| Konu: | Silahlı örgütün silah bıraktığını açıklamasına ve ilgili sürecin Türkiye Büyük Millet Meclisinde etraflıca konuşulması gerektiğine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 13.05.2025 |
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke olarak siyasi gündemleri maalesef hızlı tüketiyoruz. Soğukkanlı gündem değerlendirmeleri yerine siyah beyaz keskinliğinde ya da kamplara ayrılmış, ayrıştırılmış toplumda bulunduğumuz kampa göre keskin gündem değerlendirmeleri yapmakla, gündemleri değerlendirmek yerine takım tutar gibi her birimiz bir tarafa savruluyoruz. Ya çok övüyoruz ya çok eleştiriyoruz ya öfkeleniyoruz ya da aşırı mutluluğa kavuşuyoruz. Kısaca, aşk ve nefret arasında ikiye ayrılan bir toplum hâline geldik. Bu kapsamda da yüz yılı geride bırakan, 102 yaşına giren cumhuriyetimiz var. Elbette bu yüzyılda devlet ve millet olarak önemli kazanımlarımız oldu, çözüme kavuşturduğumuz sorunlarımız oldu, mesafe aldığımız konularımız oldu. Bir de ikinci yüzyıla taşan sorunlarımız var ve bu sorunlarımızı da çözme sorumluluğuyla karşı karşıyayız. Cumhuriyet öncesi izleri olsa da cumhuriyet döneminde henüz kâmil manada çözüme kavuşturup gündemden düşüremediğimiz meselelerimizden bir tanesi de her kesim tarafından farklı olarak adlandırılsa da Kürt vatandaşlarımızın meseleleridir. Bu konuda da Türkiye'de yaklaşık elli yıldır dönem dönem dozajı artıp azalsa bile devam eden bir silahlı örgütün silah bıraktığını açıklaması elbette bu ülke açısından olumlu bir gelişmedir. Ancak bu kararla her şeyin güllük gülistanlık olduğunu beklemek, her şeye oldubitti gözüyle bakmak fazla iyimserlik olur. Çünkü böyle bir beklenti oluşturmak aslında topluma da iyilik olmaz. Daha sürecin ismi üzerinde bile tarafların bir mutabakatının olmadığını görüyoruz, kimi "terörsüz Türkiye" süreci derken kimi ise "barış ve demokratik siyaset süreci" diyebiliyor. Dolayısıyla bu konuya yaklaşırken mutlak doğru olarak değerlendirip sadece alkışlamak doğru olmadığı gibi, mutlak yanlış orada değerlendirip süreci bir ihanet olarak değerlendirmek de yanlıştır. Elbette konuyla ilgili olan kişilerin ve bu milletin ve bu devletin konuya dair talepleri, önerileri, gerekliliklere dair bir kısım talepleri olabilir; bunları bir "pazarlık" veya "şart" diye peşinen itibarsızlaştırmak doğru değildir. Yine, konuya dair endişesi ve kaygısı olan kesimler de olabilir; bunları da sanki barışa ve çözüme karşıymış gibi yaftalamak da doğru değil. Dolayısıyla bu meseleyi siyah-beyaz keskinliğinde değil ara renkleriyle beraber değerlendirmek lazım. Bu konuya dair talepleri olanların da taleplerini dinlemek lazım ama bu konuya dair endişe ve kaygısı olanların da kaygılarını hep beraber dinlememiz gerekiyor. Çünkü daha çok değil, iki sene önceki seçimde bugün konuşulan konulara benzer konuları dile getiren muhalefet partilerini terör örgütüyle iş tutmakla, terörist olmakla itham eden, buna dair videoları meydan meydan gezdiren bir siyasi hareketin bugün kalkıp böyle bir sürece önderlik etmiş olmasını hep beraber oturup konuşmamız lazım veya bu iki yıl önce zehirlenen toplumun, konuşulan dilin ülkeyi kamplaştırdığı bir durumda bugün bu sorunu çözmeyle ilgili atılan adımları, bu gelgitlerle toplumu nereye getirdiğini konuşmak lazım. İşte, tam da tüm bu değerlendirmelerin asıl mecrasının Türkiye Büyük Millet Meclisi olması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, burada bu meselenin etraflıca konuşulup hem taleplerin hem önerilerin hem gerekliliklerin hem de endişe ve kaygıların burada hep beraber konuştuğumuz ve işin sonunda da ortak bir akılla doğruya ulaşma konusunda bir çaba ve gayret içerisinde olduğumuz bir süreci yaşatmak durumundayız. "Türkiye Büyük Millet Meclisi bu meselenin mecrası olması gerekir." derken dışarıda pişirilen işlerin bu Meclise onaylatılacak bir süreci kastetmiyorum. Bu Meclis burada oturup bu konuyu etraflıca konuşabilmeli. Az evvel ifade ettiğim gibi, doğru bulanlar da niçin doğru bulduğunu rahatlıkla burada ifade edebilmeli, yanlış bulanlar da niçin yanlış olduğunu burada detaylı bir şekilde ama kızmadan, birbirimize öfkelenmeden oturup konuşabilmeliyiz çünkü en önemli meselemiz, dediğim gibi, "Liderlerimiz istedi." diye bir konuya "doğru" ya da "yanlış" diye yaklaşmak olur diye düşünüyorum. Liderlerimizin de hataları olabilir, onların da siyasi angajmanları olabilir, onların da bizim bilmediğimiz mecburiyetleri olabilir. Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi, liderler tarafından verilen kararların onaylandığı bir platform değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi millet adına, dışarıda ne pişirse pişsin millet adına doğru olan bir şeyi burada hep beraber pişireceğimiz bir mecra olmalıdır diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Bu kapsamda elbette silahlı bir örgütün silahlarını bırakıp silahsızlanmayla ilgili sürecin güvenlik kuvvetleri, istihbarat örgütleri içerisinde biraz daha kapalı devre yürüyor olmasını normal karşılamak lazım ama Türkiye Büyük Millet Meclisini ilgilendiren kanunların, infaz düzenlemelerinin, genel affın, kısmi affın ya da başka konuların dışarıda pişirilip buraya sanki bir sipariş kanun maddesi olarak getirilmesi süreçlerinin bu millete yapılabilecek en büyük kötülük olduğunu buradan bir kez daha net bir şekilde ifade ediyoruz. Dolayısıyla, artık bundan sonraki sürecin istihbarat örgütlerinin kapalı toplantılarda yapacağı çalışmalar değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinde enine boyuna konuşulması gereken konular olduğunu buradan bir kez daha vurgulamak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Bu vesileyle son olarak şunu da ifade etmek isterim ki bu sürece mutlak doğru ya da mutlak yanlış olarak yaklaşmanın bu meselenin etraflıca tartışılmasının önündeki en büyük engel olduğunu buradan bir kez daha net bir şekilde ifade ediyorum ve elbette tarafların ta yıllardan beri gelen siyasi dil ve üsluplarının bugün bu meselenin çözümünün önünde ne kadar büyük engel olduğunu bu süreci başlatan kişilerin de dikkate alması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu mesele konusunda etraflıca bir genel görüşme ve daha sonraki konuları da -dediğim gibi- dışarıdan bir siparişle değil, burada bütün endişe ve kaygılarıyla beraber değerlendirmesi gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.