlayacağım Sayın Başkan selamlayıp.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu bağlamda, Filistin halkının işgale, sömürüye, zorla yerinden edilmeye ve soykırıma karşı yürüttüğü mücadeleyi destekliyor, İsrail'in uluslararası hukuku hiçe sayan saldırgan politikalarını ve soykırım siyasetini en güçlü şekilde kınadığımızı ifade etmek istiyoruz.

Bugün Orta Doğu'da barışın yegâne çözüm adreslerinden biri de Filistin halkının haklarına kavuşmasıdır. Buradan bütün Filistin halkını ve mücadele edenleri selamladığımızı, soykırımda yaşamını yitiren herkesi rahmetle, minnetle andığımı ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.