| Konu: | Suriye'nin Tartus ve Lazkiye kentlerinde Alevilere yönelik katliama, on bir yıl önce hayatını kaybeden Berkin Elvan’a ve Gezi eylemlerine, 12 Mart Gazi olaylarının yıl dönümüne, feminist gece yürüyüşlerine ve 8 Martta İstanbul'da yapılan eyleme, bugünkü gözaltı kararlarına, İklim Kanunu Teklifi’ne ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 64 |
| Tarih: | 11.03.2025 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, sözlerime Suriye'nin Tartus ve Lazkiye kentlerinde Alevilere yönelik olan katliamı kınadığımı belirterek başlamak istiyorum. Bu konuya dair daha geniş düşüncelerimizi kürsüde, önergemiz üzerinde ifade edeceğim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on bir yıl önce bugün 15 yaşındaki Berkin Elvan ne yazık ki polis kurşunu nedeniyle hayatını kaybetti. Devlet dersinde öldürülen çocuklardan birisiydi Berkin Elvan. Berkin Elvan, tabii, Gezi direnişinin sembol isimlerinden birisi hâline geldi ve aslında halkların özgürlük ve eşitlik mücadelesinin simge ismi hâline geldi. Berkin'in ölümünün üzerinden on bir yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ aslında adalet sağlanabilmiş değil, gerçek anlamda failler cezalandırılmış değil ve Berkin gibi Gezi eylemlerinde katledilen diğer her bir kişi için de aynı sürecin olduğunu görüyoruz.
Şimdi, Geziyi sadece bir park, sadece bir ağaç eylemi olarak ifade edenler var. Oysaki Gezi direnişi sadece bir parkın savunulması meselesi değildi. Bu direniş, halkın özgürlük ve adalet, eşitlik talebinin aslında dışa vurumuydu. Gezi tüm toplumsal kesimlerin, farklı kimliklerin, farklı inançların, farklı halkların bir araya gelip toplumsal hakları için ayağa kalktıkları ve baskılara karşı birleştikleri en geniş, en kapsamlı sivil itaatsizlik eylemiydi. Berkin'in anısı da bu direnişi ve bu onurlu mücadelenin ruhunu yaşatmaktadır. O, barış için adalet arayan milyonların, halkın çocuğudur.
Berkin'i anarken bu topraklarda yaşanan diğer acıları da hatırlatmak istiyorum. Yarın 12 Mart, Gazi katliamının yıl dönümü. Yine, Maraş, Sivas, Malatya katliamları hâlihazırda hafızalarımızda. O anlamıyla bu topraklarda da Alevilere yönelik, Alevi çocuklarına yönelik sistematik bir şiddetin olduğunu, sistematik olarak katliamların olduğunu ve Alevilerin bu ülkede aslında güvercin tedirginliğinde yaşadıklarını, hiçbir zaman kendilerini güvende hissetmediklerini de çok iyi biliyoruz. Onun için, hep beraber hem Berkin'in ve diğer Gezi şehitlerinin anılarına sahip çıkarken, onların adalet mücadelesini yükseltirken bir taraftan da Alevilerin eşit yurttaşlık taleplerini yükseltmek ve bugün Alevilere yönelik kıyıcı politikaların karşısında durmak, nefret söylemlerini mahkûm etmek ve bu tür söylemlere karşı tutum almak ve etkili yasalar çıkarmanın da ben Parlamentonun en önemli işlevlerinden, görevlerinden biri olduğunu ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, sayın vekiller; geçen hafta 8 Marttı, bizler de milyonlarca kadınla beraber alanlarda, sokaklardaydık; eşitlik, özgürlük ve adalet taleplerimizi alanlarda haykırdık. Ne yazık ki çok uzun bir süredir aslında AKP iktidarı eliyle -biliyorsunuz- İstanbul'daki feminist gece yürüyüşleri sürekli yasaklanıyor ve polisin orada kadınlara yönelik ve LGBT+'lara yönelik sürekli bir şiddeti var. Yirmi üç yıldır aslında bu feminist gece yürüyüşleri Taksim'de düzenleniyordu ama buna yönelik tahammülsüzlüğün gün geçtikçe arttığını ve fütursuz bir hâle kavuştuğunu da ifade etmemiz gerekiyor. Şimdi, Beyoğlu Kaymakamlığı yine bir yasak kararı almıştı. Oysaki daha önceki yasak kararlarında da İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ihlal kararı verilmişti ama bunda ısrar ediliyor, gerçekten anlamakta güçlük çekiyoruz. Tabii, sadece bu da değil, bu feminist gece yürüyüşlerine neden sahip çıktığımızı da buradan ifade etmek istiyoruz. Çünkü her gün bu ülkede 3 kadın katlediliyor, çünkü bu ülkede haksız, hukuksuz şekilde bir gecede İstanbul Sözleşmesi feshedildi tek taraflı olarak, çünkü nafaka hakkı tartışmaya açılmak isteniliyor, çünkü yaşam haklarımız yok sayılıyor, çünkü bu ülkede her gün kadınlara ve LGBT+'lara yönelik ayrımcılık, sömürü, taciz, tecavüz vakaları yaşanıyor ve işte bütün bunlara karşı durmak için de feminist gece yürüyüşüne katılıyoruz.
Şimdi, 8 Martta İstanbul'da yapılan etkinlikten, eylemden sonra polis yaklaşık 200 kişiyi ablukaya aldı ve 200 kişinin kıpırdamasını saatlerce engellendi, sonra 112 kişiyi ters kelepçe yaparak gözaltına aldı. Gözaltına alınan bu insanlar, kadınlar ve LGBT+'lar gözaltında işkenceye maruz kaldılar, kötü muameleye maruz kaldılar; saatlerce otobüsten indirilmeleri engellendi; tuvalete gitmek, yemek, su içmek gibi en temel ihtiyaçları karşılanmadı; doktor muayenesi sırasında polisin içeride bulunmasına göz yumuldu; kelepçeli muayene dayatması yapıldı, kelepçeler çıkarılmadı. Dahası, gözaltındakiler ayrımcı ve cinsiyetçi muameleye maruz kaldılar. Polisler kendi kişisel telefonlarıyla onların görüntülerini çekti ve sahur vakti gelip insanlar gerçekten inançları gereği oruç tutmak istediklerinde de onlarla dalga geçildi ve sahur yemeğinin de verilmediğini görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, buradan soruyoruz: Gerçekten barışçıl bir şekilde yapılan ve sorunsuz dağılmak üzere olan bir eyleme müdahale emrini kim verdi? Kim 112 kişinin gözaltına alınması için orada talimat verdi ve "Polisler şiddet uygularken, gözaltındakileri taciz ederken, işkence ederken neden bu kadar rahatlar?" sorusunu bu Parlamentodan bir kez daha sormak istiyoruz. Rahatlar çünkü biliyorlar yapacakları yanlarına kâr kalacak. Rahatlar çünkü bu ülkede kolluğun yaptığı suçların gerçek anlamda yargılanmadığını, cezalandırılmadığını, büyük bir cezasızlık politikası olduğunu çok iyi biliyorlar ve bu nedenle de fütursuz bir şekilde işkence yapmaktan, taciz etmekten ve bütün bu fiilleri işlemekten de geri durmuyorlar.
Biz buradayız ve ne olursa olsun kadınlar olarak en başta yaşam hakkı olmak üzere mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz; cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimi nefret ve şiddet bahanesi yapmaya devam edenlere karşı duracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit, tamamlayın lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Meydanları, sokakları, geceleri, gündüzleri de terk etmeyeceğiz. Birbirimizden mutlaka ve mutlaka güç alacağız, kadın dayanışmasının mücadelemizi büyüttüğü ilkesini asla unutmayacağız; kimseyi yalnız bırakmayacağız, kimseyi geride bırakmayacağız diyerek ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kazova direnişini sanırım bütün Türkiye bilir. 2013 yılında Kazova işçileri "Kazova Direnişi 2013" adlı bir koleksiyon defilesi düzenlediler, birçok sanatçı ve oyuncu da buraya destek sundu. O günlerde bir hak mücadelesiydi ve çok ciddi bir yankı bulmuştu, oysaki bugün bu direniş haksız hukuksuz bir gözaltının ve gözaltı operasyonunun gerekçesi hâline getirilmeye çalışılıyor; tam on iki yıl sonra Kazova direnişi kriminalize edilmeye çalışılıyor. Bugün 32 belediye çalışanı haksız ve hukuksuz bir şekilde gözaltına alındı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Koçyiğit.
Buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Savcılık gözaltı gerekçesi olarak on iki yıl önce belediyelerin bu işçi direnişine verdiği desteği yargı konusu yapmaya çalışıyor. Oysa sadece bu belediyede çalışanlar ve belediyelerin sosyal sorumluluk çerçevesiyle bile değerlendirildiğinde buradaki defilenin dayanışmalarına hiçbir sakınca olmadığını hepimiz biliyoruz. Burada mesele ne belediyedir ne de başka bir şeydir; burada mesele aslında muhalif belediyeleri kriminalize etmek, muhalif belediyelerin toplumla, toplumsal mücadelelerle, işçi direnişleriyle, kadın mücadelesiyle yan yana gelmesini engellemek ve muhalif belediyeleri kriminalize ederek onların etki alanlarını sınırlandırmaya dair çok ciddi bir operasyonel süreçle karşı karşıyayız.
Daha önce söylemiştik, bir kez daha söyleyelim: Bu, asla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından bağımsız değil; bu, asla muhalifleri sindirme, kriminalize etme genel anlayışından bağımsız değil. O anlamıyla, bu operasyonu da bu saiklerle kınadığımızı ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Koçyiğit, son cümlelerinizi alalım.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu operasyonu da bu operasyona gerekçe olarak ortaya konulan Kazova direnişinin kriminalize edilme çabalarını da buradan kınadığımızı ifade etmemiz gerekiyor.
Son olarak, iklim kanunu teklifi yarın gelecek. Bu iklim kanunu teklifinin tam bir ticari yasa olduğunu ifade etmek istiyorum. Geçen hafta iklime alınan aktivistler, bu hafta içerisinde çeşitli ekoloji ağlarının da yer aldığı Ekoloji Birliği ve İklim Adaleti Koalisyonundan yaşam savunucuları Meclis grubumuza geldiler, bizi de ziyaret ettiler. İçerisinde nasıl insanın, yaşamın, doğanın olmadığı, tam bir ticari kanunun getirildiğini ve yeniden doğanın sermayeye peşkeş çekilmeye çalışıldığını uzun uzun anlattılar. Biz bu iklim yasasına da dilimiz döndüğünce, gücümüz yettiğince Mecliste muhalefet edeceğiz ve hepimizin, çocuklarımızın, geleceğimizin aslında yok edilmesine rıza vermeyeceğimizi de Genel Kurulun ve halkımızın bilgisine sunmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.