| Konu: | Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 13.05.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 208 sıra sayılı Kanun Teklifi, torba kanun teklifi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, teklifin konusu nedir? Aslında geçen hafta, biliyorsunuz, buna benzer bir kanun teklifini çıkarmıştık; az önce Komisyonda bir yenisi, bundan sonra Genel Kurula gelecek olan da Komisyondan geçti, bunu da şu anda Genel Kurulda görüşüyoruz yani şu anda 3 tane oldu, 1 tane daha geleceği söyleniyor.
Biliyorsunuz, bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişten hemen önce bir yetki kanununa dayalı olarak bir kanun hükmünde kararnameyle ciddi düzenlemeler yapılmıştı, birçok kanun kaldırılmıştı veya birçok kanunda da değişiklikler yapılmıştı. Tabii, bunların birçoğunu Anayasa Mahkemesi Anayasa'ya aykırılığından dolayı iptal etti. 2 tane gerekçesi vardı Anayasa Mahkemesinin iptalde; bir tanesi "Yetki kanunu size böyle bir yetki vermiyor, yetki kanununda olmayan bir çerçevede düzenleme yaptınız." diye iptal etti. Bazılarını da "Anayasa'ya göre kanun hükmünde kararnameyle düzenlenemeyecek maddeler." diye iptal etti.
Şimdi, Selçuk Bey hukuksuzluğa vurgu yaptı. Hukuksuzluk hakikaten had safhada yani Türkiye'de aslında 9 Temmuzda, 2018'de sisteme geçildi, o günden bugüne kadar Anayasa'ya aykırı yüzlerce kanun yürürlükte kaldı. Şimdi, yapılan düzenlemelerin bir kısmında yine Anayasa'ya çok net bir aykırılık var ama buna rağmen AK PARTİ hükûmetleri veyahut AK PARTİ grubu bu tür hukuksuzluk yapmaktan maalesef kaçınmıyor, geri durmuyor. Ama ne oluyor? Tabii, yedi sekiz yıl hukukun dışında, Anayasa'ya aykırı şekilde düzenlemeler yapılıyor, bu da toplum üzerinde ekonomi üzerinde ciddi maliyetlere neden oluyor.
Şimdi, bir kısım arkadaşlar zaman zaman konuşmalarında Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin çalıştığını, tıkır tıkır işlediğini ifade ediyorlar. Aslında bu 703'te yapılan veya diğer düzenlemelerde yapılanların birçoğu değerli arkadaşlar, sistemde yani madem bir sistem değişikliği yaşadı Türkiye, mekanik değişiklikler, ibare değişiklikleri... Birçoğu ibare değişikliği. İşte, "Başbakan" görülen her yere "Cumhurbaşkanı" denilmesi gibi bu tür şeyler yapıldı fakat yeni sistem her neyse o sistemin özüne yönelik değişikliklerin yapılmadığını, bu yüzden de sistemin aslında çuvallamış olduğunu çok net bir şekilde görüyoruz.
Ben birkaç tane örnek vermek istiyorum: Şimdi, önceki sistemde üst düzey atamalar "üçlü kararname" dediğimiz Bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanı imzasıyla oluyordu veya bazıları da vali kararnameleri gibi veya belli kurul üyelerinin kararnamelerinde olduğu gibi Bakanlar Kurulu kararıyla yapılıyordu. Tabii, bunun kendi içerisinde bir denge vardı yani Cumhurbaşkanı tarafsız bir Cumhurbaşkanı olduğu için Başbakanın veya Bakanın getirdiği şey Cumhurbaşkanının bir denetiminden geçiyordu, parlamenter sistemde böyle bir denge kurulmuştu. Şimdi, burada Başbakan gördüğümüz her yere Cumhurbaşkanı yazdığımız için normalde yeni sistemde başka bir denge kurulması lazımdı. Mesela, başkanlığın olduğu birçok ülkede, diyelim ki Amerika Birleşik Devletleri'nde, bazı Avrupa ülkelerinde şunu görüyoruz: Parlamentoların bir kısım atamalarda yetkisini görüyorsunuz. Şimdi, bizde öyle bir şey yok. Madem sistem değişikliği oldu yani Başbakan gördüğümüz her yere Cumhurbaşkanı yazmakla bir sistem değişikliği olmaz. O yüzden diyorum hep mekanik değişiklikler, ibare değişiklikleri yapıldı. Normalde diyelim ki bazı atamalarda, üst düzey atamalarda Parlamentonun yetkilerinin artırılması lazımdı ama bu yapılmadı. Dolayısıyla bu sistemin yani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ruhuna uygun düzenlemeler yapılmamış oldu.
Yine, bir örnek de bakanların statüsüyle ilgili: Değerli arkadaşlar, parlamenter sistemde bakanlar kime karşı sorumluydu? Parlamentoya karşı sorumluydu. "Bakanlar Kurulu" diye bir organ vardı ve burada birçok karar -Bakanlar Kurulu kararları da- hiçbir bakanın itiraz etmediği, bütün bakanların oy birliğiyle, imzasıyla atılıyordu ve bazı düzenlemeler bu şekilde yürürlüğe giriyordu. Güvenoyu mekanizması vardı ve bakanlar güçlü siyasi kişiliklerdi. Şimdi, eski sistemde bakan böyle bir şeydi, yeni sistemde Cumhurbaşkanına karşı sorumlu bakan, efendim, bir kararnameyle görevden alınabiliyor bakan yani burada onaylanması yok, herhangi bir başka... Yani Parlamentoya karşı sorumluluğu olmadığı için bir kararnameyle Cumhurbaşkanı bir bakanı görevden alabiliyor. Ve başlangıçta bize ne söylendi? Teknisyen olacağı söylendi. Şimdi, iki sistem arasında aslında böyle, bakanlar statüsünde bir farklılık var ama baktığınızda, uygulamada herhangi bir şekilde bakanlar geçmişte nasılsa şimdi burada da aynı şekilde davranıyor, aynı şekilde yapılıyor; bu böyle değildi, bunun böyle olmaması lazımdı. Burada da yine sistemin ruhuna uygun bir değişiklik yapılmamış oldu.
Yine, bir başka örnek kanun teklifleriyle ilgili değerli arkadaşlar. Bu yeni sistem, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet sistemi ne diyordu? Artık bundan sonra Bakanlar Kurulu, daha doğrusu hükûmet kanun tasarısı göndermeyecek, Meclis kanunları milletvekilleri eliyle yapacak. Şimdi, sözde öyle yapılıyor güya yani kanun teklifleri kurumlar tarafından hazırlanıyor; burada hiçbir şekilde, noktasına virgülüne dokunulmadan, işte, AK PARTİ grubundan birkaç milletvekilinin imzasıyla kanun teklifleri getiriliyor. Şimdi, olması gereken bu mu? Olması gereken bu değil. Madem yeni bir sisteme geçildi, bu sistemin özüne uygun hareket yapılması lazımdı, Meclisin kurumsal altyapısının bu anlamda güçlendirilmesi gerekirdi. Yani bir milletvekilinin kafasında bir politika önerisi varsa, bir kanun teklifi hazırlamak istiyorsa Mecliste uzmanların olması lazım yani kültür uzmanından sanayi uzmanına, enerji uzmanından dış politika uzmanına kadar uzmanların olması lazımdı; bunları defalarca söyledik, "Bu kurumsal altyapıya Meclisi kavuşturun." dedik ama bunların hiçbirisi yine yapılmadı. Dolayısıyla aslında sistem hiçbir şekilde uygulamaya girmedi, olması gerektiği şekilde uygulamaya girmedi. Bunun da sıkıntılarını Türkiye o günden bugüne çekiyor. Bir başka konuşmamda bunları size tek tek, 2018'den bugüne kadar ekonomik göstergelerin nasıl kötüleştiğini tablolarla, grafiklerle anlatmaya çalışacağım; şu anda onun için vaktim yok ama çok net bir şekilde biz görüyoruz ki yoksulluğun çok fazla arttığını, makro dengelerin çok fazla bozulduğunu, bu sistemsizlik nedeniyle bunların gerçekleştiğini görüyoruz. Ha, şimdi, "Sistem değişikliği olmuştur." veya "Sistem çalışıyor." diyen arkadaşların eğer amaçları, muratları bir tek adam rejimi yaratmak idiyse o zaman haklarını teslim edelim, sistem çalışıyor. Yani kesinlikle bir tek adam rejimi yaratıldı ve "sistem" dedikleri buysa bu çalışıyor ama bize anlatılan, o gün için anlatılan, konuşulan şey bir tek adam rejimi değil, onun dışında işte yeni bir sistemdi; maalesef bunların hiçbiri yapılamadı.
Şimdi, bu girişten sonra yani bir anlamda sisteme yönelik eleştirilerimizden sonra bu kanun teklifindeki bazı maddelere ilişkin düşüncelerimizi paylaşacağız. Burada, tabii, TRT'yle ilgili -TRT önemli bir kurum- 6 tane madde var, 5 ila 10'uncu maddeler TRT'yle ilgili maddeler. TRT'nin -Komisyonda da söyledik- bir defa bir karar vermesi lazım. Yani tabiri caizse tam bir deve kuşu misali kimi zaman TRT "Ben deveyim." diyor -tabirimi mazur görün, teşbihte hata olmaz- kimi zaman da kuş oluyor. Şimdi böyle bir şey olmaz. Ne diyeceksiniz? Mesele "Nasıl?" diye soracaksanız, şöyle: Şimdi, bu kanun teklifinde var, TRT şirket kuracak, şirket satın alacak, şirketlere ortak olacak; güzel ama bu neyi hatırlatıyor? Özel sektör mantığıyla çalışan bir TRT'yi hatırlatıyor bize değil mi? Veya işte, ortaklıklar olacak, diyor ki: "Kurduğumuz şirketlerde ücretimizi kendi yönetim kurulumuz belirlesin." diyor. Bu da tamamen bir özel sektör mantığı. "Ben kamu ihale mevzuatının dışına çıkayım." diyor, gelecek maddelerde bunlar var; bu da bir özel sektör mantığı. Ondan sonra "Tarafsız olmam." diyor. TRT Genel Müdürü burada mı? Burada. Çok rahat bir şekilde bize niye tarafsız olmayacağını izah etti kendisi, onun detaylarına birazdan gireceğim. Ondan sonra, mesela bir kısım rakamlar istediğinizde "ticari sır" diyor, vermiyor, özel sektör gibi davranıyor ama diğer tarafa geliyoruz şimdi, gelirinin yüzde 86'sı vergilerle karşılanıyor yani bandrol, bir vergidir bu, televizyondan şundan bundan alınan vergiler. Gelirinin yüzde 86'sı vergilerle karşılanıyor, bunun da detaylarına gireceğim, orada farklı bilgiler verdi. Mesela kamudan bedelsiz arsa talep ediyor. Şimdi, tamamen bir kamu gibi davranıyor. Yani tamamen bir özel sektör mantığıyla çalıştığını söyleyen, ona ilişkin bizden haklar talep eden TRT'ye niye devlet bedelsiz arsa versin? Veya "Ben kamulaştırma hakkımı sürdürmek istiyorum." diyor. Ondan sonra yine, TRT Genel Müdürü eskiden olduğu gibi, efendim, en yüksek devlet memuruna kendisini denk olarak görüyor ve bu durum sürdürülüyor.
Şimdi, arkadaşlar, böyle bir kafa karışıklığı olmaz yani TRT bir karar verecek, deve kuşu misali olmaz; ya özel sektör gibi rekabet edeceksiniz ya da kamu yayıncılığı yapacaksanız kamu yayıncısı gibi davranacaksınız, tarafsız olacaksınız. Şimdi, birazdan onlarla ilgili detayları size söyleyeceğim. Yani dolayısıyla, özel sektörle rekabet eden bir kurum olmak istiyorsanız yapacağınız şey başka ama ben kamu yayıncılığı yapacağım diyorsanız o zaman almanız gereken tavır da başka.
Bakın, TRT'nin 21 milyar civarında -21,1 milyar- 2023... Ha, şunu da söyleyeyim: TRT'nin 2025 gelirlerine ilişkin hiçbir bilgiye rastlayamadık Sayın Genel Müdür; ya, böyle bir şey olamaz, niye bunlar yok? İnternet sitenizde, şurada burada, hiçbir yerde bulamadık. Kesinleşmiş Sayıştay raporlarına dayalı olarak elimizde 2023 verileri var. Brüt satışları -şirket gibi bir işletme olarak düşünürsek- 2023 yılında 21,1 milyar TL, küsuratlarını söylemiyorum. Değerli arkadaşlar, bunun 18,3 milyar TL'si bandrol gelirleri yani bizden vergi olarak alınan, TRT'nin faaliyetleriyle hiçbir alakası olmayan gelirler; buradaki oran da yüzde 86'ya denk geliyor.
Şimdi, bu "18 milyar" dediğimiz, "18,3 milyar" dediğimiz nasıl bir şeye tekabül ediyor; biraz diğer kurumlarla veya diğer programlarla mukayeseli olarak söyleyeyim: Devletin bütçesini, biliyorsunuz, bir kuruluş bazında dağıtıyoruz, bir de program bazında dağıtıyoruz. Yani, kaç tane program var? Toplam 67 tane program var. 67 tane programın TRT'nin -2023 için söylüyorum- vergi geliri yani devletin TRT'ye aktardığı para 67 programın 42 tanesinden fazla. Yani, bunların içerisinde çok ciddi programlar var; kayıt dışılıkla mücadele programı var, işte, şehit yakınlarıyla, gazilerle ilgili program var, turizmin geliştirilmesi programı var -ne bileyim- uzay ve havacılık programı var -bir sürü- bağımlılıkla mücadele, ailenin korunması var. Bunların her birinden daha fazla bir anlamda bütçeden kaynak alıyor TRT, dolayısıyla çok ciddi bir kaynak veriliyorsa o zaman TRT'nin kamu yayıncılığı ilkelerini dikkate alarak yayın yapmasını bekleriz değil mi? Benim vergimi alacaksınız, toplumun tamamından vergi alacaksınız ama toplumun bir kesimine veya bir siyasi partiye hizmet edecek şekilde yayıncılık yapacaksınız; bunu kabul etmek mümkün değildir. Allah'tan bu TRT payı, işte, 2022'nin başında kesildi; öncesinde bir de TRT payı vardı yani bu oran çok daha fazlaydı.
Şimdi, Sayın Genel Müdüre bu oranları söylediğimizde kendisi -önce şunu söyleyeyim, tutanaklardan okuyorum- işte "2021 yılında bizim oranımızın -yani aldığınız bu bandrol, vergi, devletten gelen paralar yani kendi işimizin dışındaki şeylerin oranı- yüzde 23'ü reklam gelirimiz, kalanı devletten geliyordu." diyor, "Bu, 2024'te yüzde 31'e çıktı." diyor. 2024 rakamınız bizim elimizde yok ama 2023 değil arkadaşlar, yüzde 14 yani yüzde 23 değil. Şimdi bunu sorduk. Ya, Sayıştaya mı inanacağım ben... Neye inanacağız? Şimdi, Sayıştay diyor ki: "Yüzde 86,4'ü bandrol geliridir." Kalanı olsa, tamamı reklam geliri olsa 100'den 86'yı çıktığınız zaman ne olur? 14 kalır değil mi; 13,7 kalır hatta. "Niye bana 23 diyorsunuz.?" diye sorduğumuzda cevap yok. Dolayısıyla Parlamentoya karşı dürüst olma yükümlülüğü var buraya gelen her bürokratın.
Şimdi, tabii, burada bir de kendisinden önceki dönemin kötü olduğunu filan söyledi, 2021 öncesi dönemin kötü olduğuna ilişkin imaları var; isteyenlere bir itiraz olursa bu tutanakları verebilirim.
Ha, şimdi, bir de tabii "Reklam gelirimiz arttı." filan diyor. Arttığı, hepsi, işte, yüzde 86 küsuru devletten geliyor yani vergilerden geliyor, kalanı reklam. Reklama bakıyorsunuz değerli arkadaşlar, kamu bankalarından reklam. Aslında o kalan yüzde 13,7'de bizden gidiyor yani kamu bankası dediğiniz ne? Hazine, kamu bankasına transfer yapıyor, kamu bankası da efendim TRT'ye reklam geliri olarak transfer yapıyor. Ne var? Mesela ben Kuruluş Osman'ı takip ediyorum. "Vakıf Katılımın sunduğu Kuruluş Osman devam ediyor." Tamam mı? Yani şimdi "gelir" dediğiniz de zaten Ziraat Katılımdan, Ziraat Bankasından, Halk Bankasından veya Vakıfbanktan elde edilen gelir; dolayısıyla gelirinin neredeyse tamamı hazine tarafından transfer edilen bir kurum ama bakıyorsunuz, böyle bir kurum ne oluyor? İşte, bu boykot meselesinde Teşkilat dizisinde oynayan Aybüke Pusat'ı bir paylaşımından dolayı hemen proje dışı bırakıyor. Böyle bir şey olabilir mi ya? Dünyanın neresinde böyle bir şey var? Yani siz toplumun tamamının vergileriyle finanse edilen bir kuruluş olacaksınız, ondan sonra tutacaksınız, bir tane fikrini beyan etti diye Anayasa'ya aykırı bir şekilde bir kişiyi işinden edeceksiniz; bunu kabul etmek mümkün değil fakat emin olun, tutanaklara bakın, bunu çok güzel savundu TRT Genel Müdürü, çok çok pişkindi bunu savunurken yani savunulamayacak bir şeyi savunurken çok yani çok çok çok pişkindi.
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - TRT neleri savunmuyor ki Sayın Başkan, neleri savunmuyor ki!
ERHAN USTA (Devamla) - Evet, evet, maalesef öyle, maalesef öyle.
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Hepimizin vergileriyle hizmet ediyor ama iktidarın borazanlığını yapıyor, başka bir şey yaptığı yok.
ERHAN USTA (Devamla) - İşte tepe nasıl olursa aşağısı da öyle oluyor, bürokratı da aynı şekilde oluyor. Yani basın özgürlüğüne aykırı, sanat özgürlüğüne saldırı, anayasal eşitlik ilkesine aykırı; kamu kaynaklarının ideolojik amaçlarla kullanılmasından başka bir şey değildir. Şimdi, bu tarafsızlık meselesini kendisine sorduğumuzda... Mesela şimdi ben İYİ Partiyle ilgili rakam nedir diye baktım yani ne kadar bize yer vermişler? Bize hiç vermemişler, biz istatistikte dahi yokuz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) 2023 seçimlerinde Tayyip Erdoğan'a, Cumhur İttifakı'nın adayı Tayyip Erdoğan'a otuz iki saat kırk iki dakika yer vermişler değerli arkadaşlar, TRT Haber yer veriyor. Hemen karşısındaki rakibi -otuz iki saat kırk iki dakika- Kemal Kılıçdaroğlu'na sadece otuz iki dakika; küsuratı kadar bile değil Tayyip Bey'in. Şimdi, bunu söylediğimizde "Evet." diyor, "O, Cumhurbaşkanı." diyor, "Ben Cumhurbaşkanına yer veririm." filan diyor. Ya, kardeşim, bak, işte, sistem değişikliği dediğimiz bu; sistem değişti, artık Cumhurbaşkanı eski Cumhurbaşkanı değil, tarafsız Cumhurbaşkanı değil, bir partinin genel başkanı ve karşısında bir rakibi var. Şimdi, siz hâlâ eski sistemi, burada eski sistemi devam ettireceksiniz, öbür tarafta yeni sistemi; böyle karmakarışık bir şey olmaz. Benim vergilerimi alıp bana adaletsizlik yapıyorsunuz. E, şimdi bunu söylüyorsun, savunmasının hiçbir aslı astarı yok ama o zaman şuna ne diyeceksiniz? Yani Sayın Erdoğan'a otuz iki saat, Sayın Kılıçdaroğlu'na otuz iki dakika, Sayın Bahçeli'ye yirmi beş saat. Sayın Bahçeli de mi Cumhurbaşkanıydı, niye ona yirmi beş saat veriyorsunuz o zaman? Yani bunu bana bir açıklasın birisi. Böyle bir şey olamaz. Böyle bir adaletsizlik... Fakat, yani insanın hakikaten birazcık utanma duygusu olur ya birazcık, azıcık şurası bir kızarır; hiçbir kızarmayı biz Komisyonda hissetmedik, burada var mı şu anda bilmiyorum.
Şimdi, bizim İstanbul Milletvekilimiz -bütün bunları gördüğümüz için- Sayın Cihan Paçacı TRT'yle ilgili bir kanun teklifi verdi. Tabii, Komisyon bunları gündeme almıyor, gündeme almadığı için bunlar görüşülemiyor fakat biz buradaki maddeleri Komisyonda gündeme getirdik, her birini verdik fakat her biri reddedildi. Bakın, reddedilen maddelerin neler olduğunu size söyleyeyim değerli arkadaşlar. Daha önceki sistemde -bu 703'ten önce- TRT Kanunu şunu söylüyordu: "Ağır hizmet kusuru işlediği veya tarafsızlığın ihlal edildiği hâllerde TRT Genel Müdürü görevden alınır." Yani "Tarafsızlığı ihlal ederse TRT Genel Müdürü görevden alınır." deniliyordu. Şimdi, bu maddeyi kaldırıyorlar değerli arkadaşlar. Yani bu, aleni bir şekilde "Ben taraflı olacağım." başka şekilde söylenemez.
Şimdi, diğer bir husus ne? TRT'nin ihale kanunlarından muaf olması öngörülüyor. Biz "Bu kaldırılsın o zaman." dedik yani madem sen artık taraflı davranıyorsan, özel şirket kuruyorsan, şirketlere ortak oluyorsan, tamamen özel sektör gibi yapıyorsan; o zaman niye efendim... Pardon "'Kamu yayıncılığı yapacağım.' diyorsan o zaman niye kamu ihale mevzuatından muaf oluyorsun? Herkes gibi sen de buraya gir." dedik fakat bu önergemiz de reddedildi.
Diğer bir önerge: "Yayınlarında eşit süre ilkesine riayet edilsin." dedik, buna ilişkin önerge verdik. Bu önergemiz de maalesef yine reddedildi.
Diğer bir husus, mesela, şöyle bir önerge verdik: "Seçim dönemlerinde Cumhurbaşkanı adayları ve siyasi partilerden herhangi biri lehine olacak biçimde yayın yapılamaz. Haber ve bültenlerde Cumhurbaşkanı adaylarının ve siyasi partilerin açıklamalarına ve faaliyetlerine eşit sürede yer verilir." Bu önergemiz de maalesef reddolundu. Madem bu önergeleri reddediyorsunuz yani siz o zaman taraflı olacaksınız... Mesela, A Haber bunu yapıyor; ona da çok itiraz ettiğimiz yok, zaten basın ahlakı falan diye bir şey kalmadığı için o, onu çok kolay sindiriyor, yapıyor. O zaman, özel sektör gibi olacaksan gel, şu bandrolleri keselim dedik. Öyle ya, biz niye size 2023 parasıyla 18 milyarı -bugün belki 60 milyar lira- veriyoruz? Niye bu parayı vereyim, bunu keselim dedik, bu önergemizi de maalesef reddettiler. Dolayısıyla TRT maalesef böyle bir işin içerisinde, daha fazla uzatmaya gerek yok. Fakat biz TRT'ye böyle eleştiriler yaparken bir arkadaşımız "Ya, eskiden Dallas vardı, daha mı iyiydi? Şimdi, bakın, bir sürü tarihî diziler var." falan dedi. Dediği doğru yani tarihî dizi var ama tarihî dizi TRT'de ilk kez değil. Mesela, ben gençliğimde IV. Murat dizisini hatırlıyorum, o kalitede bir tane tarihî dizi yapabildiniz mi? Yani entelektüel boyutu da vardı, Osmanlı'yı da anlatıyordu. Mesela, Machiavelli'nin Prens kitabını ben orada duymuştum. IV.Murat "Machiavelli'nin kitabını okudum, çok güzel bir kitap ama beni tanımadan yazıldığı için hayli eksik." diyor; mesela, bu cümlesi bile aklımda kalmış. Şimdi, bu kalitede daha bir şey yapamadınız. Ya, kılıç sesinden evde çocuklarla birlikte seyredemiyorum ben şimdi Kuruluş Osman'ı. "Baba, bu kılıç sesi ne böyle?" falan diyor. Yani tarih zaten diziden öğrenilmez, tarihçiler buna çok şiddetle karşı çıkıyorlar. Bakın, yine de itiraz etmiyorum, bizi biraz gururlandırıyor, biraz gururumuzu okşuyor, efendim, bir şeyler yapıyor falan ama bunlara mesela belgeselde daha ağırlık vermek lazım. Niye peki Kuruluş Osman veya tarih dizilerini böyle yapıyorlar diye baktık arkadaşlar. Yani 190 bölümünü seyrettim, 191'inci bölümünü, işte, yarın akşam seyredeceğiz inşallah, Allah nasip ederse; şimdi, baktık ki arkadaşlar, aslında burada "subliminal" mesaj var yani mesele tarih öğretmek falan değil, mesele Allah rızası falan değil, bundan çok emin olun. 2023 seçimleri öncesinde temel mesaj neydi biliyor musunuz? "Küffarla ittifak edilmez, düşmanla ittifak olmaz." Osman Bey sürekli bunu söylüyor. Hatta Türk beylerinden bazıları "Ya, diğerlerine karşı güç birliği yapalım. Düşmanın bir kısmıyla belli ölçüde bir ittifak edelim." filan diyor, "Olmaz, küffarla ittifak olmaz, efendim, düşmanla ittifak olmaz." deyip sürekli kavramlar, jargon... Seçimlerde haberlerdeki kavramlar kullanıldı. Şimdi, belli ki işte, DEM'le olan bu ilişkilerden sonra şimdi Osman Bey, cennetmekân Osmangazi "Küffarla da ortaklık olur." diyor, şu anda Bizans'la ortaklık yapıyorlar değerli arkadaşlar. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar) Bakın, "dizi" dediğiniz de bu yani. Hani olmuyordu? Yapan beyler vardı, Türk beyleri, onların hepsi imha edildi, idam edildi ama şimdi Osman Bey diyor ki... İtiraz eden Türk beyleri de ihanetle suçlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ERHAN USTA (Devamla) - Niye bunu...
CAVİT ARI (Antalya) - Ne yapacaklarını anlatıyorlar.
ERHAN USTA (Devamla) - Hani "Daha önceden siz böyle diyordunuz Osman Bey, şimdi Bizans'la niye ittifak ediyorsunuz?" diyenlere de "Siz ihanet ediyorsunuz, siz bu işten anlamaz..." Yani dolayısıyla tarih dizileri de bu amaçla yapılıyor.
Vaktim çok fazla kalmadı fakat çok kısa, şu... Kamu görevlerinden ayrılanların yapamayacakları işlerle ilgili kanunda bir açıklık var, çok net bir şekilde yasaklama olmasına rağmen burada ihlaller var, bu ihlallerin önüne geçmek lazım. Bu, devlette ciddi bir gelir kaybına ve suistimale yol açıyor; buna ilişkin de özellikle EPDK'nin hemen bugün Tarife Daire Başkanı -bakın, bunlar yaşandı Türkiye'de- tarifleri belirledi, bu akşam bitirdi işini, sabahleyin Dicle Elektrik'e yönetici olarak geçti değerli arkadaşlar. Kanuna açık bir şekilde aykırı olmasına rağmen maalesef Türkiye'de bunun uygulaması var, bunların hepsinin gözden geçirilmesi lazım.
Netice itibarıyla tabii, bu kanun teklifine olumsuz oy kullanacağımızı çünkü hukuka ve Anayasa'ya aykırı birçok şey olduğunu da buradan ifade etmek istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)