GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bugün yapılan gözaltılara, 1 Mayıs İşçi Bayramı'na, TÜİK'in açıkladığı dar tanımlı işsizlik oranına, kadınlar için taleplerine ve İstanbul'da yapılan operasyona ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:81
Tarih:29.04.2025

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, ben de herkesi saygıyla selamlıyorum. Evet, bugün yine gözaltı operasyonlarıyla güne uyandık. İstanbul'da, Ankara'da, Eskişehir'de, Konya'da, Hatay'da 1 Mayıs öncesi çok geniş kapsamlı bir gözaltı operasyonu yapıldı ve bu operasyonda sosyalistler, devrimciler, sendikacılar, gençler, kadınlar, ekoloji mücadelesi yürütenler, sanatçılar; her meslekten, neredeyse her kesimden insan gözaltına alındı. Peki, neden gözaltına alındılar? Çünkü, emek mücadelesi veriyorlardı, çünkü 1 Mayısa hazırlanıyorlardı ve en önemlisi aslında 1 Mayıs için Taksim'e çağrı yapmışlardı. Şimdi, biz sormak istiyoruz: Yani 1 Mayısta Taksim'e çağrı yapmak nasıl bir gözaltı gerekçesi olabilir ya da "Taksim'e çıkmak istiyoruz." demenin kendisi nasıl bir terörizm faaliyeti olabilir ki halkın en meşru, işçi sınıfının en meşru talebi değil midir? Özellikle de Anayasa'daki toplama ve gösteri hakkının kapsamına girmemekte midir? Girmektedir. Ama buna rağmen ısrarlı bir Taksim yasağında Hükûmetin kendisi devam ediyor.

Şimdi, söyleyelim ne 1 Mayıs için Taksim'e çağrı yapmak suçtur ne yürümek suçtur ne de işçi sınıfının kendi taleplerini 1 Mayıs meydanlarında haykırması suçtur. Burada büyük bir korku olduğunu görüyoruz. Taksim'i neredeyse kendi kafasında fetişleştiren, Taksim'i bütün muhaliflere, işçi sınıfına, kadınlara kapatan bir anlayış gün geçtikçe yerleşik hâle getirilmeye çalışılıyor. Bunun doğru olmadığını ifade etmek istiyoruz. Bu korkudan, bu paranoyadan hızla kurtulması gerekiyor ülkenin ve en başta da Hükûmetin kendisinin.

Şimdi, Taksim sadece tabii ki bir meydan değil, aynı zamanda işçi sınıfının belleği, 1 Mayıs da o belleğin aslında direniş günüdür. O anlamıyla Taksim'i yasaklayarak aslında tarihi, halkı ve hakikati susturmak da mümkün olmadı, bundan sonra da mümkün olmayacak. Gözaltına alınanlar sadece 1 Mayıs için alanlara çıkanlar mı? Hayır. Aynı zamanda ekmeğine, özgürlüğüne, geleceğine, demokrasisine sahip çıkanlardır ve bu düzenin aslında susturmak istediği, görmezden geldiği, sesini kısmak istediği bir kesimi oluşturduklarının yani bizim sesimiz olduklarının, nefesimiz olduklarının özel olarak altını çizmemiz gerekiyor. Bu ülkeyi, bu dünyayı ayakta tutan da işçi sınıfının mücadelesidir. İşçiler üretmese tek bir gün -biz dâhil- burada oturamayız, bu çalışmayı yapamayız. O anlamıyla, emeğe saygı, emeğin kutsallığına saygı ve özellikle de 1 Mayıs İşçi Bayramı'nda işçilerin taleplerini kulak kabartan bir yaklaşım beklentimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum ve ne olursa olsun sınıfın yanında olduğumuzu, işçilerin yanında olduğumuzu, 1 Mayıs meydanlarında onlarla yan yana, omuz omuza, hep beraber talepleri haykıracağımızı ifade ederek 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlu olsun "..."(*) demek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, TÜİK her zamanki gibi şahane işler yapıyor. Bugün de bir veri açıklamış ve demiş ki: "Dar tanımlı işsizlik oranı 7,9'a düşmüş." Gerçekten bu ülkede yaşamasak, her gün markete gitmesek, her gün işsiz insanlarla sohbet etmesek, toplantılarda işsiz insanlar gelip bizim yanımıza iş aradıklarını söylemeseler, telefonlarımız iş talepleriyle neredeyse kilitlenmese TÜİK'e inanasımız geliyor yani gerçekten 7,9 muazzam bir rakam ama gerçek öyle mi? Hayır. Bakın, gerçek işsizlik yani atıl iş gücü oranı Türkiye'de yüzde 28,8. DİSK-AR'da bu TÜİK'in rakamlarını ele almışlar ve değerlendirmişler. Geniş tanımlı işsiz sayısı son bir yılda 2 milyon 182 bin kişi artmış. 2025 Mart ayında geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 28,8 olmuş ve yaklaşık 5 milyon 3 kişi artık iş aramaktan umudunu kesmiş ve iş aramaktan vazgeçmiş durumda. Yine, geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 38,2.

Peki soruyoruz: Bütün bu gerçekler ortadayken, bütün bu istatistikler ortadayken ve her birimiz bunu yaşamımızla deneyimliyorken TÜİK ne yapmaya çalışıyor? TÜİK'in tek bir görevi var, o da aslında, iktidarın politikalarını sayısal olarak makyajlamak, mümkün olduğu kadar enflasyonu düşük gösterip asgari ücretliye, emekliye düşük zam yapılmasını sağlamak; onun işsizlik verilerini gerileterek, aslında bir manipülasyon yaparak algıları yönetmek gibi maharetleri olduğunu ve bu iş için de canhıraş bir şekilde çalıştığını biliyoruz. O anlamıyla, TÜİK'in "Düştü." dediği işsizlik pazarda filesi boş kalan kadının yüzünden okunuyor, TÜİK'in "Arttı." dediği istihdam ise güvencesiz, kötü koşullarda çalışan, iş kazalarında, iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçilerin bedeninden anlaşılıyor. O anlamıyla, sosyal devletin tasfiye edildiği, gerçek anlamda tam bir yoksunluk ve yoksulluk politikasının gün geçtikçe derinleştiği bu ortamda TÜİK'in bu yaptığını kabul etmediğimizin altını çizmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, lütfen tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın vekiller; tabii, 1 Mayıs arifesindeyiz. Bu anlamıyla, gerçekten yaşamın en önemli başlığını oluşturan, aslında yaşamı kurmaya çalışan, sayısal olarak bu dünyanın yarısı olan biz kadınlara dair de bir şeyler söylemek istiyorum. Bugün Türkiye'de kayıtlı çalışan kadın işçilerin yüzde 58'i asgari ücret ya da daha düşük ücretlerle çalışıyor. Çoğunluğu oluşturan kayıt dışı sektörlerde bu oran yüzde 90'ı buluyor, bakın tam tamına yüzde 90'ı buluyor. Sigortasızlık kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha fazla; kadın emeği ucuz, güvencesiz, geçici işlerle sömürülüyor ve değersizleştiriliyor. Sadece bu da kalmıyor, kadınlar özellikle iş yerlerinde cinsel tacize ve mobbinge maruz kalıyorlar, düşük ücretlerle çalıştırıldıkları yetmiyormuş gibi doğum sonrası işten çıkarılma tehdidiyle karşı karşıya kalıyorlar. Kreş hakları gasbediliyor, doğurdukları çocukları bırakacak kreşleri çoğu zaman olmadığı için ya işten ayrılmak zorunda kalıyorlar ya da uzakta olan bir ebeveynlerini eve getirmek zorunda kalıyorlar çocuklarına baksın diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, lütfen tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.

O anlamıyla bir kez daha diyelim: Özellikle Aile Bakanlığı eliyle kadın istihdamı değil de kadını aileye hapseden, kadını toplumsal cinsiyet rollerine hapseden, kadını sadece ev içinde eş ve anne olarak tanımlayan politikaların tam karşısında olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Biz bu dünyanın yarısıyız, yaşamın tamamında var olmak istiyoruz, söz kurmak istiyoruz. Onun için taleplerimiz: Eşit işe eşit ücret istiyoruz. Güvenceli, sigortalı, güvenli çalışma koşulları istiyoruz. Cinsiyetçi mobbingin, tacizin ve ayrımcılığın son bulmasını istiyoruz. Kamusal kreş hakkı, ücretsiz bakım hizmetleri istiyoruz. Kadını eve hapseden tüm politikaların terk edilmesini istiyoruz ve bakım emeğinin, özellikle de yaşlı, çocuk ve engelli bakım emeğinin üzerimizdeki yükünün, özellikle devletin bu konuda elini taşın altına koyup, üzerimizden alınmasını istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, son kez uzatıyorum, lütfen tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, kadınlar olarak varız, emeğimiz var, mücadelemiz var ve kadınlar olarak da bu ülkeyi de dünyayı da değiştireceğimizi tekrardan ifade etmek istiyorum.

Son olarak, İstanbul'da yapılan operasyona kısaca değinmek istiyorum. 52 kişi gözaltına alınmıştı, bugün de adliyeye çıkarıldılar. Artık Hükûmetin bu gözaltı operasyonlarına bir nokta koyması gerektiği çok açık ve net. Bakın, 6,2'lik bir deprem yaşadık, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Şişli Belediye Başkanı ve Esenyurt Belediye Başkanı cezaevindeler yani 16-17 milyonluk bir kentin iradesi şu anda cezaevinde ve biz İstanbul depremini konuşuyoruz. Peki, o deprem daha uzun sürseydi ve bir yıkıma yol açsaydı bunun hesabını kim verebilirdi? Büyük bir akıl tutulmasıyla karşı karşıyayız, fiilî olarak bir kayyum uygulamasıyla karşı karşıyayız. Dün de seçilmişlerin haksız hukuksuz gözaltılarına, tutuklanmalarına karşı çıktık, bugün de karşı çıkıyoruz. O anlamıyla, siyasi saiklerle yapılan bu operasyonlara hızla son verilmesi gerektiği çok açık ve net.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, teşekkür için açıyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlıyorum Sayın Başkan, son cümlem.

En önemli kurum müdürleri şu anda gözaltında tutuluyorlar. Fiilî olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi işlemez hâle getirilmiş, yerel yönetim felç edilmeye çalışılıyor. Bu aklın bizi götüreceği bir yer yok. İstanbul'da sadece Cumhuriyet Halk Partisine oy verenler yaşamıyor. Böyle bir akıl varsa bundan geri dönmek gerekiyor. İstanbul'da 16 milyon yurttaş yaşıyor, onların can güvenliği, onların depremden korunması, onların güvenli bir kentte yaşaması meselesinin de çok öncelikli olması gerekiyor ancak böyle bir depremden sonra gerçekten suçüstü hâlinde, bir insanı öldürdüklerinde gözaltına alınan insanlar bugün siyasi saiklerle gözaltına alındılarsa bu çok büyük bir ayıp; çok büyük yazık ediliyor. Bunu da doğru bulmuyoruz, buna karşı olduğumuzu tekrar ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.