GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:71
Tarih:26.03.2025

CHP GRUBU ADINA İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ne diyordu son seçimin 2'nci partisinin Genel Başkanı Erdoğan: "İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır. İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder." Evet, çok nadir şekilde yaptığını yapıyor, doğruyu söylüyor. Erdoğan İstanbul'u 3 defa kaybetti. 2019'un 31 Martında ilk defa kaybettiğinde buna inanmak istemedi. Beklemediği o kadar belliydi ki seçim gününün sabahı, İstanbul'un dört bir yanı iki kaybedenin, Binali Yıldırım ve Erdoğan'ın resimlerinin bulunduğu "Gönül belediyeciliği kazandı." afişleriyle donatıldı. Sonra baktılar ki durum öyle değil, Erdoğan İstanbul'u Ekrem İmamoğlu'na karşı kaybetmişti. Tabii, bunu kabul etmek kolay değildi. Seçimde oyların sayımında hile yapıldığı iddiasıyla on beş gün süreyle zaman zaman geçerli oylar, zaman zaman geçersiz oylar tekrar tekrar saydırıldı. 27 binin üzerindeki fark ancak 13 bine indirilebildi ama Erdoğan'ın istediği olmadı. Eğer adayı bir oy dahi öne geçse seçim sabahı astıkları afişleri tüm İstanbul'a yaydıracaktı, bunu yapamadı. Bu sefer Erdoğan "İstanbul gibi bir şehir 13 bin oyla kazanılır mı?" dedi. Sonra, hiçbir hukuksal gerekçe olmadan YSK'ye seçimi iptal ettirdi. 23 Haziran 2019'da, tekrar ara seçimde İstanbul sel olup sandığa aktı. Erdoğan'ın "13 bin" diye beğenmediği fark 806 bine çıktı. Kurduğu oyunun altında kalanlar çaresiz sonucu kabul etmek zorunda kaldılar ama Erdoğan'ın İstanbul'un iradesiyle mücadelesi bitmemişti. Ne dedi? "Topal ördek olacaklar." dedi. Beş yıl boyunca türlü zorluklar çıkararak Ekrem İmamoğlu'nu çalıştırmak istemedi. "Öyle yapınca iş yapamaz, en geç 2024'te İstanbul'u geri alırım." zannetti. Ne demişti Erdoğan? "İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır. İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder." 31 Mart 2024'te İstanbul'un iradesi Erdoğan'a 1 milyonun üzerinde fark attı, millet CHP'yi Türkiye'nin 1'inci partisi yaptı, Erdoğan'a ise ilk defa 2'nci parti Genel Başkanı olma duygusunu yaşattı. Bu andan itibaren gerek partimize gerekse İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik baskılar, kumpaslar arttı. Sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimini manipüle edemeyeceğini anlayan akıl, yargı eliyle Ekrem İmamoğlu'nu ve CHP'yi oyun dışına çıkarmayı hedefleyerek operasyonlara hız verdi. Diploma iptali, gözaltı, tutuklama, kurultaya, il kongresine yönelik yargısal operasyonlarla siyaseten kaybedilen pozisyon geri alınmaya çalışılıyor. Kimsenin hukuksal güvencesinin kalmadığı bir ortam yaratılarak herkese korku salınmaya, iktidarı seçimde yenecek bir siyasal güç bırakmamaya yönelik girişimler arka arkaya uygulamaya konuluyor. Kürsüye çıkan AKP hatipleri "Yargısal süreçleri takip edelim." diye açıklama yapıyorlar. Bir defa şunu söyleyeyim: Hangi yargı? AKP üyelerinin hâkim, savcı yapıldığı yargıyı mı; siyasal operasyonlara aparat olmayı kabullenen yargıyı mı; gizli soruşturmadan Cumhurbaşkanının haberdar edildiği sözde bağımsız ve tarafsız yargıyı mı takip edeceğiz? Erdoğan da "Hukuksal zeminde konuşalım." diyor. (CHP sıralarından alkışlar) Avukatlar bunu zaten zemininde yapacak. Biz siyasetçiyiz, bu iş de bir yargı meselesi değil siyasi bir mesele. O yüzden hukukun olmadığı yerde hukuku konuşmak abesle iştigaldir. Hangi hukuku konuşacağız?

Ergenekon davalarının savcısı olanları, zamanın Genelkurmay Başkanını terör örgütü yöneticisi olmak suçundan mahkûm edenlerle yol yürüyenlerin kurduğu yargı düzeninde nasıl hukuk konuşacağız? O zaman suçu FETÖ'ye atıp "Aldatıldık, Allah affetsin." diyerek işin içinden sıyrılanların, bugün aynı yöntemlerle siyasi rakiplerine kumpas kurdukları açıkça ortadayken hangi hukuku konuşacağız? Anayasa'ya uymayanların hukukunu mu konuşacağız? Anayasa Mahkemesi kararlarını takmayanların hukukunu mu konuşacağız? Hukuksal niteliği olmayan delillerle, gizli tanıklarla siyasi operasyon yapan, siyasete aparat olan yargı uygulamalarını mı konuşacağız? Biz sizinle hukuk konuşulamayacağını öğreneli çok oldu. Erdoğan ve AKP'yi yöneten akıl şunu iyi bilsin ki biz siyaseti Erdoğan'ın çizdiği sınırlar içinde yapmayacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) - Biz siyaseti milletin talepleri doğrultusunda yapacağız; 14.500 lirayla açlığa mahkûm ettiğiniz emekçiler için yapacağız; 22 bin lira asgari ücretle yokluğa, yoksulluğa mahkûm ettiğiniz işçiler için yapacağız; yüksek enflasyon altında ezdiğiniz, hakkını vermediğiniz memurlar için yapacağız; tarlada, bahçede ürünü kalan çiftçiler için yapacağız; siftahsız kepenk kapatan esnafımız için yapacağız; aldığı veya alacağı diplomanın hükümsüz bırakılma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığınız, mülakatlarda eleyip işsizliğe alıştırdığınız gençlerimiz için yapacağız; yarınlara umut olacak, devletimizin ve milletimizin geleceği hepimizin göz bebeği çocuklarımız için yapacağız. Siyaseti koltuk için yapanlar bu yolda devam etsinler. İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybedecek, İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanacak.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)