| Konu: | Siber Güvenlik Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 65 |
| Tarih: | 12.03.2025 |
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siyasetin bir felsefesi, bir fikrî altyapısı olur. Siyasi faaliyetlerin, siyasi düşüncelerin bir alt dayanağı olarak mutlaka ve mutlaka bir fikrî altyapısı olur. Liberal görüşlerin, sol görüşlerin, sağ görüşlerin, muhafazakâr görüşlerin, demokrat görüşlerin ama her siyasal felsefenin dayandığı bir altyapı olur ve her siyasi parti bu faaliyetlerinde buna uygun hareket eder; tutarlılığı açısından söylüyorum.
Cenab-ı Allah her şeyi insan için yaratmıştır. Bakara suresinin 29'uncu ayetinde der ki: "O Allah ki yeryüzündeki şeylerin hepsini sizin için yarattı." ve yine Casiye suresinin 13'üncü ayetinde de der ki: "Odur ki o Yüce Allah'tır ki bütün göklerde ve bütün arzlarda yani hayat olan bütün âlemleri her şeyi, katından sizlerin emrine musahhar kıldı. Muhakkak ki bunda düşünen bir kavim için ayetler vardır."
İslam düşünce felsefesinde "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." düsturu vardır yani İslami düşünce felsefesinde devlet insanlar için vardır, insanlar devleti yaşatmak için değil. Devletin insanları yaşatması gerekiyor ki devletler ayağa kalkabilsin. Aksine otoriter sistemlerde ya da otoriter hevesliler ise insanı devlet için yaratılmış birer kul olarak görürler yani otoriter eğilimli sistemlerde devletin bekası, insanın özgürlüğünün üstünde tutulmuştur. Cenab-ı Allah kendi kudretiyle yarattığı bu dünyanın tamamını insanlığın emrine vermişken otoriter sistemler ise insanları devletin emrine musahhar kılma konusunda bir kararlılık şeklinde hareket ediyorlar. Cenab-ı Allah'ın bile insanları bağımlı kılmadığı bir metaya, maalesef, otoriter eğilimli sistemler kılıyor. İnsanlığın özgürlüğü, güvenliği ve refahı için var olan devlet, maalesef, bir amaç olmaktan çıkıp bir araca dönüştürüldüğü zaman, devleti yaşatmak için insanların özgürlüğünden, refahından ve güveninden fedakârlıkta bulunan bir devlet kavramıyla karşı karşıya kalıyoruz. Özgürlük ve güvenlik arasında bir denge olmalıdır ama güvenlik, insanların özgürlüğünü teminat altına almak için vardır; yoksa güvenlik için, özgürlüklerden feragat etmek için özgürlük-güvenlik dengesi yoktur.
Bu kanunda da bu dengede dikkat edilmesi gereken bazı temel düsturlara dikkat edilmediği için YENİ YOL Grubunu oluşturan Saadet, DEVA ve Gelecek Partileri olarak biz bu kanuna itiraz ediyoruz. Nedir onlar? Biri, kuvvetler ayrılığı. Muhalefet şerhinde ifade etti değerli milletvekillerimiz, Ali Özkaya "Hayır, bizim de katkımız vardı bu çalışmada." dedi. Ama kuvvetler ayrılığı nedir? Devletler yani yürütme organını temsil eden iktidarlar gücü tek elde toplamak isterler ve mümkün olduğu kadar kendilerini sınırlayan yargı ve meclisi baypas etmeye çalışırlar çünkü o gücün şehveti sebebiyle ne kadar güçlü olursa toplumun menfaatine o kadar düzenleme yapmayı esas alır. Oysa modern hukuk sistemlerinde, tam da iktidarların bu gücü kullanma şehvetine karşı getirilmiş bir panzehirdir kuvvetler ayrılığı. Siz burada Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisinde bir kanun çalışması yapacaksınız, sonra da imza aşamasını tamamlamak için Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna göndermişseniz, işte, tam da bizim kuvvetler birliği dediğimiz yani modern devletlerin, iktidarın bir zulme dönüşmemesi için getirdiği panzehri ortadan kaldırmış olursunuz. Maalesef, bu kanun, öncekiler gibi sipariş ve ısmarlama bir kanun olduğu için kuvvetler ayrılığı esasını sağlamıyor.
Bir diğeri, temel hak ve özgürlükler esas alınmalı her güvenlik tedbirinde. Güvenlik önlemleri, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini ihlal etmemeli, Anayasa ve uluslararası İnsan Hakları Sözleşmesi'nin teminat altına aldığı standartlara uymalı. Oysa, burada, yargının yetkisine giren birçok konunun Cumhurbaşkanlığı tarafından atanmış olan Siber Güvenlik Başkanına verildiğini -özellikle 6'ncı maddede- daha önceki konuşmalarımızda da ifade etmiştik.
Hukukun üstünlüğü... Özgürlüğü sınırlayan her güvenlik tedbiri mutlaka hukuka dayanmalı ve yargı denetimine açık olmalı, keyfî uygulamalara izin vermemelidir. Ama burada, yine, 6'ncı maddede Siber Güvenlik Başkanına tanınan geniş yetkiler, bunun yargı denetimine açık olmaksızın bir Siber Güvenlik Başkanı tarafından rahatlıkla kullanılabileceğini görüyoruz.
Bir diğeri, orantılılık ilkesi. Siz şüphe uyandıran belli bir sosyal medya faaliyetini takibe almanız gerekirken burada hangi kriterlerle başlama ve start verdiğiniz belli olmayan bir ölçüyle bütün alanları Siber Güvenlik Başkanlığının uhdesine alıyorsunuz. Bu da orantılılık ilkesine aykırı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kaya, tamamlayın lütfen.
BÜLENT KAYA (Devamla) - Yine, bir diğer önemli husus, demokratik denetim ve şeffaflık. Devletin güvenlik politikaları, mutlaka ve mutlaka bağımsız denetim mekanizmalarına tabi olmalı, basın ve sivil toplum kuruluşları, hele hele yasama organı tarafından mutlaka denetime tabi tutulmalı. Daha önceki Millî Güvenlik Kurulundaki kırmızı kaplı kitaplarla bu ülkenin başına neler örüldüğünü çok iyi biliyoruz. Çünkü dediğim gibi, devleti yönetenlerin doğası gereği, gücü kullanmak istedikleri için başka tehdit algıları vardır, oysa millet adına hareket eden yasama organının başka tedbirleri vardır.
Yine, teknoloji ve özel hayatın korunması... Dijital çağda güvenlik adına izleme faaliyetleri, bireylerin mahremiyetini ihlal etmeyecek şekilde sınırlandırmalıdır. Veri güvenliği konusunda yasal düzenlemeler yapılmalı ama idare, veri güvenliğinin güvencesi olmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (Devamla) - Bütün bu gerekçelerle biz bu kanun teklifine karşı çıkıyoruz. Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımızı da ve özellikle vicdan sahibi hukukçu arkadaşlarımızı da bu kanun teklifine karşı çıkmaya davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)