| Konu: | Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 70 |
| Tarih: | 25.03.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün yine bir torba yasa tasarısıyla yüz yüzeyiz. Maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi, yasama kalitesini git gide düşüren torba yasaları birçok iktidarındaki uygulama gibi istisna olmaktan çıkarıp âdeta genel bir uygulama hâline getirdi.
Burada, az evvel, bir grup önerisiyle, salı, çarşamba, perşembe ve cuma günü bu kanun teklifinin çıkarılmasına dair bir çalışma takvimi sundular. Bu, aslında, muhalefete bir sopa göstermekti. "Siz salı, çarşamba bu kanun teklifini çıkarmayla ilgili gerekli kolaylığı göstermezseniz, bak ha, sizi cuma günü de çalıştırırız." Ama haberiniz olsun burada, o sopadan korkup yılacak bir muhalefet grubu yok, "Siz varsanız biz varız." diyoruz burada.
Bir diğer önemli husus şu: O sopayı gösterdiniz muhalefeti ikna edemediniz. Bu sefer de "Ya, bakın, gelin, önümüz bayram; salı, çarşamba biraz önergelerinizi geri çekin, bu kanunu çıkaralım, perşembeyi tatil yapıp erkenden bayrama gidelim." Sopa yetmedi, bu sefer havuç göstererek muhalefeti ikna etmeye çalışıyorsunuz. Kusura bakmayın, Meclisin zamanından çalacak hiçbir önergenin içerisinde biz DEVA, Saadet ve Gelecek partileri olarak, YENİ YOL Grubu olarak bulunmayacağımızı yine ifade ediyoruz. Yani ne sopa ne de havuçla kandırabileceğiniz veya korkutabileceğiniz bir muhalefet olmadığını hesaba katarak bundan sonra işlemlerinizi yapın.
Bakın, İç Tüzük'ün 81'inci maddesi kanun tekliflerinin Genel Kurulda görüşülmesiyle ilgili genel düzenlemeleri düzenliyor; 91'inci madde ise temel kanun olarak istisnai hâllerdeki düzenlemeleri yapıyor yani bir hukuk dalını sistematik, bütünüyle kapsamlı olarak etkileyebilecek bir şey; Türk Ticaret Kanunu'nun yeniden yapılması, Türk Borçlar Kanunu'nun yeniden yapılması, İcra İflas Kanunu'nun yeniden yapılması gibi kanunlar temel kanundur ama siz muhalefetin buradaki konuşma sürelerini kısmak, kanunu biraz daha hızlandırmak ve hızlı ama verimli olmasın diye bir yasama faaliyeti sunmak için -bugünkü grup önerinizde de olduğu gibi- bütün kanun tekliflerinin İç Tüzük'ün 91'inci maddesi gereğince temel kanun olarak görüşülmesini buraya getiriyorsunuz. Bu açık bir İç Tüzük ihlalidir, bu açıkça İç Tüzük'ün kötüye kullanılmasıdır; dolayısıyla bu hususu da bir kez daha buradan kayda geçirmek istiyorum.
Bakın -daha önceki konuşmalarımda da ifade etmiştim- 2002-2007 sürecinde Adalet ve Kalkınma Partisi koca beş yıllık sürede sadece 2 kez torba yasa getirdi bu Meclise. 28'inci Dönemde torba yasa, temel kanun olmayan hiçbir düzenlemeniz yok; dolayısıyla siz aslında Türkiye Büyük Millet Meclisini külliyenin bir mevzuat genel müdürlüğü hâline getirmek istiyorsunuz. Herhâlde imkân olsa Sayın Meclis Başkanımızın makamına da külliyede bir oda ayırmış olacaksınız. "Şu kanun teklifini milletvekillerine imzalatın, herhangi bir genel görüşme yapmaya gerek kalmaksızın, maddelerle ilgili bir değişiklik önergesi vermeye gerek kalmaksızın komisyonda da tartışılmasın, bunu imzalayın, bize geri gönderin." diye burayı mevzuat genel müdürlüğü hâline çevirmek istiyorsunuz. İşte, biz buna itiraz ettiğimiz için, yasamanın kalitesini arttırmak istediğimiz için burada, Türkiye Büyük Millet Meclisine siz bir mevzuat genel müdürlüğü fonksiyonu yüklemeye çalışsanız dahi bizim burayı yasama organı olarak Türk milleti adına yasama faaliyeti yapan bir merci hâline getirme hususunda kararlı olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum.
18 madde getiriyorsunuz, bir torba yasa, bir de bunu mahcup olmadan temel yasa diye öneriyorsunuz. 2 tanesi zaten yürütme ve yürürlükle ilgili, geriye 16 madde kalıyor; 12 ayrı kanunda düzenleme yapıyoruz. Neredeyse torbacıbaşı torbasını topluyor, her bakanlığın önünden geçerken "Siparişi olan var mı? Torbaya atsın." diyor, günün sonunda torbanın ağzını bağlayıp buraya bir torba yasa olarak getiriyorsunuz. Böyle ısmarlama bir yasama faaliyeti olmaz arkadaşlar. Hani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle hükûmet kendi işini, Meclis kendi işini yapacaktı. Oysa Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi kuvvetler ayrılığına değil kuvvetler birliğine dayanan bir sistem. Cumhurbaşkanına kararname yetkisi verdiniz, birçok konuda Türkiye Büyük Millet Meclisini baypas edip Cumhurbaşkanı kararnameleri çıkarıyor. Daha sonra bunlar Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilince de burada onların birçoğunu noktasına virgülüne dokunmadan kanunlaştırıyorsunuz. Burada da Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği iki düzenleme var ve Türkiye Büyük Millet Meclisine, komisyonlara angarya, ek iş yüklüyorsunuz. Daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin gasbettiğiniz yetkisini yine ısmarlama bir torba yasayla, burada imza aşaması iktidar grubu tarafından tamamlanmış ama ısmarlama bir kanun teklifiyle yasamayı işlettiğinizi düşünüyorsunuz; bunu bütün netliğiyle ortaya koyuyoruz. Biz burada sadece muhalefet partisinin milletvekillerinin hukukuna sahip çıkmıyoruz, iktidarıyla muhalefetiyle 600 milletvekilinin milletvekili onuruna sahip çıkıyoruz çünkü milletvekilleri burada yasama faaliyetinin asli unsurlarıdır. 3 bin TL emekli maaş ikramiyesini açıklamak Çalışma Bakanının haddine midir? Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisinde olan bir hususu, emekli maaş ikramiyesini 4 bin TL olarak açıklamak Çalışma Bakanının Meclisin yetkisini yok sayan bir tavrı değil midir? Bunu hiç olmazsa vicdanımız varsa, bir gram da vicdanımız kalmışsa 4.001 TL olarak burada karara bağlayalım da o Çalışma Bakanına "Hayır, sen Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine ipotek koyamazsın." diyebilelim. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
Evet, mali tablolarda bozulma olur; ben sizden 5 bin, 6 bin falan beklemiyorum; ya, hiç olmazsa 600 milletvekilinin onuruna hep beraber sahip çıkalım ve bunu 4.001 TL olarak bu Meclisten geçirmeyle ilgili bir önergeyi hep beraber kabul etmiş olalım diyorum.
Yine, Gençlik ve Spor Bakanlığının 1'inci maddesi Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir düzenleme ve bunu da siz tekrar bir teklif maddesi olarak getiriyorsunuz.
2'nci, 3'üncü ve 4'üncü maddelerde özellikle serbest muhasebecileri ilgilendiren hususlarda sadece odanın internet sitesindeki bir ilanı yeterli görüyorsunuz. Değerli arkadaşlar, dijital bir çağdayız. Artık, adliyelerde tebligat başına herhâlde, şu an 200 TL'ye yakın bir ücret alınarak elektronik posta gönderiyorsunuz ve bunları da devlete gelir olarak kaydediyorsunuz. Hadi, inşallah, yolsuzlukta kullanılmaz da helalühoş olsun diyelim ama burada niçin sadece odanın internet sitesinden ilanı şart koşuyorsunuz. Mümkün olduğu kadar katılımcı bir demokrasi için niçin e-tebligat uygulamasını burada getirmiyorsunuz?
Yine, mali müşavirlerin iş yükünü hafifletmeyi niçin gündeme getirmiyorsunuz da sadece beyannamelerle ilgili 4'üncü maddeyi düzenliyorsunuz?
5'inci maddede Karayolları Trafik Kanunu'nda alt ve üst sınırları çok geniş ve idareye takdir hakkı tanıyan ceza maddeleri var. Evet, bunların birçoğuna trafik cezaları getirilmesi şart ama 8.500 liradan 85 bin liraya ne demek ya? İdareye 10 kat takdir hakkı veriyorsunuz. Kanunlar öngörülebilir, sınırları ve aralıkları belirli olan düzenlemelerdir. Siz "8.500 de verebilirsiniz, 85 bin lira da verebilirsiniz." derseniz, hele hele bugün kendisi dışındaki bütün muhaliflerin tepesine çökmeye hevesli bir iktidara çok geniş alanlar açmış olursunuz; bu yönüyle de bu düzenlemeyi doğru bulmuyoruz.
Yine, 6'ncı madde Petrol Piyasası Kanunu... Yine, Anayasa Mahkemesinin "Teşebbüs hürriyetini zedeliyor." diye iptal ettiği bir iptal kararından sonra bir sipariş kanun teklifiyle buraya getirmiş oluyorsunuz. Aslında Anayasa Mahkemesi bunu niye iptal etti? "Bu Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez." dedi, Adalet ve Kalkınma Partisi de "Doğru, Cumhurbaşkanı kararnamesiyle düzenlenemez ama Cumhurbaşkanı kararıyla düzenleyelim; siz gönderin, biz imzalar, buradan geçiririz." dedi. Değişen bir şey yok, ha Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, ha Cumhurbaşkanın iradesi; nihayetinde baypas edilen Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi oluyor.
Ve yine burada çok tehlikeli bir düzenleme getiriyorsunuz. Bir petrol istasyonunu mühürlemek için vergi incelemesi görevi bulunan mükelleften bahsediyorsunuz. Oysa vergi incelemesine başlamadan, üçer aylık uzatmalarla, siz muhalif gördüğünüz her benzin istasyonuna çökmeyi mi hedefliyorsunuz? O hâlde niçin "vergi incelemesi görevi bulunan" ibaresini "vergi görevi, vergi incelemesinin başladığı tarih" olarak hiç olmazsa düzenlemiyoruz?
Gene, gelelim 7'nci maddedeki Cumhurbaşkanı emekli maaşına. Ne kadar zam yaptınız? Yüzde 50. Millete yüzde 11, emekli Cumhurbaşkanlarına yüzde 50. Bu taksimatı kurt yapmaz kuzulara şah olsa. Ya, Allah aşkına, emekliye yüzde 11 zam verdiğiniz bir yerde emekli cumhurbaşkanı maaşına yüzde 50 zam yapmak nedir? Milletin gözünün içine bakarken hiç mi mahcup olmuyorsunuz?
8'inci madde... 2018'de bir seçim ekonomisi olarak, bir seçim vaadi olarak emekli ikramiyesi getirmek zorunda kaldınız ve tam da Haziran 2018 seçimlerinden iki ay önce "Her emekliye 2 ikramiye, biner TL." dediniz. O zaman asgari ücretin yüzde 64'üne denk geliyordu, Kurban Bayramı'nda 1 kurban kesebilecek kadar paraydı; bugün neredeyse büyükbaş bir hindiyi kesebilecek rakama gelmiyor. Daha sonra ona üç yıl zam yapmadınız, nasıl olsa işiniz bitti ya, seçim geçti, atı alan Üsküdar'ı geçti, 2018'den 2021'e kadar herhangi bir artış yapmadınız, sonra da lütfedip üç yıl sonra yüzde 10 artışla bunu 1.100 liraya çıkardınız. 2023'te yine bir seçim yılıydı, 2 bin liraya çıkardınız. 2024'te 3 bin, şimdi de 4 bin. Ya, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi her sene bu emekli ikramiyelerini mi konuşmak zorunda kalacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
BÜLENT KAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Gelin, bu yasaya bir hüküm koyalım, 2026'da ne olacak, 2027'de ne olacak; hiç olmazsa önümüzdeki sene tekrar bu emekli ikramiyelerini konuşmak zorunda kalmayalım, vatandaş da millet de gözünü dikip... Türkiye Büyük Millet Meclisi -sanki çok para veriyormuşsunuz gibi, sadaka verir gibi bin TL para veriyorsunuz- bunu konuşmak mecburiyetinde kalmasının. Çok mu zor bunu bir orana, bir asgari ücrete, bir enflasyon oranına bağlamak? Ama ben şunu çok iyi biliyorum ki sizin amacınız emekliye ikramiye vermek değil. Emekliye muhtaç olduğunuz seçimler yaklaştığı zaman farklı uygulamalar yapıyorsunuz; emekliye ihtiyacınız olmadığı zaman ise emeklinin sömürülmesinde, yerlerde gezinmesinde en ufak bir vicdan azabı maalesef duymuyorsunuz. Dolayısıyla gelin, 2026'da, 2027'de bu Meclisi tekrar bir emekli ikramiyesi artış oranıyla meşgul etmemek için bu sene hiç olmazsa bir orana bağlayalım diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)