GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:74
Tarih:09.04.2025

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İklim Kanunu Teklifi'nin 3'üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün burada görüşmekte olduğumuz İklim Kanunu Teklifi ülkemiz adına tarihî bir fırsat olabilirdi çünkü artık iklim krizini konuşmak değil onunla samimi şekilde mücadele etmek zorundayız. Ancak ne yazık ki önümüzdeki bu teklif, bir iklim yasasından çok bir ticaret metni görünümündedir. Kanun teklifi hazırlanırken yıllardır bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve çevre gönüllüleri maalesef sürece dâhil edilmemiştir her zaman olduğu gibi. Değerli milletvekilleri, oysa "çevre" demek ortak akıldır, ortak akıl demektir. Bu kadar kritik bir konuda toplumun sesini dışarıda bırakarak hazırlanan bir metin ne kadar ileriye taşıyabilir ülkemizi, bizleri?

Değerli milletvekilleri, teklifin en dikkat çeken yönlerinden biri, karbon piyasasına ve Avrupa Birliğinin sınırda karbon düzenlemesine odaklanmış olmasıdır. Elbette ekonomik uyum önemlidir ancak bu yasa bir çevre yasası olmalıydı; önceliği ekonomi değil ekoloji olmalıydı.

Evet, bu teklif yasalaşırsa sayın milletvekilleri, ne olacak? Ne havamız daha temiz olacak ne de çevre sorunlarımız çözülecek; tek kazanan karbon ticareti üzerinden kâr elde eden büyük şirketler olacak, kaybeden ise Türk çiftçisi olacak, sanayicisi olacak ve Türk vatandaşları olacak yani toplam Türkiye olacak.

Teklifte fosil yakıtlarından çıkışa dair bir takvim yok. Kömüre olan bağımlılığımızı azaltacak, yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandıracak hiçbir somut adım bu teklifte maalesef görünmüyor. Sadece hedefler var ama bu hedeflere nasıl ulaşılacağı konusunda konu belirsiz kalmış vaziyette. Ayrıca, çevreyi kirletenlere yönelik yaptırımlar yetersizdir, caydırıcılıktan uzaktır. Doğayı yok edenin yanına kâr kalacak bir sistemle bu ülkenin çocuklarına temiz bir gelecek bırakamayız. Zaten bu ülkenin çocuklarını maalesef umursamıyorsunuz. Sayın milletvekilleri, iktidar tarafına sesleniyorum, gencecik çocuklarımızı tutukladınız. O gençlerin içeride olması vicdanlarınızı acıtmıyor mu?

Buradan sormak istiyorum: Sayın milletvekilleri, iklim krizinin, iklim değişikliğinin etkilerini artık sadece haberlerde değil kendi topraklarımızda, kendi çiftçimizin gözyaşlarında görüyoruz. Memleketim Manisa'dan bir örnek vermek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde yaşanan ani don olayı üzüm bağlarımızda büyük tahribata yol açtı. Manisa'nın Alaşehir ilçesinde Mart 2025'te yaşanan zirai don olayı üzüm bağlarında ciddi zararlara yol açtı; özellikle Gülpınar, Soğanlı, Kemaliye, Kavaklıdere, Alhan, Çağlayan, Piyadeler ve Yeniköy Mahallelerinde yaklaşık 10 bin dekarlık üzüm bağı alanında yüzde 30 ila yüzde 100 arasında zarar meydana gelmiştir. Üreticiler ekonomik nedenlerle sigorta yaptıramadıklarından büyük zararlarla karşı karşıya kaldıklarını ifade etmiştirler. İktidar mensuplarına sesleniyorum: Bu üreticilere devlet destek vermelidir. Binlerce üretici bu yılın mahsulünü daha bahar gelmeden kaybetti, o güzelim asmalar dondu, umutlar kırıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sunat, lütfen tamamlayın.

ŞENOL SUNAT (Devamla) - Bunun gibi daha çok doğa olayıyla karşı karşıyayız. Bu vahşi madencilikten vazgeçilmek zorunda ve çevresel atıkların, özellikle sanayi atıklarının ve termik santral filtrelerinin bir an önce ortadan kaldırılması gerekmektedir. Buradan iktidara açıkça çağrıda bulunuyorum: Gelin, bu yasa teklifini yeniden ele alalım; sivil toplumu, bilimi, özellikle gençleri bu sürece dâhil edelim. Yeşil bir gelecek lafla değil adaletli ve etkili bir iklim politikasıyla mümkün olacaktır. Türkiye'nin geleceği için bu sorumluluğu hep birlikte taşıyalım diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)