| Konu: | Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 26.03.2025 |
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin ilerleyen saatlerinde hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bütün Müslüman âleminin kandilini de kutluyorum, umarım barışa vesile olur. Halklarımızın Ramazan Bayramı'nı da şimdiden kutluyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde alışkanlık hâline gelen bir torba kanunla daha karşı karşıyayız. Birden fazla kanun değişikliği tek bir teklif içerisinde yer alabilir mi? Elbette yer alabilir yani bir ivedi ihtiyaç vardır, 40 tane kanunda değişiklik yapmak istersiniz, bunları birlikte sunabilirsiniz ama sorun şu: Adalet ve Kalkınma Partisi çok uzunca bir süredir bu istisnayı kural hâline getirdi, torba hâlinde getirilmeyen neredeyse hiçbir kanun yok; bu bir sorun.
İkinci sorun, bu kanunların görüşülme şekli. Bakın, kod kanunlar dâhil olmak üzere torba kanun olarak getirdiğiniz bütün kanunlar burada temel kanun olarak görüşülsün diyorsunuz. Bunun sakıncası şu: Eğer temel kanun olarak görüşmezseniz, her kanunun her maddesi üzerine bütün siyasi partiler sırayla görüşlerini ifade edecekler, her madde üzerinde onar dakika. Ama bunu istemiyorsunuz, başka bir şey istiyorsunuz, diyorsunuz ki: "Ben bunu temel kanun olarak sunayım, siyasi partiler sadece değişiklik önergesi sunsun ve onun üzerine konuşma hakkı elde etsinler." Hatiplerimiz, vekillerimiz çıkıp değişiklik önergesi üzerine konuşunca böyle diyor ya "Grubum adına söz almış bulunmaktayım." yok öyle bir şey aslında, grubu adına falan kimsenin söz aldığı yok. Aslında verilmiş bir değişiklik önergesi üzerine, milletvekillerini -tırnak içerisinde söylüyorum- zorlayarak "Bir değişiklik önergesi versin de öyle konuşsun." bunu istiyorsunuz. Bu doğru değil; gerçekten bu, kaliteli yasama faaliyetinin önündeki en büyük engel, bundan vazgeçmiyorsunuz.
Maddeye gelince, Adalet ve Kalkınma Partisinin tipik bir sermaye partisi, sermayedarların partisi olduğunu gösteren bir madde. 9'uncu maddedeki değişiklik şu, diyorsunuz ki: Otobanlar var; Türkiye'deki otobanların bir kısmını kamu işletiyor, bir kısmını da özel sektör işletiyor. Kamunun işlettiği otobanları kullanan yabancı plakalı araçlar yurt dışı çıkışlarında eğer ücretleri ödemediyse zaten tahsil ediyoruz. Şimdi, özel sektörün işlettiği otobanların parasının peşine düşmüş durumdasınız, onu gümrükte tahsil etmeye çalışıyorsunuz. Bakın, bu otobanlara milyarlarca dolar para veriyorsunuz bizim cebimizden, geçmediğimiz otobanlara para vermemiz yetmiyormuş gibi, şimdi o özel sektörün otobanlarının paralarını tahsil etmek için kanun değişikliği yapıyorsunuz. Sonra size "Siz emekçinin partisi değilsiniz." "Siz halkın partisi değilsiniz." "Siz sermayenin çıkarları için siyaset yürütüyorsunuz." dediğimizde de hop oturup hop kalkıyorsunuz.
Şimdi, son olarak bir konuyla ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.
Bakın, ülkemiz gerçekten kritik bir eşikte, tarihî bir eşikte ve bir soruya cevap vermek zorundayız: Türkiye nereye gidiyor? AKP'ye sorarsanız uzaya gidiyoruz ama gerçekten öyle değil. Ben size nereye gittiğimizi söyleyeyim: Türkiye, Asya tipi bir diktatörlük olma yolunda hızla ilerliyor; Türkmenistan gibi, işte, Özbekistan gibi, Azerbaycan gibi, Rusya gibi böyle bir ülke olma yolunda hızla ilerliyor. Yanlış anlamayın, ben bu ülkeleri küçümsemiyorum. Bakın, bu ülkelerde sağlık hakkı var, eğitim hakkı var, ticari yaşam var, gece hayatı var, dinî ibadet hakkı var, rengârenk, ışıl ışıl yollar var, otobanlar var, lüks araçlar var, seçimler var, yüzde 80-90 oy alan partiler var ama bir şey yok; bu ülkelerde demokrasi yok, bu ülkelerde ifade özgürlüğü yok, bu ülkelerde basın özgürlüğü yok. Bu yüzden bu ülkeler dünyada ikinci sınıf ülkeler gibi gözüküyor. Bu bir tercih, Adalet ve Kalkınma Partisinin tercihi; Türkiye'nin gelişmiş bir demokrasi olmasını istemiyor. Uygulamalarınız Türkiye'yi gelişmiş bir demokrasi yolunda ilerletmeyecek, attığınız her adım Türkiye'yi Asya tipi bir diktatörlüğe yönlendiriyor. Biz bunu dört beş yıldır söylüyoruz, pek çok kişi bunu kabul etmiyordu ama şu anda söyleyen daha çok insan var.
Bakın, ifade özgürlüğünü sınırlıyorsunuz, toplantı, gösteri yürüyüşü hakkını sınırlıyorsunuz, gazetecileri tutuklayarak basın özgürlüğünü sınırlıyorsunuz. Barolar görüşlerini açıkladı diye kayyum atamaya çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Tamamlıyorum Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Üniversite öğrencilerinin yanında yer aldı diye sendikanın genel merkez yöneticilerine ev hapsi veriyorsunuz. Otuz beş yıl önce alınmış bir diplomayı hukuk güvenliği ilkesini yok sayarak iptal ediyorsunuz. Seçilmiş belediye başkanlarını görevden uzaklaştırıyorsunuz. Seçme ve seçilme hakkının dibine dinamit yerleştiriyorsunuz, kayyum atıyorsunuz ve böylece, Türkiye'yi gerçekten kötü bir yere sürüklüyorsunuz; bunun sonu son değil. Emin olun, bu uygulamaların hiçbiri Türkiye'yi gelişmiş bir ülke hâline getirmez.
Zaman çok kısıtlı, uzun uzun anlatılması, tartışılması gereken bir şey ama bir düşünün, Türkler bin yılı aşkın bir süredir rotalarını Batı'ya dönmüştü, bin yılı aşkın bir süredir, bütün Türklerin tarihî bununla doludur; siz, bu tarihi değiştiriyorsunuz. Türkiye'nin, Türklerin tarihini -bir Kürt olarak söylüyorum size- değiştiriyorsunuz; Batı'ya değil Doğu'ya yönlendiriyorsunuz, demokrasimizden taviz veriyorsunuz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)