| Konu: | 27 Şubatta yapılan çağrıya PKK tarafından tarihsel bir yanıt verildiğine, Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirdiği felaketin yıl dönümüne ve işçi Erol Eğrek’e ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 13.05.2025 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, dün tarihî bir gündü, tarihî bir ana tanıklık ettik. 27 Şubatta aslında, Sayın Öcalan tarafından yapılmış olan barış ve demokratik toplum çağrısına PKK tarafından tarihsel bir yanıt verildi ve biz bu yanıta hep beraber şahitlik ettik. Bu yanıt başta Kürt halkı olmak üzere tüm Türkiye toplumunun barış, eşitlik ve demokratik çözüm talebine verilmiş en güçlü yanıttır. Bu tarihsel yanıtı çözüm ve toplumsal barışla hepimizin taçlandırması gerekmektedir. Artık geçmişin yüklerini dürüstçe omuzlayıp geleceği hep birlikte inşa etme vaktidir.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Bizim geçmişimizde yük yok, kimin sırtında terör yükü varsa o konuşsun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Coğrafyanın tüm renkleri, kimlikleri, inançları, dilleri, acıları ve umutlarıyla hep birlikte düşünmek, konuşmak ve yol yürümek gerekir. Türkiye coğrafyasında acısı, umudu, neşesi, hüznü çeşitli dönemlerde farklılaştırılmış, ayrıştırılmış bütün toplumsal kesimlerin kendisini bir parçası hâlinde hissedebileceği, kendisini içinde görebileceği yeni bir dönemi hep beraber kurmak, kurgulamak zorundayız. Ülke tarihinde hiç olmadığımız kadar çözüme ve toplumsal barışa yakınız. Eğer bu ülke halkları, insanları ve hayatları için gerçekten bir kaygımız varsa buna kayıtsız kalma ya da elimizle itme lüksümüz yok. Samimiyet ve ciddiyetle sürece yaklaşmak zorundayız. Her birimizin tarihsel bir sorumluluğu ve rolü bulunmaktadır. Hiçbirimizin barışı geciktirme, söz söylemeyip kenara geçme lüksü yok ve olmamalı da. Hep birlikte yüzleşmeli, hep birlikte adım atmalı ve hep birlikte yaralarımızı sarıp onarmalıyız. Barış içinde bir gelecek istiyorsak bunun yolu özgürlükten, hukukun üstünlüğünden, eşitlikten ve adaletten geçiyor. Kürt sorununun çözümü de Türkiye'nin gerçek anlamda demokratikleşmesi de hepimizin ortak amacı ve sorumluluğu olmak durumundadır. Bu Meclis 85 milyonu temsil ediyor, o hâlde çözümün ve barışın dili de ilk önce buradan kurulmalıdır. Artık bu kürsüden kin, nefret, düşmanlık değil uzlaşma, eşit yurttaşlık ve onurlu barış konuşulmalı çünkü barış ancak demokratik siyasetle mümkündür. Gelin, geçmişle yüzleşelim. Neler yaşandığını, bu sorunun nasıl çözüleceğini açık yüreklilikle tartışalım. Hakikat, adalet ve hafıza komisyonları kuralım. Bu, sadece Kürt halkının değil, Türkiye halklarının ortak ihtiyacıdır. Yasal reformlarla demokratik Türkiye'yi yeniden hep beraber inşa edelim. Biz biliyoruz ki kalıcı barış mümkün ve demokratik çözüm de mümkün, halkların eşitliği mümkün. Yeter ki Meclis irade göstersin, yeter ki tarihî sorumluluğundan hiç kimse kaçmasın. Hepimizin ortak yaşam, toplumsal barış ve demokratik bir gelecek için el ele vermesinin zamanı çoktan geldi, geçiyor bile. Hızlı bir şekilde bizlerin, Meclisin gerçekten üzerine düşen sorumluluğu yapmak için de kolları sıvaması ve süreci başlatması gerektiğinin altını çizmemiz gerekiyor. Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi, demokratik Türkiye'nin inşası hepimizi birleştiren, buluşturan ortak amaç olmak durumundadır ve bu amaç etrafında birlikte mücadele edip, birlikte tartışıp, birlikte yeni dönemi kurabileceğimize inancımızı bir kez daha ifade ediyor; yeni dönemin hepimize, Türkiye halklarına hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, sayın vekiller; evet, Türkiye aynı zamanda işçi katliamlarının çokça yaşandığı bir ülke. Bir taraftan barışı konuşuyoruz ama bir taraftan da ülkenin içerisinde yaşanılan hukuksuzlukları da dile getirmek boynumuzun borcu. Türkiye işçi sınıfının en karanlık, en acı günlerinden birinin yıl dönümü bugün. 13 Mayıs 2014'te Soma'da 301 madencinin yaşamını yitirdiği bir katliamın yıl dönümü. Bu olay ne bir kazaydı ne de bir kaderdi. Bu ülkeyi yönetenlerin, iktidarın, aslında göz yummasıyla, onayıyla ortaya çıkan büyük bir katliamdı. Sermaye düzeninin sonucuydu, işçi karşıtı düzenin sonucuydu, emek karşıtı düzenin sonucuydu ve bu, bir iş cinayetiydi. Soma'da, insan canı, yerin 7 kat altında, birkaç kuruş daha fazla kazanılması için kâr uğruna hiçe sayıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Gerekli önlemler alınmadı ve oradaki üretim baskısı sonucunda o büyük felaket, o büyük katliam gerçekleşti. O gün maden çöktü ama aslında çöken sadece maden değildi, emeğin hiçbir değerinin olmadığı koca bir düzen çöktü ve o günden bugüne de emekten yana olan hiçbir şey değişmedi, sermayeden yana olan düzen aldı başını gidiyor. Aradan on bir yıl geçti ama adaletsizlik hâlâ devam ediyor, Soma'da hâlâ cezasızlık devam ediyor ve ne yazık ki Soma'nın sorumluları yargıdan kaçırıldı, Soma'nın sorumluları aklandı, kollandı. En son, 28 kamu görevlisinin yargılandığı davada 16 kişiye beşer ay, 2 kişiye altı ay yedi gün ceza verildi; 10 sanık ise beraat etti ama bu ülkede, Can Atalay yani Soma katliamında yaşamını yitirenlerin avukatı olan Can Atalay ve Selçuk Kozağaçlı hâlihazırda cezaevindeler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Yani 301 işçinin katilleri sokakta gezerken onların haklarını savunan, onlar için söz kuranlar cezaevinde olmaya devam ediyorlar. Sadece bu da değil Sayın Başkan, dört gün önce İstanbul'un göbeğinde, Şişli'de bir işçi daha katledildi; Erol Eğrek. Niçin katledildi? Çünkü Çalık Holdingde çalışıyordu, Türkmenistan'daki fabrikada çalışmıştı, 7 milyon liralık tazminat davasını almıştı ama on yıllardır hukuk mücadelesi verip kazandığı hâlde tazminatını alamıyordu. Bir video çekti, holdinge gitti ve oradaki görevliler tarafından, güvenlik görevlileri tarafından dövülerek katledildi. İşte, bu ülkedeki aslında düzenin adı tam da budur; Erol Eğrek yani bir işçinin hakkını ararken haksız ve hukuksuz bir şekilde dövülerek öldürülmesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Peki, buyurun Sayın Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu anlamıyla, o işçiyi, Erol Eğrek'i öldürenin sadece oradaki güvenlik görevlileri olmadığını; bu düzenin öldürdüğünü, sistemin göz yumduğunu, yargının kolladığını, katillerin ve en nihayetinde, burada devletin sorumluluğunun olduğunun altını çizmemiz gerekiyor.
Biz DEM PARTİ olarak, Soma maden katliamında yaşamını yitiren 301 işçiyi tekrar anıyoruz, Erol Eğrek'i tekrar anıyoruz saygıyla ve hürmetle. Ne olursa olsun emekten yana bir mücadeleyi büyütme ve böyle bir düzeni kurma sözünü de bir kez daha yinelemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.