| Konu: | Görüşülen 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin en önemli maddelerinden biri olan doğum yardımına, nüfus politikasına, EĞİTİM SEN İstanbul Üniversitesi Baştemsilcisi Levent Dölek'e, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına, barış tartışmalarına ilişkin Hükûmet kanadından gelen bazı açıklamalara ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 26.03.2025 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; ben de Genel Kurulu selamlıyorum.
Evet, Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu'nu görüşüyoruz ve bunun içerisindeki en önemli maddelerden biri de doğum yardımı. Şimdi, AKP iktidarı 2025 yılını Aile Yılı olarak ilan etti ve çok uzun süredir aslında "aile" kavramı üzerinden de kadınlara bir rol biçmeye ve kadına bir gömlek giydirmeye çalıştıklarını biliyoruz. Önce bakanlığın adındaki "kadın"ı sildiler, "aile"yi getirdiler. Şimdi, "aile" adı altında sunulan bütün politikalar aslında toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirmeye... Kadının toplumdaki pozisyonunu değiştirmemek ve özellikle de aile içerisinde eş ve anne olarak kodlamak dışında kadına hiçbir şey vadetmeyen bir politikayı yaygınlaştırmak istiyorlar. Tabii, kadınları aile içerisinde sadece eş ve anne olarak tanımlamanın yarattığı çok ciddi sorunlar olduğunu ifade edelim. Özellikle kadınların sosyal toplumdaki yerini, özgürlüklerini kısıtladığını, çalışma yaşamına katılımında sorunlar yarattığını ve en nihayetinde kadınlar açısından aslında tercih yapmayı, özgür bir şekilde tercih yapma seçeneğini de sınırlandırdığını ifade edelim. Bununla beraber, verilen aile yardımının Cumhurbaşkanının iki dudağı arasına bırakılmasına ve verilen yardımın aslında, geçmişten de bildiğimiz gibi, neredeyse bez ve çocuk mamasını bile karşılayamayacak düzeyde, destek bile denilemeyecek düzeyde yetersiz olmasına da dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bugün iktidar, doğurganlık oranını artırmak istiyor fakat bu doğurganlık oranını artırmanın yolunun ve yönteminin böyle olmadığını biliyoruz. Öncelikle, kadınların kendi kararlarını kendilerinin vereceklerini, bedenleri ve yaşamlarıyla ilgili kararları alabilecekleri bir toplumsal yaşamın, siyasal yaşamın ve yasal düzenlemenin yapılması gerekiyor. Diğeri, eğer gerçekten doğurganlık oranını artırmak istiyorsanız, en başta, kadınlara ücretsiz kreş hizmeti, okula giden çocuklara ücretsiz bir öğün yemek ve diğer bütün desteklerin verilmesi gerektiğinin de altını çizelim.
Şimdi, 2015'ten bu yana doğum yardımı uygulanıyor. 2015'te 300 liraymış, bunu Sayın Bakan Mahinur Göktaş açıklamış. Şimdi, bunu 2023 yılıyla kıyasladığımızda... 2015 yılındaki 300 liranın 112 dolara, bugünkü artışın da sadece 10 dolara tekabül ettiğini ifade edelim. Yani bugün 10 dolarlık bir yardım veriliyor kadınlara ve bu 10 doları da "aile yardımı" diye "doğum yardımı" diye ifadelendirmeye çalışıyorlar.
Şimdi, asıl mesele, burada bir iktidarın nüfus mühendisliği politikasına karşı durmak gerektiğidir. Buradaki nüfus politikasının en nihayetinde ucuz iş gücü anlamına geldiğini, yoksul insanların asgari hizmetlerde kullanılması anlamına geldiğini ifade etmemiz gerekiyor ve bu anlamıyla kadın bedeni üzerindeki bu tahakkümü reddediyoruz. Kadınların yaşamlarından, bedenlerinden, özgürlüklerinden, kararlarından da elinizi çekme çağrısını bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum. Biz kadınlar eşit, özgür, demokratik bir yaşam istiyoruz. Bunun için de iktidarın kadını yok sayan politikalardan derhâl vazgeçmesi çağrısını da buradan yenilemek istiyorum.
Sayın Başkan, sayın vekiller; biliyorsunuz, üniversiteler ayakta, günlerdir boykot yapıyorlar. Üniversitelerin bu boykot eylemine EĞİTİM SEN üniversite şubeleri de çağrı yapmıştı ve bir gün iş bırakma eylemi kararı almışlardı 25 Mart Salı günü. Bu iş bırakma kararından sonra hızla EĞİTİM SEN hakkında soruşturma açıldı. Bugün EĞİTİM SEN'in MYK'si ifade işlemine gitti ve bu sabah da EĞİTİM SEN İstanbul Üniversitesi Baştemsilcisi Levent Dölek gözaltına alındı. Şimdi, üniversitenin yaptığı, EĞİTİM SEN şubelerinin yaptığı nedir? Anayasal bir hakkın, evrensel bir hakkın, uluslararası bir hakkın kullanımıdır, bir demokratik protesto hakkının desteklenmesidir ama antidemokratik olan uygulamalar ve AKP iktidarının baskıcı ortamı nedeniyle bugün bir soruşturmayla ve bir gözaltıyla karşı karşıya kalmış durumdalar; hem soruşturmayı hem de gözaltıyı kınadığımızı ifade etmek istiyorum ve EĞİTİM SEN İstanbul Üniversitesi Baştemsilcisi Levent Dölek'in serbest bırakılma çağrısını da buradan, Meclisten bir kez daha yapmak istiyorum.
Şimdi, tabii, sadece EĞİTİM SEN'e açılan soruşturmalarla da ilgili bir sorun olmadığını ifade edelim. İstanbul Barosu 21 Marttan beri devam eden eylemlere ilişkin bir bilanço, bir rapor açıkladı, gerçekten durum vahim. Yalnızca İstanbul'da 447 kişi gözaltına alınmış, bunlardan 20'si çocuk. Gözaltına alınan 174 kişi tutuklanmış, 20 kişi hakkında adli kontrol uygulanmış, 6 öğrenciye ev hapsi verilmiş. Yine İzmir'de 10, Adana'da 10 yurttaş hukuksuz bir şekilde tutuklanmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.
Ankara'da yine 30 öğrenci gözaltına alınmış, 6'sı yine ev hapsine mahkûm edilmiş. Ev hapsine mahkûm edilenler kimler? Öğrenciler yani yarın öbür gün yeniden üniversiteye gidecek ve eğitimine devam edecek insanlara bugün AKP'nin talimatlı yargısı ev hapsi vererek onların eğitim hakkını da gasbediyor, onları eğitim alanından da uzaklaştırıyor.
Şimdi, şunu söyleyelim: Gösteri ve toplantı yürüyüş hakkı anayasal bir haktır, bu hak hiçbir şekilde sınırlandırılamaz. Hukuk dışı yöntemlerle insanları gözaltına almanın, insanları ev hapsiyle ve özellikle de tutuklamayla yıldırmaya çalışmanın kendisini kınıyoruz. 2911 sayılı Yasa'yı bugün toplum karşıtı bir yasa olarak AKP istismar ediyor. Normalde herkese bu hak verilirken, barışçıl, izinsiz gösteri yapma hakkı verilirken bugün barışçıl eylemlere kolluk saldırıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Barışçıl eylemlere saldırarak da toplumu kutuplaştırıyor, toplumdaki şiddet dalgasını arttırıyor ve büyük bir demokrasi düşmanlığı, büyük bir hukuk düşmanlığı yapıyor, adaleti de katlediyor; bunu da ifade edeyim.
Son olarak, şimdi, bu barış tartışmalarına ilişkin Hükûmet kanadından gelen bazı açıklamalar var. Özellikle partimizi itham eden, partimizin süreçteki rolünü yeterince yerine getirmediğine dair bazı değerlendirmeler olduğunu görüyoruz. Özellikle bu açıklamaları reddettiğimizi ifade edelim. Biz 1 Ekimden beri başlayan bütün tartışma sürecine olumlu, yapıcı katkı verdik. Dünya kadar toplantı yaptık, dünya kadar siyasi partiyi, sivil toplum örgütünü, demokratik kitle örgütünü ziyaret ettik, oralarda bütün görüş ve düşüncelerimizi ifade ettik. Yine, 27 Şubat deklarasyonundan, tarihî çağrıdan sonra 101 merkezde halk toplantıları yaptık, "Nevroz" alanlarında milyonlara seslendik, bu barış ve demokrasi çağrısını desteklediğimizi ilan ettik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlayacağım Sayın Başkan, son sözlerim.
BAŞKAN - Buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Barış ve demokratik toplum çağrısını desteklediğimizi birinci elden ifade ettik. Bu konuda Meclisin sorumluluk alması gerektiğini ve DEM PARTİ olarak da her türlü sorumluluğa hazır olduğumuzu da birinci elden ifade ettik. O anlamıyla, bugün 27 Şubattaki çağrının gereğinin yerine getirilmesinin sorumluluğu birinci elden evet, örgüttedir, ikinci elden de aynı derecede sorumlusunun devlet olduğunun, Hükûmet olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Bu çağrının yerine gelmesi için Hükûmet üzerine düşen sorumluluğu yapmalıdır, gerçek anlamda topu taca atmaktan vazgeçmelidir. Özellikle de Sayın Öcalan'ın bu süreci yürüteceği koşulların sağlanması çağrısını da tekrar yenilemek istiyorum. Partimiz sorumluluğunun farkında, görevinin başında, süreci birebir olumlu bir şekilde yürütmek için de canhıraş 7/24 çalışmaktadır.
Teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu selamlıyorum.