GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/2608, 2609, 2610, 2611, 2612, 2613) Esas No.lu 2025 Yılının Nisan Ayında Ülkemizde Gerçekleşen Zirai Don Olayının Sonuçlarının Araştırılması, Üreticilerin ve Tarımsal Ürünlerin Uğradığı Zararların Tespiti ve Gelecekte Yaşanabilecek Benzer Olayların Etkilerinin En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:76
Tarih:15.04.2025

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAKAN ŞEREF OLGUN (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mart ayı sonu ve nisan ayı başında ve en son 10-12 Nisanda yaşanan şiddetli zirai don Afyonkarahisar başta olmak üzere Aksaray'dan Trabzon'a, Ankara'dan Mersin'e, Adana'dan Yozgat'a kadar birçok tarım ilimizi âdeta kavurdu. Kiraz, vişne, elma, kayısı, üzüm, incir, narenciye, fındık, ceviz, şeker pancarı, arpa, buğday, ayçiçeği; say say bitmiyor. Bu tabloyu en net görebileceğimiz yerlerden biri ise Afyonkarahisar'ın Sultandağı, Çay ve merkez ilçeleridir. Kiraz ve vişnenin başkenti sayılan bu topraklarda çiçeklenme döneminin ortasında yaşanan don binlerce dönüm bahçeyi bir gecede küle çevirmiştir. Kirazdan vişneye, elmaya kadar her şey yandı, üretici bir kez daha çaresizlikle baş başa kaldı. İlçede yaklaşık 56 bin dekarlık alanda kiraz, vişne, elma, kayısı ve erik üretimi yapılmaktadır. Yıllık yaklaşık 40 bin ton yaş meyve üretimiyle bölge Türkiye'nin meyve ambarıdır. Yaklaşık 2.100 çiftçi doğrudan etkilenmiştir; gene merkez, Çay, Sultandağı ilçe, belde ve köylerimizin durumu da içler acısıdır. Buralardaki tablo sadece yerel bir kriz değil tarımsal üretimin geleceği için kırmızı bir uyarı sinyalidir. Böylesine büyük bir üretim kaybının sadece üreticiyi değil, nakliyecisinden işçisine, hal esnafından ihracatçıya ve sonuçta tüketiciye kadar tüm tedarik zincirini olumsuz etkileyeceği açıktır.

Ülkemizin diğer bölge ve illerinden gelen bilgiler de ürkütücüdür. Ürünlerde yüzde 60'tan yüzde 95'e hatta yüzde 100'lere varan rekolte kayıpları yaşanmıştır. Çiftçi tarlasını kaybetmiş, ürün yok, hasat yok ama borç kapıda; Ziraat Bankası "Taksit günü." diyor, Tarım Kredi icrayla tehdit ediyor. Doğal afet karşısında eli kolu bağlı kalan üretici şimdi bir de mali tablonun altında eziliyor. Bugün TARSİM, adı kamu destekli olsa da çiftçiye gerçek bir güvence olmaktan çıkmış, karmaşık, maliyetli ve adaletsiz bir yapıya dönüşmüştür; primler yüksek, kapsam dar. Sistem çiftçinin zararını telafi etmeye değil ödeme yapmamak için gerekçe üretmeye odaklı çalışıyor: "Don, poliçe kapsamındaki tarihten birkaç gün önce olmuş." "Zarar oranı eşik değerin altında." vesaire vesaire. Bu bahanelerle çiftçinin açık ve net kaybı yok sayılıyor yani üretici poliçeye güvenerek değil şansa güvenerek üretim yapıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz İYİ Parti olarak, Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu'nun talimatlarıyla hemen harekete geçtik. Felaketin yaşandığı illerde sahaya çıktık. Üreticilerimiz, muhtarlarımız, STK temsilcilerimiz, tüm bileşenlerle görüştük. Raporları hazırladık ve dün, 14 Nisan 2025 tarihinde hem çiftçilerimize acil destek sağlanmasına yönelik kanun teklifimizi hem de yaşanan don olayıyla ilgili Meclis araştırma önergemizi Genel Kurulun takdirlerine sunduk. Kanun teklifimiz açık ve nettir. Yüzde 30'un üzerinde zarar varsa bu bölgelerin tarımsal afet bölgesi ilanı mecburi olmalıdır. Üreticinin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları en az bir yıl faizsiz olarak ertelenmelidir. Çiftçiye iki yıl geri ödemesiz, beş yıl vadeli ve sıfır faizli kredi verilmelidir. Elektrik ile sulama bedellerinin yüzde 50'si hazine tarafından karşılanmalıdır. Yaşanan don olayına mahsus olmak üzere, dekar başına 10 bin TL doğrudan gelir desteği sağlanmalı ve bu destek çiftçinin normal destek alacağından mahsup edilmemelidir. TARSİM yeniden yapılandırılmalı, çiftçinin mağduriyetine son verilmelidir. Bakınız, bu öneriler herhangi bir popülist vaat değildir, bu öneriler üreticiyi üretimde tutmak için bir zorunluluktur.

Sayın Tarım Bakanına buradan soruyorum: Bugün "Zirai Etkileri Bilgilendirme Toplantısı" adı altında bir toplantı yapmışsınız. Sizin partinizin bir milletvekili de "Tarım Bakanımız Sayın İbrahim Yumaklı'nın davetiyle, Bakan Yardımcılarımızın ve milletvekillerimizin çok büyük katılımıyla ülkemizde yaşanan don afeti hakkında bilgilendirme, istişare ve çözüm önerilerinin ayrıntılı olarak konuşulduğu toplantıya katıldık." şeklinde mesaj paylaşmış. Yine, paylaşımdaki fotoğrafta görüldüğü üzere, sadece Cumhur İttifakı milletvekillerinin davet edildiği anlaşılmakta. Ben bu afetin en çok zarar verdiği illerden biri olan Afyonkarahisar'ın tek muhalefet milletvekili olarak bu toplantıdan haberdar edilmememi de kamuoyunun vicdanına bırakıyorum. Cumhur İttifakı'nın Türkiye Büyük Millet Meclisinde toplam vekil sayısı 323, hasar gören 36 ildeki toplam vekil sayısı 150'dir. Paylaşılan fotoğrafta şayet tümü vekil ise 45 kişi vardı, 45 kişi. Şimdi, yine tiyatro çevirmiyorsunuz da ne yapıyorsunuz? O toplantıda ne konuştunuz? Bu üreticinin zararına ilişkin ne tedbirler önerildi? Yoksa sadece birbirinizi dinleyip, yine kendiniz çalıp kendiniz oynayıp, fotoğraf çekilip dağıldınız mı? Eğer ciddiyseniz o zaman bu kürsüye çıkın ve Sayın Bakan, 593 milletvekilinin karşısında anlatın.

Sayın Bakan, üretici destek bekliyor, gecikmiş bir ödeme değil, doğrudan destek istiyor. Aylar süren tespit komisyonlarıyla oyalamayın bu milleti. Bu felaket karşısında kamuoyuna çıkıp "Çiftçimizin yanındayız." demekle yetinemezsiniz. Yanında olmak borcu ertelemekle başlar, yanında olmak tazminat ödemekle devam eder, yanında olmak bir sonraki sezon için umut vermekle anlam kazanır. Size açıkça soruyorum: Bu bölgelerde tarımsal afet bölgesi ilanı için daha ne bekleniyor? Çiftçiye dekar başına doğrudan gelir desteği verilecek mi, verilmeyecek mi? TARSİM'i yeniden yapılandırmak gibi bir niyetiniz var mı, yok mu? Hasar tespit raporlarının süresini on beş günle sınırlayan yasal bir düzenleme getirmeye hazır mısınız? Çiftçiden beklenen, her şeyi zamanında isteyen sistem ona destek vermeye gelince neden bu kadar ağırdan alıyor? Bu felaketi göğüsleyecek kurumsal refleksleri harekete geçirmek için daha ne bekliyorsunuz? Çiftçi zararını hesaplarken, bankadan icra tebligatı alırken kimsenin siyasi görüşünü sormuyorlar. Tarlası yanan, mahsulü kuruyan üreticinin derdi geçimdir, borçtur, hayattır. Eğer biz bugün bu üretim zincirini ayakta tutamazsak yarın kimsenin ne pazardaki fahiş fiyatlara şaşırmaya ne markette boşalan raflara öfkelenmeye hakkı kalmaz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben buradan seçim bölgem Afyonkarahisar başta olmak üzere, tüm üreticilere açıkça sesleniyorum: Yalnız değilsiniz, biz bu Mecliste mücadele etmeye devam edeceğiz; biz Afyonkarahisar'ı unutmayacağız, Türkiye'nin hiçbir yerini unutmayacağız, unutturmayacağız. Sultandağı'ndaki kirazı da, Bolvadin'deki pancarı da, Sandıklı'daki patatesi de, Amasya'daki elmayı, Malatya'daki kayısıyı, Adana'daki narenciyeyi, Trabzon'daki fındığı, Tekirdağ'daki kanolayı da u-nut-tur-ma-ya-ca-ğız. Afyon için, Türkiye için, üretici için konuşmaya devam edeceğiz.

Şimdi, buradan bu kürsüden bir soruyu açıkça sormak istiyorum: Siz iktidar sıralarındaki değerli milletvekilleri, her zaman yapıldığı üzere, ilim Afyonkarahisar'da olduğu gibi hallere ve pazarlara gitmeyip hep aynı partinizin bahçesini ziyaret edip açıklama mı yapacaksınız? Vekili olduğunuz şehirlerde tarlasını yitirmiş, umudunu kaybetmiş, destek bekleyen üreticiye ne diyeceksiniz? "Bekleyin, süreç işliyor." mu? "Biz toplantı yaptık. Sayın Bakana ilettik." mi? Yoksa "Destek verecek gücümüz yok." mu? Eğer burada, bu kürsüde onların sesi olmayacaksanız onların yüzüne nasıl bakacaksınız? Her gün borçla uyanan, ürünü yanarken kredi taksidi ödeyen, TARSİM'e güvenip hüsranla karşılaşan çiftçiye ne diyeceksiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Olgun, tamamlayın lütfen.

Buyurun.

HAKAN ŞEREF OLGUN (Devamla) - Bakınız, bu artık siyaset meselesi değil bu bir vicdan meselesidir. Elinizi taşın altına koyun. Bu yüzden çağrımız nettir ve tüm milletvekillerinedir. Gelin, kanun teklifimize destek verin. Gelin, tarımın sesini birlikte duyalım. Gelin, bu felaketi birlikte durduralım. Üreticinin başını öne eğdirmeyelim.

Bugün değilse ne zaman diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)