| Konu: | Yargı bağımsızlığının önemine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 20.03.2025 |
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargının bağımsızlığıyla ilgili şüpheleri artıran yargılama faaliyetlerinin maalesef arttığını görüyoruz. Yargı bağımsızlığının tartışılır hâle geldiği dönemlerde en çok zararı yargı kurumu gördüğü gibi, arada bir torba hâlinde yargıya güvensizlik arttığı için yargının haklı faaliyetlerinin de gölgelendiğine, maalesef, üzülerek şahit oluyoruz. Amaç ve motivasyon unsuru her işte meşruiyetin ve usulün ilk düğmesidir. Bu ilk düğme yanlış iliklendiği zaman maalesef sonuçları da acı oluyor ve gömlek yanlış iliklenmiş oluyor. Usul hukukunun temel bir ilkesidir "Zehirli ağacın meyvesi de acıdır." diye. Bu usul hukukunu genel olarak bütün yargılama faaliyetlerine şamil kılabiliriz çünkü yargısal motivasyonun tek bir amacı vardır; hukuk devletini inşa etmek, hukuk devletinin gereklerini yerine getirmektir ve yargının bağımsız bir şekilde, ceza konusu olan fiil ve eylemleri tartıp, değerlendirip bir sonuca, bir karara varmasıdır. Şayet yargı bağımsızlığını gölgede bırakacak bir kısım amaç ve motivasyonlar devreye girerse haklı yürütülen soruşturmalar dahi haksız hâle gelir.
Kültürümüzde "Şeriatın kestiği parmak acımaz." derken tam da bu vurgulanmalıdır çünkü şeri yani hukuk hakkıyla yerine getirildiği zaman o cezaya muhatap olan kişi dahi günün sonunda ceza alsa bile bunu bir arınma vesilesi olarak görür ve o sebeple hukukun kestiği parmağın acımayacağı ifade edilmiştir. Bir örnekle ifade etmek istiyorum, Amerika'da yaşandığı söylenen bir hukuk olayı, teyit ettiremedim ama kendisi bile bence sürece anlam katan bir şeydir: Amerika'da otobanda yol kontrolü yapan polis görevlileri bir zencinin kullandığı arabayı durdurur, arabada arama yapılır, torpido gözünde uyuşturucu bulunur ve bu bir tutanakla mahkemeye sevk edilir. Tutanağı tutan polis memurları tanık sıfatıyla mahkemeye davet edilir, hâkim sorar, der ki: "Bu kişinin zenci olması dışında durdurup aracı kontrol etmenizi gerektirecek bir şüpheli davranışı var mıydı?" Polisler der ki: "Hayır, zenciydi, şüphelendik, durdurduk, gerçekten torpido gözünde uyuşturucu vardı, tutanağa bağladık ve mahkemeye sevk ettik." Hâkim tarihi bir söz söyler: "Senin kafandaki zencilere karşı olan ayrımcılık ve ırkçılık anlayışı o torpido gözündeki uyuşturucudan bile daha tehlikelidir."
Dolayısıyla, burada şunu ifade etmeye çalışıyorum: "Yargı bağımsızdır, Türkiye bir hukuk devletidir." demek yetmiyor, insanların buna ikna olacağı süreçleri oturtmak lazım. Bu, hukuk fakültelerine girişten tutun da mesleki eğitime yapacağınız atamalara varıncaya kadar devam eden bir süreçtir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayalım lütfen.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Şayet bunu yapmazsak emin olun, yargısal faaliyet yürüttüğünüze hiç kimseyi inandıramazsınız ve bundan da en çok yargı zarar görür.
Sadece bir örnek vermek istiyorum: 17-25'in aynı zamanda bir yolsuzluk operasyonu olduğuna dair hemen hemen kamuoyunun genel vicdanı, kanaati vardı; hatta ilgili 4 bakanın bir daha siyaset yapmamalarıyla zımni olarak yolsuzluk yaptıkları kabul edilmiş oldu ama toplum vicdanı şunu da reddetti "Evet, burada bir yolsuzluk var, 'tape'ler var, konuşulan konular var ama ayrı bir motivasyon var, devlet içerisinde başka bir motivasyonla hareket eden bir grup var, bu daha tehlikeli." diye gördü ve toplum o yolsuzluk operasyonlarından daha önemli gördüğü hadiseye daha büyük önem atfetti.
Şunun için söylüyorum: Yaptığınız işin amacı sorgulanmaya başlandığı zaman hiç kimse dosyalarınızın içeriğiyle ilgilenmez, toplum da bunu kabul etmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Son kez, toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Bitirelim lütfen.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Bu meşruiyet zeminini kaybettiğiniz zaman, milletin kalbinde, gönlünde suçlu olarak addedilmeyen hiç kimseyi yargı olarak ortaya koysanız dahi toplum buna inanmaz. O açıdan yargıdan elimizi çekelim, bırakalım mahkemeler kendi işini yapsın. Hiç kimse yargıya karşı layüsel değildir ama hiç kimsenin de kendi siyasi amaçları doğrultusunda yargıyı sopa olarak kullanmasının bu devlete de bu millete de faydası olmadığını değişik dönemlerde gördük. Hiç mi akıl etmiyoruz? Hiç mi düşünmüyoruz? Hiç mi ders çıkarmıyoruz?
Bırakalım yargı kendi işini yapsın ama hiç kimse yargıya talimat vermesin ve yargıyı baskı aracı hâline getirmesin, siyasi rakiplerini de ekarte etme aracı olarak görmesin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.