GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:81
Tarih:29.04.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA ERTUĞRUL KAYA (Gaziantep) - AK PARTİ Grubunun kıymetli 2 vekilini saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; YENİ YOL Grubumuz ve DEVA Partisi adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle hastanede tedavisi süren Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Sırrı Süreyya Önder'e bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, Allah'tan acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, zamanın kısa tarihinde bir yolculuk yapalım. İbretlik bir hikâye, Hindistan'daki meşhur Tac Mahal'in hikâyesi. Babür İmparatoru Şah Cihan çok sevdiği eşi Mümtaz Mahal'i kaybetmiş. Tabii, üzüntüsü çok büyük. Eşinin mezarının bulunduğu yere güzel bir türbe yaptırmak istemiş. En iyi mimarları, ülkedeki en değerli taşları getirtmiş. Minareler, kubbeler yükseldikçe, yapının azameti belirmeye başladıkça Şah mest olmuş, âdeta kendinden geçmiş. Bu koskoca anıtın uğruna yapıldığı mezar ise hâliyle küçülmüş, küçülmüş. Tabii, Şah bu anıtı ne için yaptırdığını unutacak kadar kendini de kaybetmiş. Yapı gittikçe büyümüş ama Şah bir türlü tatmin olmuyormuş. Mezarın üstüne daha fazla sütun, daha fazla bahçeler yaptırmış, yaptırmış ancak Şah'ın içine sinmeyen, ahengi bozan bir şey varmış bütün bu tablonun içerisinde. Bir gün bu kubbelerden birinin üstüne çıkıp aşağı doğru şöyle bir bakıvermiş ve uğruna bu heybetli binayı, yapıyı inşa ettiği eşinin küçücük kalmış mezarını görmüş. Heyecanla "Buldum!" demiş, "Ahengi bozan şey, işte, bu; atın buradan bunu." demiş. Rivayet odur ki mezarı kaldırtmak istemiş. İşte, bu, aslında Şah Cihan'ın değil, AK PARTİ iktidarının da hikâyesi. 2001 yılında özgürlük, adalet, demokrasi için yoksullukla, yasaklarla, yolsuzluklarla mücadele için birlikte kurduğumuz AK PARTİ'nin aradan geçen yirmi dört yıldan sonra geldiği hazin tablo. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçip tek imzayla gücü eline alınca, tıpkı Şah Cihan gibi külliyenin tepesinden bakınca demokrasi, adalet artık küçük bir ayrıntı. Külliyenin tepesine çıkıp bakınca evet, artık böyle görünüyor, aynı Mümtaz Mahal'in mezarı gibi. Adalet, ortak akıl, istişare, çoğulculuk; hepsi o ahengi bozan küçük ayrıntılar. Hep diyoruz "Güç yozlaştırır, mutlak güç ise mutlaka yozlaştırır."

Bugün, burada, yine bir kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılmasına dair bir kanun teklifini görüşüyoruz. Evet, ülkemiz kanun hükmünde kararnamelerle idare ediliyor; yönetilmiyor, idare ediliyor. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçerken milletimizi ikna etmek için vadedilip de milletimizin tamamının faydasına gerçekleşen ne oldu? Hiçbir şey olmadı. Mutlu bir azınlık dışında bu sistemsizliğin bilançosu milletimiz için her alanda çok ağır oldu. Bir kişinin iki dudağı arasına sıkışan Türkiye, hak ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı, uluslararası arenada yalnızlaşan ve gün geçtikçe yoksullaşan bir ülke hâline gelmiş durumda. Şu anda, yürütmenin yasama ve yargı organları üzerinde fiilen vesayet kurduğu bir dönemi yaşıyoruz. Gazi Meclisimizin yetkilerinin fiilen budandığı, yargı bağımsızlığının neredeyse yok edildiği bir sürecin sonuçlarını hep beraber yaşıyoruz. Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 21'inci maddesi bunun en bariz örneği. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun 11 üyesinin 11'ini de Cumhurbaşkanı atıyor; bu kadar önemli bir kuruma Gazi Meclisimiz neden üye atamıyor?

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Aralarında eşitlik olsun diye(!)

ERTUĞRUL KAYA (Devamla) - YENİ YOL Grubu olarak 11 üyenin 7'sinin yüce Meclisimiz tarafından seçilmesine ilişkin önerge verdik, umarız bu hatadan dönülür.

Değerli arkadaşlar, demokrasi sadece beş yıldan beş yıla seçimlere gidip, vatandaşlarımızın oyunu talep edip, desteği cebine koyup arkasına bakmadan yürüyüp gitmek değildir. Adına "Türk tipi başkanlık" denilen Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtiğimizden bu yana milletimiz krizden başını kaldıramadı. Dolar fırladı, faizler yükseldikçe yükseldi, enflasyon arttıkça arttı, fiyatlar uçtukça uçtu. 2017'de otomobil alınabilecek paraya bugün arabanın maalesef sadece yazlık ve kışlık lastiklerini ancak alabiliyoruz. 2017 yılında dayalı döşeli ev alınan paraya bugün o evin arsası dahi alınamıyor. 2017'de 3 bin liraya bir hafta yurt dışı tatili yapılırken bugün o paraya Schengen vizesi dahi alınamıyor, o da alabilene. Kriz aşama aşama geliyor, her aşamada şiddetini daha da artırıyor.

Değerli arkadaşlar, bir ülkenin gücü pasaportunun itibarı ve parasının değeriyle ölçülür; evet, paramız maalesef pul oldu. Sayın Ali Babacan'ın ekonomi yönetiminin başında olduğu, Türkiye'nin başarıdan başarıya koştuğu o dönemlerde bu 200 lira 134 dolar yapıyordu, bugün ise sadece 5 dolar. Aradaki 129 dolar milletimizin cebinden çalınan paradır, bunun hesabını kim verecek? İktidardan "Biz yanlış yaptık, özür diliyoruz." diyecek bir Allah'ın kulu yok mu? Gençlerimiz internette arama motorlarında "Yurt dışına nasıl gidilir?" "Almanya'ya nasıl gidilir?" diye araştırıyorlar. Size acı tabloyu göstereyim: Bakın, bu, 2016 Nisanından günümüze dokuz yıllık "Almanya'ya nasıl gidilir?" Google arama trendleri grafiği. Vatandaşlarımız neler aramış? "Almanya'ya çalışmak için nasıl gidilir?" diye sormuş. "Almanya'ya çalışmaya nasıl gidilir?" diye sormuş ve "Almanya asgari ücret." diye sormuş. Gelelim, YouTube kısmına; Youtube'da "Almanya'ya Göç Rehberi" başlıklı bu video, değerli arkadaşlar, 707 bin kere izlenmiş, bu videolardan daha nicesi var. İnsanlarımızın bu videoları ailesiyle birlikte izlediğini de hesaba katarsanız şu anda ülkemizde milyonlarca vatandaşımız Almanya'ya gitmeyi düşünüyor, planlıyor, hayal ediyor. Diğer "Almanya'ya nasıl gidilir?" videoları da 400 binden fazla izleme almış; verdiğim sadece küçük örnekler, bu videolardan yüzlercesi YouTube'da izlenme rekorları kırıyor. Külliyenin tepesinden baktıkça bu videolar, arama trendleri rekor kırmaya devam edecek. Gençlerimize, emeklilerimize, 85 milyon vatandaşımıza adil, onurlu bir yaşam sağlayamadığınız sürece bu aramalar yapılacak, bu videolar izlenecek.

Kırk beş gündür koskoca ülke bir türbülansın içerisine sokuldu. Şüphesiz, milletimizin parasına göz diken, kamu malına el uzatan -partisi, makamı ne olursa olsun- bunun hesabını yargı önünde vermelidir ama iktidarın adaleti nalıncı keseri gibi bir tarafı keskin. Adalet muhalefet belediyelerine tıkır tıkır işliyor. Peki, iktidar belediyeleri? İktidar belediyelerine tek bir operasyon var mı? Yok. Bu nasıl adalet ya! "Yanlış yapıyorsun." diye uyaranlara, çözüm önerenlere, biraz olsun sesini yükseltenlere karşı hukuku askıya almak gaflettir. Siyasetçilerin tornadan ama kendi zaviyesinin tornasından çıkmış tek tip gençlik sevdası boşuna bir sevdadır, buna asla müsaade etmeyeceğiz. Biz, bu kadim toprakların sorgulayan, eleştiren, merak eden ve hevesini yitirmeyen gençlerle büyüyeceğini çok iyi biliyoruz.

Emaneti Allah'ın izniyle teslim aldığımızda, ilk doksan günde "dezenformasyon yasası" denen sansür yasasını tarihin tozlu raflarına kaldıracağız. Hiç kimsenin "Sabaha kapıma dayanırlar mı?" kaygısını bu ülkenin gençlerine yaşatmaya hakkı yok; böyle bir şeye asla izin vermeyeceğiz. Demokrasi de bilim de zenginlik de korkuyla gelmez ancak özgürlükle gelir, özgürlükle ilerler. Sözünün değeriyle güçlenen bir Türkiye istiyoruz, sözünün gücüyle yükselen bir Türkiye istiyoruz. Biz, mülakatlarda elenen, adaletsizliklere uğrayan gençlerimize yapılan zulmü kabul etmiyoruz; KHK'lerle canından bezdirilen milyonlara yapılan zulmü kabul etmiyoruz; "Keşke emekli olmasaydım." diyen emeklilere yapılan zulmü kabul etmiyoruz; sağlıkçılara zindan edilmiş bir hayatı, "Çok şükür, bugün de ölmedim." diyen kadınlara yapılan zulme önlem almayan bir anlayışı kabul etmiyoruz; bir tarafta çocuğuna harçlık veremediği için intihar eden babanın, diğer tarafta devleti göz göre göre soyanların olduğu bir düzeni kabul etmiyoruz. DEVA Partisinin, bizim çok büyük ve çok net bir hedefimiz var. Hedefimiz tam demokrasidir, öyle eksik gedik değil, tam porsiyon falan değil tam demokrasi; tam demokrasiye giden yol ise hak ve özgürlüklerden geçiyor, adaletten geçiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen tamamlayın.

ERTUĞRUL KAYA (Devamla) - Bizim nazarımızda güçlü devlet, 85 milyonun hakkını, hukukunu koruyan devlettir; güçlü devlet, ayrımcılık yapmayan devlettir; güçlü devlet, haksızlığa tolerans göstermeyen devlettir; güçlü devlet, insan haklarını koruyan devlettir; güçlü devlet, gençlere kendini özgür hissettiren devlettir; güçlü devlet, herkesin güvende yaşamasını sağlayan devlettir. Türkiye'nin bekası adalettir, Türkiye'nin bekası insan haklarıdır. Türkiye'nin devası eşitliktir, Türkiye'nin devası özgürlüktür.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)