| Konu: | Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 85 |
| Tarih: | 08.05.2025 |
ZEYNEP ODUNCU KUTEVİ (Batman) - Teşekkürler Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen sevgili halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün bu kürsüde sadece bir yasanın maddesini değil bir düzenin vicdanını tartışıyoruz. Bugün burada milyonlarca insanın yoklukla, adaletsizlikle, baskıyla boğuştuğu bir ülkede iktidarın halktan kopuk düzenlemelerini değil halkın susmayan çığlıklarını konuşmak zorundayız. Memleketin dört bir yanında geçinemeyen emekliler, insanca yaşam isteyen asgari ücretliler, geleceği çalınmış gençler, katledilen kadınlar, üretimden koparılan çiftçiler, görmezden gelinen engelliler, sesi duyulmayan çocuklar var ama Meclisin önüne getirilen ne? Torba yasalara sıkıştırılmış, Anayasa Mahkemesine takılmış düzenlemeleri kurnazca kanunlaştırma girişimi var. Bu Mecliste ne yazık ki bir kez daha halkın gündemi değil iktidarın bekası konuşuluyor. Biz burada 32 maddelik bir torba yasa teklifini görüşüyoruz ama bu teklif, halkın bu ağır sorunlarına çözüm üretmiyor, yalnızca iktidarın kendi düzenini sürdürmesine hizmet ediyor.
Bugün tartıştığımız teklifin 30 maddesi Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarını tamamlar gibi gösterilerek Meclise sunulmuştur yani yargının iptal ettiği KHK düzenlemeleri bu kez kanun kılığına sokularak yeniden karşımıza getiriliyor. Bu, hukuka değil siyasi mühendisliğe dayalı bir taktiktir ve bu taktikte temel amaç, Meclisin iradesini baypas ederek fiilî durumu kalıcı hâle getirmektir. KHK'lerle yönetilen bir ülke olur mu? Bu, sadece bir yönetim tarzı değil aynı zamanda anayasal düzene, demokrasiye ve halkın egemenliğine karşı sistematik bir saldırıdır.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL sürecinde çıkarılan KHK'lerle 150 bini aşkın kamu emekçisi görevlerinden ihraç edildi. Bu sayı, 12 Eylül askerî darbesinde görevden alınan kamu görevlilerinin onlarca katı. Sözümüz ona; OHAL Komisyonu adaletin değil oyalamanın adresi oldu. 127 binden fazla başvurudan yalnızca 17 bini kabul edildi. Haksız yere ihraç edilen, yıllarca hayatları altüst edilen insanların dosyaları raflara kaldırıldı. Komisyon kararlarıyla, yaşamını yitirdikten sonra artık asla geri dönemeyecekleri görevlerine iade edildiler. Ancak KHK'ler yalnızca bireylerin hayatını karartmakla kalmadı, bir halkın kültürel ve dilsel varlığını da hedef aldı. KHK'ler ve kayyumlar eliyle Kürtçe ana dilinde eğitim veren okullar, kreşler, Kürtçe üzerine çalışmalar yapan İstanbul Kürt Enstitüsü ve KURDÎ-DER kapatıldı; Kürtçeye katkı sunan akademisyenleri üniversiteden ihraç etmek ve Kürt öğretmenlerini kamuya atamamak yönünde çok sayıda uygulamaya imza atıldı.
Şimdi, yine, karşımıza KHK'lerle yapılmış ama Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş düzenlemeleri yasallaştırmaya çalışan bir teklif var. Bu kez hedefte yargının yapısı var.
Teklifin 15'inci maddesiyle Hakimler ve Savcılar Kanunu'nda bir kelime değişikliği yapılıyor, "bakan yardımcısı" ifadesi yerine "müsteşar" getiriliyor; kulağı teknik gibi geliyor değil mi? Ama biz biliyoruz, bu ülkede yargı teknik değişikliklerle siyasallaştırıldı, hukuk küçük kelimelerle büyük darbeler aldı. Bugün önerilen bu küçük değişiklik, yargının yürütmeye biraz daha bağımlı hâle gelmesidir yani halk adına karar vermesi gereken bir kurumun yürütmenin emir eri hâline gelmesidir. Kimdir bu müsteşar? Yürütmenin doğrudan atadığı bir bürokrattır. Hangi halk iradesini temsil ediyor yoksa sarayın iradesini mi? Bu düzenleme bağımsız yargıyı bir adım daha geriye, saraya bir adım daha yakınlaştırmaktadır. Bugün milyonlarca insan adalet arıyor bu ülkede. Roboski için adalet isteyenler hâlâ adalet kapılarında bekliyor. Ankara, Suruç, Gezi; acıları taze, sorumlulukları dokunulmaz. KHK mağdurları, işini geri isteyen emekçiler, seçimle gelen belediye başkanları, halk iradesiyle seçilen vekiller, kadınlar, gazeteciler, öğrenciler, doğa savunucuları; bu insanların tamamı adalet istiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oduncu Kutevi, lütfen tamamlayın.
ZEYNEP ODUNCU KUTEVİ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Ama siz, onların sesini değil yürütmenin sesi olan bir bürokratı yargının merkezine yerleştiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede yargı sadece bağımsızlığını değil toplumsal meşruiyetini de yitirmiştir. Halk artık mahkeme salonlarında değil sokaklarda, vicdanlarda adalet arıyor çünkü adaletin terazisi artık eşit tartmıyor.
Biz DEM PARTİ olarak bu düzenlemeye teknik değil siyasi bir müdahale olarak bakıyoruz. Çünkü bu ülkenin yürütmeye hizmet eden bir yargıya değil bağımsız, tarafsız, adil bir yargıya ihtiyacı var. O yüzden bu topraklarda bir gün gerçek adaletin hüküm süreceğine olan inancımızla bu düzenlemenin karşısında duracağımızı bir kez daha buradan söylüyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)